1; OBLIVION

76 11 0
                                    


Hiraeth; Artık dönemeyeceğiniz, ya da hiç sizin olmamış bir yere, yuvaya duyulan özlem.

Genç adam, hafif hafif yağan yağmurun altında yürürken gecenin karanlığı da ayrı bir koyuydu bu günlerde. Neyse ki bu gece sağlam bir dolunay olduğu için kocaman ay bazı yerlere aydınlık sağlıyordu. Ama tabi, kimse gece karanlığından kaçamazdı sonuçta. Koray bu havaları severdi. Genelde gündüzleri çok meşgul olduğu için geceleri dinlenmek en sevdiği şeylerden biri olurdu ama bazen sırf Ay'ı izlemek için bile uyumazdı. Tabi bu sıralar ona bile vakit bulamıyordu.

Yavaştan hızlanmaya başlayan yağmur, kaldırımları, yolları ve yeşillikleri ıslatıyordu bu sayede siyah ayakkabılarından çıkan su seslerini net bir şekilde duyabiliyordu. Genelde kulaklığı olmadan sokakta yürümezdi ama sabah geç kalkıp acele bir şekilde evden çıktığı için kulaklığını unutmuştu. Müziğin hayatında etkisi devasa derecedeydi. Hatta elinden gelse her saniye müzikle hayatına devam edebilirdi.

Düşüncelerinden arınıp şemsiyesini biraz daha yukarı kaldırarak görüş alanını genişletti ve aşina olduğu sokağa adımladı. Bu saatte koşan bir adam ve çocuğunun elinden sıkıca kavramış bir kadın ve köşede yağan yağmura rağmen içki içen bir kaç genç dışında sokak boştu. Bu kadar geç kalmasının sebebi olan fakülte hocasına içinden bir kaç sevgi sözcüğü gönderip soluklanarak apartmanın önüne geldi ve anahtarı ikinci deneyişinde anca deliğe sokup kendini içeri attı.

Kapıyı kapattığı anda kulaklarına dolan televizyon sesi ile ev arkadaşı Mustafa'nın evde olduğuna emin oldu. Gerçi kendisinin aksine pek dışarı çıkan bir çocuk değildi çoğu zaman evde oturup kendi kendine vakit geçirmeyi tercih eden biriydi.

Üzerindeki yağmurluğu askılığa asıp kuruması için şemsiyeyi açık bir şekilde kapının hemen yanına bıraktı ve adımlarını hemen önünde duran salona yönlendirdi. Salona girdiğinde lambayı yakmak yerine mum ile ders çalışan Mustafa karşıladı onu.

"Vizelere mı çalışıyorsun?"

Yönelttiği soruyla Mustafa kumral saçlarını eliyle düzeltip başını evet anlamında salladı.

"Evet.. eksiklerimi kapatıyorum."

Arkadaşı, fakültede yaşadığı bir kaç şeyi anlatmaya başlarken kulağını ona verip hemen yanda duran mutfak tezgahına ulaştı ve su ısıtıcıya belli bir miktar su koyarak makarna paketini çıkardı.

"Eee.. senin günün nasıldı?"

Kendine gelen soruyla bir iki saniye gününü gözden geçirirken idare eder anlamında işaret yaptı.

"Bugün bir kaç email aldım sanırım bir kaç tanesi gayet de güzel. Zaten insan kaynakları olan bir kaç şirket işte. iş görüşmem var yarın bazılarıyla. Onlara bakacağım."

"Hadi bakalım.. Üniversiteyi bitirene kadar çalışırsın. Zaten sayısal okumuyor musun? 3 yıl sonra da o bölüm ile ilgili bir şeyler yaparsın."

Özel şirketlerle görüştüğü için şu anda okuması sorun değildi. Para ile her şeyi çözerdi sonuçta. Bu yüzden arkadaşının dediği şeye tamamen katılıyordu. Ama sadece üniversite bittikten sonra ne yapacağını bilmiyordu. Özel şirketlerde devam edebilirdi ama bunun ailesini tatmin etmeyeceğini de çok iyi biliyordu. Babasına göre onu gururlandırmak için sayısal bitirdikten sonra hesap makinesi olmalıydı çünkü.

Televizyondan gelen haber sesi dikkatini dağıtırken Mustafa uzanıp yandan sesini açtı. Çünkü ikisinin de dikkatini çekmişti.

"Bugün, tüm Türkiyeyi şaşkına çeviren bir haber ile gözümüzü açtık. Ünlü iş adamı Tankut Karaaslan'ın CEO'su olduğu Blue Diamond şirketi büyük bir hasara uğradı. Banka hesaplarından, Şirket çalışanlarının kişisel hesaplarına kadar Şirketin tüm bilgileri hacklendi. 48 milyar hesaptan çalındı ve Tankut Karaaslan'ın sızdırılan kişisel bilgilerinin arasında, eşinin aldığı darp raporu, izinsiz yürürlüğe sokulan evraklar, çocuk ticareti ve bir sürü iğrenç şeye rastlandı. Işte polis Tankut Karaarslan'ı böyle tutukladı..

....

Polis, bunu yapan örgüte dair hiçbir ize ulaşamazken bazı üst kişilere göre bunu yapan dünyada ki suç ile savaşan birliklerin de bu aralar gözünün üzerinde olduğu Oblivion'dan başkası değil."

"Vay bee.."

Diye mırıldandı Mustafa.

"Baksana adamlar oturarak milyarlar kazanıyor ben burada vizelere çalışıyorum.."

Hafifçe kıkırdadı ve kaynayan suyu tencereye boşaltıp makarnayı ekledi. Annesi aşçı olmasına ve ona öğretmeye çalışmasına rağmen yemek yapmak hakkında olan bilgisi Masterchef'te gördüklerinden fazla değildi.

"Sence Oblivion dedikleri şey bir sürü kişiyi mi kapsıyor?"

Makarnayı karıştırırken Koray'ın sroduğu soruyla omuz silkti Mustafa.

"Yani bende öyledir. Çünkü tek kişi bunu hayatta yapamaz bence."

Kaşlarını çatıp düşündü genç adam. Ona göre de tek kişi bu kadar şeyi yapamazdı. Küçüklüğünden beri bu tarz gizemli şeyler ilgisini çekerdi. Hatta lise zamanlarında deli gibi Agatha Christie romanları okurdu.

Yemeklerini yedikten sonra bugünkü bulaşık sırası Mustafa da olduğu için keyifle odasına gitti. Hemen bilgisayarının karşısına oturup bir kaç emaili de cevapladı.

Saat 1'e geliyordu ve sabah erken kalkması gerekiyordu ama yeni yemek yediği için midesi uyumasına resmen izin vermiyordu. Karınından çıkan garip sesle yüzünü buruştururken eve soda almayı beyninin bir köşesine not etti.

Madem uyumuyordu o zaman beynini meşgul eden bir diğer şeye bakabilirdi. Gözlerini bilgisayar ekranında gezdirip yeni bir pencere açtı ve bir iki saniye düşünüp narin ellerimi klavyenin üzerinde gezdirerek büyük harflerle Oblivion yazdı.

Aratma tuşuna basıp sayfanın açılmasını bekledi ve kaşlarını çatarak ekrana baktı.

Şaşırmıştı. Çünkü o kadar az şey çıkmıştı ki karşısına resmen imkansız gibi bir şeydi. çünkü ne zaman Google'da bir şey aratmaya kalksa anlamsız bin tane şey çıkardı karşısına ama bu sefer sadece 3 tane internet sitesi çıkmıştı.

En baştaki site uzantısına tıkladı. Daha önce hiç duymadığı bir siteye aitti üstelik sitede bu başlık dışında hiçbir şey yazılmamıştı. Gözleri yazılanları hemen tarayıp önemli kısımlara atladı.

Diğer iki sitede de aynı şekilde bilgiler vardı. Oblivion'un bir örgüt olduğu vesaire vesaire. Doğru dürüst hiç bilgi yoktu. Oflayarak pencereyi kapattı ve ani kararla Twitter'a girdi. Belki atılan Tweetlerden bir şeyler bulabilirdi.

Genelde çok sosyal medyada dolaşan bir insan değildi bu yüzden sadece Twitter'da gündemi takip ediyordu o kadar. Bazıları bunun delilik olduğunu söylese de insanların cidden sosyal medyada ne bulduğunu pek anlamıyordu. Çünkü sosyal çevresi sağlam olan bir insandı ve evde oturmayı hiç sevmezdi. Genellikle okuldan sonra arkadaşlarıyla takılıp zaman öldürürdü.

Daha fazla düşünmeyi bırakıp etiketlere ismi yazdı ve arama tuşuna bastı.

3 milyondan fazla tweet atılmıştı. Şaşkınlıkla sayfayı aşağıya kaydırdı. Baştaki tweetler yeni yaşanan Tankut Karaaslan olayı ile doluydu bu yüzden onları es geçip eskilere indi.

Yaklaşık yarım saat zamanını tweet okuyarak geçirmişti ve gözleri cidden ağrıyordu. Üstelik eline de hiçbir şey geçmemişti! Nasıl bir olay ise hiçbir yerde bilgi yoktu.

Merakı gittikçe artmıştı ama yarınki iş görüşmelerini düşünüp bilgisayarı kapattı ve yatağa uzandı.

En iyisi düşüncelerinden arınıp hayatına devam etmek ve yarın ki görüşmeleri iyi geçirmeye odaklanmalıydı.

-

OBLIVION / BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin