2.BÖLÜM "EV"

31 2 0
                                    

Sonunda işlemlerimiz yapılmıştı bavullarımızı almıştık ve arabaya biniyorduk. Araba çalışmaya başlayınca ben ve kardeşim yolu izliyorduk. Sabahtan beri babamla bir kelime dahi konuşmamıştık. Alışkındım çünkü ya konuşunca bağırıyordu ya da yaptığım şeyleri kötülüyordu. Babam kardeşimi pek sevmezdi. Annemin ölümünü hep onun üstüne atardı. Keşke böyle olmasaydı. Belkide annem şu an burada olsaydı bu arabanın içinde umutsuzca yolu seyretmek yerine yeni bir yere geldiğimiz için mutlu olurduk. Babamı gerçekten anlamıyorum annesini bir kere bile görmemiş olan küçük bir kızdan nasıl bu kadar nefret edebilir ki. Ne kadar bazen çekilmez olsa da Sophia'yayı gerçekten seviyorum. 

-

Yeni evimiz gerçekten harika döşenmişti ve biz gelmeden önce bütün eşyalar alınmıştı. Ev daha çok krem rengi-kahverengi arasıydı. Babamın gösterdiği odaya hemen girmek istemedim çünkü her şeyi babam seçmişti ve büyük ihtimalle içimi karartacaktı. Yavaş adımlarla odaya doğru yürüdüm, o sırada babam kapının önünden çekildi ve geçmemi bekledi. Babamdan azar işitmemek için hemen içeri girdim. Ve gördüklerime inanamadım. İçimi karartmak ne kelime, tamamiyle içimi açmıştı. Oda kocamandı, duvarları bembeyazdı. Yatak örtüsü en sevdiğim renkti: Mordu baya koyu  bir mor. çalışma masamın üst tarafı beyazdı fakat masanın bacakları açık mordu. Duvardaki resimler, resimlerin çerçeverleri her şey hemde her şey mordu. Babam en sevdiğim rengi biliyor muydu yani? Bu inanılmazdı sanırım uçakta uyuyakalmıştım ve bu bir rüyaydı. Çok güzeldi dolabım bile mordu. Perdelerim her şeyden daha güzeldi ama mor çiçeklerle süslenmişti arada yine sevdiğim bir renk olan su yeşili de vardı. Tam teşekkür etmek için babamın odasını ararken bir ağlama sesi duydum. Bu ses olgun bir sesti kesinlikle kardeşim olamazdı. Ağlama sesinin geldiği odayı bulmaya çalıştım hemen. İlk denediğim kapı değildi orası boştu. Diğer kapıyı açtığımda gördüğüm manzara... Bu görüntü beni on yaşıma geri götürdü en son on yaşındayken görmüştüm onu böyle. Ne yaparsa yapsın ağlarken onu gördüğümde içim acırdı. "Baba iyi misin?" dedim sessizliği ağlamanın böldüğü odanın kapısında. "Hayır Kate. Kötü olduğumu daha yeni mi anlıyorsun, son yedi yıldır iyi değilim ben" dedi babam sanırım bende ağlayacaktım. " Baba yapabileceğimiz bir şey olsa yapardık ama yok yapacak hiçbir şeyimiz kalmadı o öleli yedi yıl oldu." dedim sanırım biraz açık sözlüydüm. "Biliyorum Kate ama düşünsene bir kaç dakika önce bir çocuğum daha olacak diye hayaller kuran karım birkaç dakika sonra ebedi sessizliğe gömüldü beni burada sizlerle yalnız bıraktı ve gitti. Ben Marry'i çok sevdim ve biliyordum oda beni çok seviyordu. Ama o küçük bücür doğsun diye gitti. Ben o zaman otuz altı yaşındaydım düşünsene bir. Otuz altı yaşına girmişsin sevdiğin bir karın ve sevdiğin bir kızın var, karın hamile bir kızın daha olacak , zenginsin her şeyin yerinde mutlusun. Kızının doğum anı geliyor çok sevdiğin karından bir parça daha. Seviniyorsun fakat görüyorsun ki çok acı çekiyor karın ve birden doktor sana odadan çıkmanı söylüyor ilk çıkmıyorsun ama sonra doktorların zoruyla çıkıyorsun. Birkaç dakika sonra bu iş neden bu kadar uzadı derken doktor hüzünlü şekilde yanına geliyor ve sana hayatının sözünü söylüyor 'karınız hayatını ne yazık ki  hayatını kaybetti'. Karısı yeni ölmüş yeni doğmuş bir bebeği olan ayrıca on yaşında bir kıza sahip bir adam oldum. Sence kolay mıydı Kate? Biliyorum size fazla kötü davranıyorum ama yapacak bir şeyim yok ki? Hayatım boyunca yalnızdım ben ta ki Marryle evlenene kadar. Hayatımın en mutlu yıllarıydı..." dedi hayatının en uzun konuşmasını yaparak. "Baba farkındayım hiçbir şey senin için kolay olmadı ama artık bunları aşmalısın bak ben seni gerçekten çok seviyorum ayrıca artık on yaşında değilim, on yedi yaşıma girdim artık." dedim sevecen sesimle. "Biliyorum Kate biliyorum kızım" dedi güven veren sesiyle ve son beş yıldır yapmadığı bir şey yaptı... Babam bana sarıldı.

YA SONRA?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin