1. Bölüm: "Peki kim kimi kaybetti? sen mi kendini? yoksa ben mi kendimi?"

48 12 32
                                    

Keyifli Okumalar ★
_________

1. Bölüm: “Peki kim kimi kaybetti? sen mi kendini? yoksa ben mi kendimi?”

2 Şubat 2014

“Geçen aydan beri dramatik bir şekilde kaybolan insanların sayısı hızla artıyor. Yerel polisin son bildirisine göre bu vakaların sayısı artacak gibi gözüküyor. En son iki hafta önce görülen 19 yaşındaki genç hakkında ise bir suç işlenmiş olmasının söz konusu olamayacağı varsayılıyor.”

Kore'nin bütün haber kanalları, radyolar, televizyonlar aynı haberi konuşuyordu. Son bir aydır ormanlarda yaşanan cinayetlerin arkasında organ mafyalarının olduğu düşünülse de herkes biliyordu ki medya bir şeyi gizlemeye çalışıyordu. Bütün Kore halkını evlere kapanmaya itecek kadar korkutucu olaylar dönüyordu ama hiç kimse bunu söyleyecek cesarete sahip değildi.

“... Polisler 19 yaşındaki Kim Taehyung'un cansız bedenine hâlâ ulaşılamadığını bildiriyor. Kaçırılmış olma olasılığı da göz önünde bulundurulursa, Kim Taehyung'un kaybolmasının ormandaki cinayetler ile bir bağlantısı var mı? Az sonra olay yerine bağlanacağız, bizimle kalın!”

Şehrin uzağındaki eve kasvetli bir hava hakimdi. Kimse ne yapacağını bilmiyor gibi, sadece konuşan spikeri dinliyorlardı. Herkes kendi iç sorgusunu yapıyor, hiç beklemedikleri bu olayla nasıl başa çıkacaklarını düşünüyorlardı. Sanki onu en başından beri içinden çıkamayacağı bir kuyuya hapsetmemişler gibi şimdi arkasından gözyaşı döküyorlardı. Taehyung'a kalırsa buna hakları yoktu. Taehyung onlara istediğini vermişti sadece.

“Senin yüzünden oldu, onu koruyamadın, senin yüzünden!”

Herkes suçlayacak birisini arardı her zaman. Çünkü başkalarını suçlamak kendi hatalarını kabul etmekten daha kolay gelirdi. Kendisi hiç hatalı değilmiş gibi başkalarını suçlar, sanki hakkı varmış sinirlenirlerdi. Annesi de yine bunu yapıyor, kendi hatalarını hiç düşünmeden babasına bağırıyordu.

“Çalışıyordum, Tanrım! Sen neden korumadın onu, seni benden daha çok görüyordu.”

Orta yaşlı kadın sinirle oturduğu yerden kalkmış, pişkin pişkin konuşan adamın üzerine yürümüştü. Oğulları kayıptı, nasıl bunu söyleyebilirdi?

“Belki başka kadınlarla yatıp kalkmayı bıraksaydın çocuklarının sana ihtiyacı olduğunu görürdün! Seni aşağılık herif... Bir de gelip burada çalışıyorum mu diyorsun? Sen sadece kendi keyfini düşünürsün.”

Sesler gittikçe yükselirken evdeki diğer iki çocuk bu manzaraya tekrardan maruz kalmak zorunda kalıyordu. Taehyung ablasını özleyeceğini biliyordu, ablası onu her zaman korumaya çalışmıştı. Genç kız duvarın kenarına çökmüş, sesli bir şekilde ağlarken elleriyle kulaklarını kapatmıştı. Daha fazla bu konuşmaları duymak, babasının kendini haklı çıkarmak için ortaya attığı iğrenç yakıştırmalara şahit olmak istemiyordu.

“Yeter! Yeter susun artık... Taehyung'u kaybettiniz işte.. Yetmedi mi size? Daha ne istiyorsunuz bizden! yeter artık.”

Titreyen sesiyle kurduğu cümlelerin sonunda sesi kısılmış, başını dizlerine gömerek ağlamaya devam etmişti. Bir çocuğa yuva olmayı beceremeyen dört duvar arasında, kendi suçlayan tek kişiydi. Küçük kardeşini en başından beri koruyamadığını biliyordu ve kendine kızıyordu. Küçücük hâliyle nelere göğüs germişti.. Eğer elinde olsaydı o günlere döner, bütün korkusuna rağmen herkesin karşısında dururdu. Pişmandı ama artık hiçbir şeyi geri döndüremezdi. Tek dileği Taehyung'un geri dönmesiydi.

Aster Amellus | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin