Yağmur iyice şiddetlenirken Alican resim sergisinin olduğu müzeye yaklaşmıştı. Siyah arabasını lokasyona doğru sürerken aklında her zamanki gibi iş ile ilgili binbir türlü düşünce geziniyordu.Bu müzeye ortak olmakla en iyisini yapmıştı. Genelde az da olsa tanınmak isteyen sanatçılar işlerini daha fazla insan görsün diye kalan son paralarıyla bir haftalığına sergi açarlardı. Eğer şansları yaver giderse, şehrin zenginleri kilden heykellere ya da birkaç renkle yapılmış resimlere bol sıfırlı paralar dökerlerdi.
Müzenin otoparkına geldiğinde arabasının kontağını kapattı ve yorgun bir nefes verdi. Saatlerdir üstünde olup onu boğazlayan kravatını oynattı, sadece bu serginin kısa sürüp bitmesini istiyordu. Haftalardır süren ortaklık anlaşması ve para işleri onu zihnen bir hayli yormuştu.
Bir süre daha arabasında oturup şiddeti azalan yağmuru izledi, şemsiyesiz yürüyen birkaç kişiyi ıslatıyordu. Bulutlu hava zaman kavramını unutturuyor, kasvetli bir ortam yaratıyordu.
İstemeyerek de olsa arabasından çıktı ve hızlı adımlarla müze kapısından içeri girdi. Girişteki afişleri incelerken hangisine katılacağını hatırlamaya çalıştı. Ortağının söylediğine göre sergi sahibi Türk değildi, yabancıydı.
Koyu gözleri oldukça sade bir afişe takıldı, sergi sahibinin ismini okuduğunda ise doğru afiş olduğunu anladı.
'Gondola, Danilo Zanna. 2. Kat, 6. Salon.'
İstemeyerek de olsa merdivenlere yöneldi, yorgunluğuna yorgunluk ekleyecek birkaç saat daha geçirecekti.
Salona ulaştığında sandığından daha sakin bir ortamla karşılaştı. Duvarları süsleyen usta resimler spot ışıklarıyla aydınlatılmıştı ve oldukça ilgi çekiciydi. Sergi için gelenler kendileri için kenarda ayrılmış olan masadaki içki ve atıştırmalıklardan faydalanıyor, sohbet ediyorlardı. Uzaktaki ortağı Emre'yi gördüğünde yanına doğru ilerledi.
"Alican Bey, hoşgeldiniz. Ben de sizi bekliyordum. Görüşmeyeli uzun zaman oldu." Komik olmayan şakası Alican'ı güldürmemekle beraber canını da sıkmıştı, daha birkaç saat önce ofisinde imza atıp el sıkışmışlardı çünkü. Yine de sahte bir gülümseme takınarak Emre'nin uzattığı elini sıkarak tokalaştı, "Evet, Emre Bey. O kadar zaman sonra gelip sizi göreyim dedim."
"Hadi gel, seni sergi sahibiyle tanıştırayım. Danilo ile arkadaşlığımız çok eskiye dayanıyor." Karşısındaki adam elindeki içki bardağını sallayarak konuşurken çakırkeyif gibiydi ve bu da Alican'ın burada kalmak için kendisini daha fazla zorlamasına sebep oluyordu. Zaten günlük sosyalleşme kotasını çoktan aşmıştı, bir de sergi sahibi eksikti.
Yine de içindeki insanları memnun etme dürtüsüne dayanamayarak gülümsemeye devam etti, "Seve seve."
Emre yanlarından geçen bir garsonun tepsisine boş bardağını bırakıp dolusunu alırken konuştu, "Benimle gel, balkonda olmalı."
Alican bakışları yere sabitlenmiş bir şekilde usulca Emre'yi takip ederken bu saçma ziyareti kısa kesme derdindeydi, birkaç kişiye görünüp hemen kaçabilirdi. Balkona çıktıklarında esintili hava kendini hissettirirken ince takım elbisesinin ceketini üstüne giydi. Geniş balkonda ilerlerken bir grup insanın yüksek sesli ve bol kahkahalı sohbeti şimdiden Alican'a fazla gelmeye başlamıştı.
Emre'nin geldiğini gören herkes neşeli bir şekilde onu karşılarken Alican samimiyetsiz olan tanışma anını bekliyordu, zaten hiçbir zaman ilk tanıştığı insanlara içten gelmemişti.
Emre kısa bir merhaba faslından sonra konuşmaya başladı, "Evet arkadaşlar, tanıştırayım. Yeni ortağım Alican Sabunsoy. Bugün ortaklığımızı resmiyete döktük."
Emre'nin samimi bir havayla elini Alican'ın omzuna koyup hafifçe sıkmasıyla birlikte kendisine dönen meraklı gözlere bir baş selamı vermekle yetindi Alican. "Merhaba, çok memnun oldum."
"Alican Bey tanıştırayım, bu bahsettiğim arkadaşım Danilo Zanna." Emre'nin işaret ettiği kişiye elini uzatırken karşı tarafın baştan aşağı süzen bakışlarının altında kaldığını hissetti.
"Merhaba, Alican. Tanışmak bir şeref." İtalyan adam Alican'ın elini sıkıp samimi bir şekilde tokalaşırken bozuk aksanına rağmen nezaketini ve samimiyetini gizlemiyordu.
Geniş gülümsemesiyle Alican'a bakarken Alican kendini zorlayarak gülümsedi, "Benim için de öyle."
Danilo tokalaşmayı daha fazla uzatmadan neşeli bir şekilde çevresindekilere döndü, "O hâlde sizlere sergimi gezdireyim." Küçük kalabalıkla beraber neşeli nidalar eşliğinde sergi salonuna ilerlediler.
Yaklaşık yirmi resimin bulunduğu salonda insanlar Danilo'ya övgüler yağdırırken, Alican sessizce içki kadehini elinde hafifçe sallarken bir resime dalmıştı. Aslında oldukça alışılmıştı, farklı veya özgün bir yanı yoktu; sadece gökyüzü ve denizden oluşan sade bir resimdi. Yine de renklerin ustaca kullanımı ve fırça izleri bile ne kadar profesyonel olduğunu belli ediyordu.
Resimi izlemeye devam ederken yanına gelip ona bakan İtalyan'ı göz ucuyla da olsa fark etti, "Beğendin mi?" diye sordu İtalyan.
"Evet." kısa bir şekilde yanıtladı Alican.
"Ben de, fazlasıyla."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the painter//alicanxdanilo
Fanficalican bir ressamın modeli olmayı kabul eder. gerçek kişi ve kurumlarla alakası yoktur, tamamen hayal ürünüdür.