Mitolojinin hep hayranı olmuştum. Hep onlarla alakalı kitaplar alır onları okurdum. Ancak sadece mitolojiye kaçmama gerek yoktu mitolojik hayvanları görebilmek için. Eskiden sadece mitoloji olan Anka kuşlarının gerçek olduğunu herkes biliyordu. Bu kuşları görmek çok zordu tabii ki. Ancak bulunan fosiller imkansız olmadığının bir göstergesiydi. Her ne kadar Anka kuşları büyüleyici olsa da çoğu insanın ilgilendiği tek şey alevleriydi. Yani kusursuz güç. Kusursuz sihir. Ancak bunun peşine düşen insanların sonu pek iyi bitmiyordu. Bu düşünceler aklımda dolanırken aynı anda kahvemi yudumluyordum. Odamı seviyordum. Özellikle yatağımı, hamağımı ve kitaplığımı. Şu andaysa büyük pencereme bakan hamağımda oturuyordum. Yeni taşınmıştık ancak şimdiden ısınmıştım odama. Eski odama kıyasla daha büyüktü ve tarzımı yansıtıyordu. Odamı tamamıyla pencereye bakacak şekilde tasarlamıştım. Kocaman da perdelerim vardı ancak onları pek de kullanmıyordum. Annemin sesiyle kendime geldim.
-BUGÜN GÜÇ TESTİ VAR OKUL ERKEN BAŞLIYOR HAZIRLAN ARTIK!
İç çekip hazırlandım. Bu testlerden nefret ediyordum. Hayır, normal sınav değildi bu. Bu toprak, hava veya su elementine sahip olup olmadığınızı ölçmek için yapılan testti. Bir de Anka testi vardı. Anka Alevine sahip olanları tespit edip yok etmek için. Güç testiyse hepsinin karışımıydı. Ben normal birisi olduğumu biliyordum. Bu yüzden içim rahattı ancak testler tam bir zaman kaybıydı. Hızlıca çantamı hazırladım, gerçi kitap ve defterleri koymama gerek yoktu, normalde laptoptan ders işliyorduk. Yine geç kalktığımı sanıp kahvaltı etmediğimi bilen annem ağzıma bir lokma bir şey sıkıştırmaya çalışıyordu çıkmak üzereyken. Annemin bilmediği şey neredeyse iki saat uyuyup günün geri kalanı ders çalışmam, kitap okumam veya sosyal medyada dolaşmamdı. Bunun nedeni olan uyku problemimden ne kadar anneme bahsetsem de doktora gitmemiştik. Zar zor annemin gazabından kurtulup kapıyı açtım. Annem çantamdan beni yakalayıp geri çekti.
-Sabahleyin bir şeyler yemelisin Flemma. Göz altıma bakıp sesine bir şaşkınlık tonu ekleyerek şunu söyledi:
-Düzgün uyuyamadın mı? Yine akşam akşam kahve mi içtin? Ah Flemma ah ne olacak senin bu halin? Sabahleyin yemek yemiyorsun akşamsa birkaç lokma boğazından zar zor geçiyor. Okulda yemek yemediğini de biliyorum.
Derin bir iç çekip benden açıklama beklemeye başladı. Kızıl saçlarımı aldığım saçlarına takıldı gözlerim. Her zamanki gibi topuz yapmıştı.
-Ben iyiyim anne, yine abartıyorsun. Sadece hastayım iştahım yok.
-Her zaman mı hastasın? Diye cevabı yapıştırdı. Gözlerimi devirdim.
-Geç kalıyorum.
Kendimi kurtarıp otobüs durağına yetiştiğimde nefes nefeseydim. Yakında bir yerlere otobüs durağı yapmadıkları gibi otobüs çok büyük aralıklarla geliyordu. Neyse ki yetişmiştim. Otobüs bomboştu. En arkaya ilerledim.
Okulun önünde durduğumuzda derin bir nefes aldım. Test esnasında sakin olmam gerekiyordu. Sınıfa girdim. Sadece birkaç çocuk vardı. Arkadaki sırama doğru ilerledim. Çantamdan kitabımı çıkardım. Okumaya başladım. Çocuklardan biri yanıma geldi. Elinde siyah bir poşet vardı. Elimdeki kitabı işaret etti.
-Bir element sahibi olduğunu biliyoruz ezik.
-Ne? Neyden bahsediyorsun?
Hiçbir şey demeden elindeki poşeti kafama geçirdi. Lanet olsun! Diye düşündüm. Poşetin içerisi eter kokuyordu. Teste yetişememe olasılığım geldi aklıma. Ancak önemli olan bu değildi. Bilincimi yavaşça kaybetmem ayrıca nefes alamamamdı.
Sonunda uyandığımda oldukça dar bir alandaydım. Olduğum yerde büzülmüştüm. Elim bağlıydı. Görüşüm netleştiğinde önümdeki üç çizgiden ışık girdiğini fark ettim. Ağzım da bağlıydı. Bu çocuklar bir element sahibi olduğumu düşünüp beni bağalayıp bir dolaba koymuştu ve bunun nedeni mitolojik kitap okumamdı. Elimle önümdeki duvara vurdum. Uyandı, dedi birisi. Bir de dolabın önünde duruyorlardı! Delirmek üzereydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA ALEVİ
خيال (فانتازيا)Ankaların alevi dünyadaki en büyük güç, en büyük sihirdir. Peki ya henüz 13 yaşındaki bir kız bu gücü doğru kullanabilecekmidir?