yazım hataları.→ (hata)
•••
günler geçmiş, geçen günler her ikimizden de mutlu tebessümler, masum öpüşler ve bir iki damla gözyaşı almıştı. o mutluyudu, gözleri dolu dolu olsa dâhi biliyordum o benim yanımda hep mutluydu. yeminler olsun ki bir damlası için verebilirdim tamamiyle varlığımı. onun için canımı alır ve yine onun için düşünmeden feda ederdim. tarif edilemezdi, ölümüm bile onun elinden güzel olurdu buna eminim.
ona değip güzel olmayacak tek bir canlı veya nesne var mıydı ki?..
olamazdı zannımca.
Park Jimin, çiçek oğlan, güzel oğlanım.. bugün her ikimiz için ölüm diledi tanrıdan. gözlerimin önünde geçen günlerin acısını tanrı ondan çıkarırcasına acı acı ağladı. tırnaklarını bacaklarına saplayacakken engel olabildiğim için şükürler ediyordum tanrıya.. sahi, nasıl kıyardı güzelim bedenine? ben öpmeye kıyamazken nasıl geçebilirdi ince tırnakları benim olana?
aklım almıyordu, almak istemiyordu. ne o ağlayışını ne de babasının kurduğu cümleleri.
ilk kez benden bağımsız miniğimin gözleri önünde gözümden yanağıma doğru bir yaş süzüldü.. ve ben bunu titrekçe yanağıma uzanan elinden anladım. canım yanıyordu. canım sanki kızgın iğnelerle dolu devasa demir bir varilin içine atılıyormuşçasına yanıyordu. parmak uçlarıma kadar en derinlerden hissediyordum tarifsiz acıyı. ama en kötüsü, sol yanımdaydı. kalbim durmakla atmak arasında kalmışçasına zorlarken beni, boğazımdaki yumru bıçak olmuştu sanki. ne yutkunuyor ne de dışarı atıyordum hıçkırıklarımı. bir damlayla yetinmek istedim.
zira Jimin gözümden akan bir yaşla bile, daha da harap olmuştu karşımda. gözleri kan çanağından hallice, salya sümük ağlıyordu. kıpkırmızıydı, durmak bilmeyen hıçkırıkları yüzünden nefes alıp verirken zorlandığı aşikârdı. yanağımda titrekçe dolaşan parmakları korktuğu o minicik damlayı görmek istemediğini belli eden bir edayla hırsla sildi. elini öptüm. avuç içini, tek tek parmaklarını.. titreyişleri, hıçkırışları geçene kadar ben minik parmaklarına sığındım. kokulu öpücükler kondurdum..
ki yetmedi bunlar.
bilmiyorum neden yetmediğini ama yetiremedim.
belki ona son dokunuşlarımdı bunlar? hasret kalacaktım manolya tenine, inci gözlerine.
baldan tatlı dudaklarına..
bu düşünceler yedi bitirdi beni. ve ilk kez hamle benden geldi.
öne atıldığım gibi dolgun dudaklarına yapıştım. çenesine kadar çektim içime.. öylece öptüm onu. dudaklarının tek bir zarresini bile bırakmadım ona. içimden nasıl geliyorsa öyle davrandım. o ağladıkça göz yaşı döktüm. dudaklarımızın arasına tuzlu tat dağıldıkça hırslandım. kendisine tezat koca yatağına sırt üstü yatırdığım gibi üstünde yerimi aldım. hırsla üstündekileri çekiştirip çıkartmaya başladım. bunu yaparken her ikimiz de ağlıyorduk. son olmasın istiyordu biliyorum..
çünkü ben de öyle istiyordum.
karşımda anadan üryan kaldığı vakit, elleri kemerime gitti. ben ne kadar hırslıysam, o bir o kadar sakin ve hissizdi. dışarıdan biri izliyor olsa şu an zorla ona sahip olmaya çalıştığımı anlayabilirdi. ama öyle değildi işte.
onu anlamak bile bir tek bana özelken nasıl olur da o bana yasak olabilirdi? önündeki et parçası mıydı bize engel olan.. benim miydi yoksa fazlalığım? çok sorum vardı.. ve bir o kadar cevap yoktu, bazen kafayı yeme raddedisene geliyordum. ve bazen lanet ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
couronne morte. ─vmin
Fanfictionbattığı yerden doğacak güneşi şahit tutabilirdim aşkıma.. böylelikle anlardı sonuna dek, son yazıma dek onu seveceğimi. zira kıyametin ortasında olsam dâhi ilk işim onu öpmek, iliklerine kadar sevmek olurdu.