2. bölüm. New life

84 14 1
                                    

Jungkook'tan

Yol boyunca hayatımı sorgulamıştım. Neden ben bu hayatı yaşıyordum? Neden ailem yoktu? Neden hiç sevgi görmemiştim? Neden bir köle olup satılmıştım? Neden bunlar benim başıma geliyordu? Bu şanssızlık mıydı yoksa kader miydi?  Karar veremiyordum.

Düşüncelerim arasında derin bir nefes alıp verdim. Artık yeni bir hayata başlıyordum. Artık o pis yerde beni ve benim gibi gençleri satmak için Can atan iğrenç adamlarla yüz yüze gelmicektim.

Satılmam iyi mi olmuştu kötü'mü  olmuştu karar veremiyordum. Kaldığım ve gördüğüm muamele güzel değildi. hatta berbattı. Bizi insan yerine koymuyorlardı bile. Ama yeni sahibimide tanımıyordum bu yüzden kararsız kalmıştım ya belki bu günden sonra hayatım daha berbat olacaktı belki gördüğüm aziyetin iki katını görecektim yada tam tersi.

Bilemiyorum belkide sahibim iyi biridir? Belkide bana kötü davranmaz?

"Kim taehyung." Dedi yanımdaki uzun boylu adam. Ne dediğini anlayamamıştım.
"A-anlamadım efendim" adam yüzüme  bakmıyordu. "Kim taehyung. Yeni sahibinin adı kim taehyung. Şu an onun evine gidiyoruz bu yüzden hareketlerine konuşmalarına dikkat et. Çünkü kendisi pek sabırlı bir insan değil. Ve ayrıca onu memnun etmek için elinden geleni yap. Taehyung kendisine bir köle almamı istedi çünkü bu konuda bana güveniyor. Onun güvenini boşa çıkarmak istemem. Ne diyorsa yerine getir ikiletme. Son olarak o bir dövüşçü, kafes dövüşçüsü. Bazı Dövüşlerden sonra yorgun olur kendisi bunu tahmin etmek zor değil. eve geldiğinde bazen yüzüsünü yare bere içinde göre bilirsin. Ona bu durumlarda pansuman yapacaksın. Ve yemek, Taehyung yemek yapmaktan da hoşlanmaz." Adam nefes almadan konuşmuştu. Derin nefes alıp kafasını bana döndü. "Anladın mı dediklerimi?"  dediklerini sindirmeye çalışırken başımı sallamakla yetindim.

                                 *****

Yarım saatin ardından kocaman güzel bir evin kapısının önünde durduk.

Açıkçası yorulmuştum. Derin bir nefes alıp kafamı sağ tarafımdaki adama çevirdim. Görünüşe göre o da yorulmuştu. Bunu derin nefes vermesinden anlaya biliyordum.

Ellisini kaldırıp Zili çaldı. Zil sesi ile  aniden gerilmiştim.

Bir dakika geçmeden kapı aralanmıştı.

Karşımde benim iki katım olan esmer, siyah saçlı, siyaha yakın göz rengi, uzun boylu ve iri kaslı bir beden duruyordu
Açıkçası bu kadar kaslı olduğunu beklemiyordum.

Bana bakıp kaşlarını çattı. Ben ise gözlerimi kaçırdım.

"Evet işte sana köle en güzelini satın aldım işini görürsün artık. Ha bu arada parayı alayım cnm" adamın konuşması ile gözlerimi ona çevirdim. Açıkçası olmayan özgüvenimi de yerle bir etmişti. Evet beni satın almıştı ben bir köleydim. ama ben burada değilmişim gibi umursamazca konuşması ve beni bir eşyaymış gibi görmesi beni hem üzmüş hemde özgüvenimi yerle bir etmişti. 

Kahverengi gözlerimi esmer adama, yani sahibime çevirmiştim. Ellisini cebine atıp bir tomar para uzatmıştı karışısındaki adama. Adamda hızla akışındeki parayı almış ve bir kaç beni üzecek kelime söyleyip gitmişti. Onun gidişi ile sahibimin gözleri beni bulmuştu.

"Kapıda ne zamana kadar dikilmeyi düşünüyorsun? İçeri gel." Demiş ve arkasını dönüp yürümeye başlamıştı. Ben ise içeriye yavaş adımlarla girip kapıyı kapatmıştım ve sahibimi takip etmiştim.

Burası salon olmalıydı. "Otur" etrafı incelemeyi bırakıp, koltukda iki bacağını Aralamış bir şekilde oturan sahibime baktım. Daha sonra hangi yer daha müsait olur diye salondaki koltuklara göz gezdirmiştim. En sonunda karışısındaki tekli koltuğa oturmaya karar verdim.

Koltuğa oturduğumda üzerimde gözlerini his ettim. Başımı kaldırıp ona baktım. Beni süzüyordü. Beni pür dikkat izlemesi bir süreden sonra beni rahatsız etmişti. Bu yüzden oturuşumu düzeltip kısık bir şekilde iki defa yalandan öksürdüm. Öksürmemle birlikte gözleri gözlerimi buldu.

"Adın ne?" Demişti derin erkeksi sesiyle."jungkook"dedim kısık sesle."kaç yaşındasın?" Açıkçası kendimi bir an sorguda gibi his ettim. "On dokuz" dedim onu fazla bekletmemek için daha sonra kafamı tekrar eğmiştim. "Küçükmüşsün. Bende kim taehyung kafes dövüşçüsüyüm. Ve yeni sahibin. Evime hoş geldin." Başımı kaldırıp gözlerimi gözlerine diktim. "Hoş buldum" sesimi duyduğundan emin değildim çünkü ben bile kendi sesimi zor duymuştum. Sesiz konuşup konuşmamam benim elimde değildi. Ne zaman çekingen vb şeyler olsa kısık sesle konuşurdum.

Sahibimin koltuktan kalkmasıyla düşüncelerimden kurtulup onu izlemeye başladım. Arkasını döndü. "Beni takip et."dominant bir sesi vardı. Sözüsünü ikiletmetmeden ayağa kalktım. Ve karşımdaki sahibimi takip etmeye başladım. Merdivenlerden çıkıp üst kata çıktık. Koridorun sonundaki odaya ilerlemeye başladık. Bir Kapının önüne gelince esmer adamın uzun, kemikli, ince  parmakları kapının Kulpunu sardı ve kulpu çevirip kapıyı açtı. Ve içeriye girdi bende onun arkasından odaya girip kapıyı kapattım.

Odaya grimsi renkler hakimdi ferah duruyordu. Gerçekten zevki güzel.
Odayı inceleyip gözlerimi esmer adama diktim. O ise beni tekrar süzüyordü. Gözleri en sonunda gözlerimle buluştu. Bir şey diyecek ki kalın gül kurusu rengi olan dudakları aralandı. "Soyun."

Dediği ile yerimde kala kaldım. Dediği şeyi idrak etmeye çalışıyordum. Neden böyle bir şey istediğini bile anlayamıştım tam olarak."n-ne?" Demiştim şaşkınlıktan ve içimdeki korkudan.

"Sana soyun dedim. İkiletme sözümü."
Dedi dişlerini sıkarak hatta o kadar sıkmıştıki keskin ve şekilli çenesi daha bir belirginleşmişti. sesi sinir kokuyordu resmen. Galiba sinir problemi vardı.

"B-ben bilmiyorum y-yani neden böyle bir şey i-istiyorsunu-" sözümü kesen şey yüksek çıkan sesi olmuştu. "Kapa çeneni! Ve çıkar üstünü! Yoksa ben çıkarmaktan hiç çekinmem. Ayrıca Başım ağrıyor ve seninle hiç uğraşmam köle. Şimdi zorluk çıkarmadan soyun."  Gözlerimin dolmasına engel olamadım. Ona karşı gelecek gücüm yoktu. Şu an oturup güçsüzlüğüme hıçkıra hıçkıra ağlamak iştiyordum. Derin derin nefesler almaya çalıştım. İlk günden sulu göz gibi görünmek istemiyordum. Ama yemin ederim bunlarda fazlaydı. Ben daha 19 yaşımdayım. Bunları hak edecek ne yaptım? Bunları düşünürken esmer adamın derin sesi geldi. Kızgın boğa gibi sesli nefesler alıyordu. Onu daha fazla sinirlendirmek istemiyordum.

Başımı eğdim ve üzerimdeki ince krem rengi  gömleğin düğmelerini açmaya başladım. Artık nefes seslerini duymuyordum. Anlaşılan sakinleşmeye başlamıştı. Gömleğimi çıkardım. Başımı kaldırmadan kumaş pantolonumun düğmesini açtım ve pantolonu bacaklarımdan çekip kurtardım. Şimdi beyaz tenim gözler önündeydi. İç çamaşırımı çıkarmadım eğer çıkarsaydım utançtan bayılırdım herhalde. Kafam hâlâ öne doğru eğikti. Utançtan kafamı kaldıramıyordum.

"Altındakinden de kurtul."

Bölüm sonu.

Şu an başım ağrıyor.
Gelecek bölümde görüşürüz kendinize iyi bakın.

Liliy kaçar.

[ irrelevant flowər ] •|taekook|•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin