👑 Giriş 👑

36 11 111
                                    

Yaşamı tazeleyen bir mevsimdeyiz. Ölen yaprakların yerini şimdi tazeleri dolduruyor. Koklanmayı beklerken sonu gelmiş çiçek, şimdi farklı bir yerde tekrar hayat buluyor. Tazelenmeye çalışan dünyanın tazelenemeyen insanıyım.

Ben Beril Altunsoy.

Bu devrin bir parçasıyım.

Bu devirde olmak istemeyen bir parça.

Ayakkabının diğer tekini de ayağıma geçirdikten sonra omzumla kulağımın arasına sıkıştırmış olduğum telefonu elime aldım. "Evet, dinliyorum." dedim bana katlanabilen tek ve yagane dostuma burada olmamasına rağmen gülümseyerek.

"Kurstan yeni mi çıktın?"

"Evet. Çok da uzun sürmüyor ama bazen nedensizce sıkılıyorum."

"Ben biliyorum nedenini." dediğinde sesine katmış olduğu egoyu anlamamış gibi yaptım.

"Nedenmiş?"

"Ben yokum!"

Gülümseyerek gözlerimi devirdim. "Kesinlikle haklısın(!)"

"Eve mi geçiyorsun?"

"Pazara uğrayıp oradan eve geçeceğim. Birkaç malzeme lazımmış."

"Hızlı markette neymiş," dedi Evin gülümseyerek. "Bizim Beril'imiz var!" Pazara girerken demiş olduğu şeye ben de gülümsedim. Heyecanla "Sana bir sürprizim var!" dediğinde sesime heyecan eklemeye çalıştım.

"Biraz tüyo alabilir miyim?"

"Efsane bir şey! Kendime de aldım." Tekrardan kahkaha attı. "İşine çabuk hallet, çünkü akşam ezanından hemen önce yanında olurum."

"Tamamdır." Bileğimde bulunan gümüş renkli saate baktım. "3 saat sonra bekliyorum o zaman."

"Okey." durdu. Arkadan gelen sesi dinlediğini düşündüğüm bu kısa süre sona erince tekrar konuşmaya başladı. "Şimdilik kapatıyorum 3 saat sonra görüşürüz."

"Görüşürüz. Kendine iyi bak."

"Sen de," dedi ve "Öptüm." diye ekledikten sonra kapattı. Anlaşılan yine gri Rabia Sultan bulutları toplanmıştı etrafına.
Mesajlara girerek annemin son göndermiş olduğu mesaja baktım.

Annem: 2 kilo patates, 1 kilo salatalık, 1 kilo domates. Biraz meyve al, marketten de dondurma.

Mesajda bile hissediyordum soğukluğu. İliklerime kadar soğutmak istiyorlar, uzaklaştırmaya çalışıyorlardı sanki beni kendilerinden. Yarım kalan güzelliklerim vardı, bu soğukluğu da şimdilik yarım bırakmak isteyerek telefonu feracemin cebine koydum.

Gördüğüm ilk salatalık satan pazarcının yanına doğru ilerlerken aynı zamanda meyve satan diğer pazarcılara da bakıyordum. Baktığım şey aslında pazarcıların fahiş fiyatlarıydı. Önüne geldiğim pazarcıya 1 kilo domates ve 1 kilo da salatalık alacağımı söyledikten sonra fiyatına baktım. Söyledikten önce bakmamın bir anlamı yoktu çünkü ihtiyacım vardı ve ben, fiyatı ne olursa olsun bu besini alacaktım.

'Salatalık 1 kilo 15 TL, domates 1 kilo 18 TL. "

Zammın yeniden geldiğini gördüğüm fiyattan çekerken bakışlarımı içimden söylenmeye başladım. Maaşlara zam gelmesi ile gelmemesi arasında hiçbir fark yoktu. Önceden de gelen maaşın %10'u gıdaya gidiyorsa şimdi de -hatta daha fazlası- yine gıdaya gidiyordu. Görevlendirmeler yapılmalıydı. Her pazara gözetim için zabıta gönderilmeliydi. Liderimi seviyorum veya sevmiyorum diyemem ama dış işlerini ayırdığı vaktin %20'sini iç işlerine ayırsa şu an bu durumda oluyor olmayacağımızı düşünüyordum.

Kraliçe Çıldırdı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin