Şiddetli öksürükle uyanmıştı Jisung, Hasta mı olmuştu yani? Ah, lanet olsun. Neden üşengeçlik yapıp giyinmezdi ki bir insan?
Yataktan zorlukla kalkmıştı kahverengi saçlı, hemen üzerine kalın pijamalarından geçirdi. Odadan çıkıp paytak paytak yürüyerek tuvalete girmişti. Aynaya baktığında ne görse beğenirsiniz? Yanakları kıpkırımızı olmuştu, zaten üşüyordu. Bu ateşi olması anlamına geliyordu.
Küfürlerini savurmaya başlamıştı ki, kapı zili çalmıştı. Kapıya söylene söylene, saçları dağınık bir şekilde giden Jisung, gördüğü çıplak üst bedenle neredeyse bir daha asla konuşamayacak kadar dilinin tutulduğunu hissetmişti. Gözlerini kapatma zahmetine girmemiş, üstüne üstlük karşısında siyah saçları ıslak, tapılası bedeni izliyordu.
"Jisung, sana diyorum! Duymuyor musun beni amına koyayım?" Duyduklarıyla uykusundan uyanan Jisung, ne cevap vereceğini kafasında tartıyordu. "Ne diyorsun be!? " Demişti sesinin ne kadar yükseldiğini bilmeden. Ta ki siyah saçlı oğlan, kolunu sertçe kavrayıp o'nu arkasından sürükleyene kadar.
"Nereye gidiyoruz, duyuyor musun beni!?" Cevap vermeden onu kendi evine çekmiş ve kapıyı ardından kilitlemişti, hâlâ gülümsüyordu Minho. "Bize kahvaltı hazırladım ama sen hiç aç görünmüyorsun." Hasta olduğunu, sıcak teninden anlamıştı büyük olan.
"Üzgünüm, biraz hastayım sanırım. " Sadece başını sallamakla yetinen Minho, onu şimdi odasına götürüyordu. Bir oyuncak gibi sürüklenen Jisung, büyüğü ne yapsa izin verecek haldeydi. Odasına girdiğinde adeta negatif enerji yayan siyah perdeler korkunçtu. Jisung, cıvıl cıvıl bir çocuktu, eğer bu odada kalacaksa buna dayanamazdı. "Burada nasıl yaşıyorsun sen? İç karartıcı. " Cılız bedenini hasta olmasına rağmen perdelerin önüne attı ve onları pencerenin önünden çekerek ışığın içeri girmesine izin verdi, hemen ardından da içerinin hava alabilmesi için pencereyi açtı.
"Düzenine karışmasan da yatağa mı girsen, hm? " Şaşkınlığını belli etmek istemeyen Minho, küçüğünü yavaşça yatağa yatırmıştı. "Neden evimde değilim şu an? "
Minho düşündü, sahi neden evinde değildi bu çocuk? Hemen bir şeyler uydurdu, "hastasın ve sana bakacağım. "
"Bayım, ben çocuk değilim, kendime bakabilirim. " Kaşlarını çalarak söylediği şeye büyüğü kıkırdamış ve yanıt vermişti. "Bir çocuğa benzemen benim suçum değil. " Minho, bugün ilk defa birine gülümsemişti. Çocukluğundan beri dudaklarının birbirinden ayrılıp insanlara güzel gülümsemesini göstermemiş olan Lee Minho, şimdi bir velete gülümsemiş miydi? Saçmaydı.
Oturduğu yerden kalkıp Jisung'a çorba hazırlamak için mutfağa gitti. Orta boylarda bir tencere çıkarıp hazır bir çorba aldı. Tüpü yakıp tenceresini üstüne koydu ve beş bardak suyu tenceresine boşalttı. Ardından hazır çorbasını içine döküp çırpma teliyle karıştırmaya başladı. Bir süre bunu neden yaptığını düşündü, sonra boşverdi, kafasına ne eserse onu yapmaya karar vermişti bundan sonra. Çorba birkaç dakika içinde piştiğinde altını kapatıp bir kaseye koydu, bir kaşık ve bir bardak su ile birlikte çorbasını tepsiye alıp Jisung'un seslenişlerini umursamadan odaya doğru ilerlemeye başladı.
( Öneri şarkı: Lost on you )
Odaya girdiğinde gördüğü manzarayla bir sabır çekti, Jisung yataktan çıkmış çekmecelerden birinde bulduğu seken top ile oynuyordu. Bilmiyordu ki, onu büyüğünün ölen annesi kendisine hediye etmişti. Normalde olsa çok kızardı, ama küçüğüne kızamamıştı. Siyah saçlı olan, yatağa oturup Jisung için hazırladığı çorbaya üflemeye başladı. "Gel buraya, Ssung. "
Jisung duyduğu isimle başını kaldırmış büyüğüne şaşkınca bakıyordu. "Ssung mu, O kim? " Minho gülümsemiş eski anılarını düşünmeye başlamıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
U𝗌𝖾 M𝖾, 𝖬𝗂𝗇𝗌𝗎𝗇𝗀
Ficción General𝖭𝖾𝖿𝗋𝖾𝗍 𝗏𝖾 𝗂𝗄𝗍𝗂𝖽𝖺𝗋 𝗌𝖺𝗏𝖺𝗌̧ı𝗇ı𝗇 𝗈𝗋𝗍𝖺𝗌ı𝗇𝖽𝖺 𝖽𝗈𝗀̆𝖺𝗇 𝖻𝗂𝗋 𝖺𝗌̧𝗄𝗍𝖺𝗇 𝖽𝖺𝗁𝖺 𝗎̈𝗆𝗂𝗍𝗌𝗂𝗓𝗂 𝗏𝖺𝗋 𝗆ı𝖽ı𝗋? "𝖦𝖾𝗅𝖾𝖼𝖾𝗀̆𝗂𝗆𝗂 𝗁𝖺𝗂𝗇 𝖻𝗂𝗋 𝖺𝖽𝖺𝗆 𝗒𝗎̈𝗓𝗎̈𝗇𝖽𝖾𝗇 𝗍𝖾𝗁𝗅𝗂𝗄𝖾𝗒𝖾 𝖺𝗍𝗆𝖺𝗒𝖺𝖼𝖺�...