Ortaokul 6. sınıftayken yeni bir okula başlamıştım. Hatırlıyorum da o zamanlar ortamlara ayak uydurma hızımın yavaşladığı dönemlerdi. Kimileri tarafından tanınmamama rağmen dışlanıyordum. Çenem bazen kapanabilir varlık olmaktan çıkıyordu. İnsanların ön yargılı olmasına, erkeklerin kızları zorbalayıp dışlamasına asla katlanamıyordum. Yani anlayacağınız o zamanlar da içimde feministlik damarları vardı. Çenemi kapamamamın tek sebebiyse bana hoşlanmadığım veya rahatsız olduğum biçimde davrananlara karşı asla suskun kalmamamdı. Buda bazı şahısların bana karşı nefretine yol açıyordu. Bu yüzden asla kendime en yakın arkadaş hatta yakın arkadaş denen şeyden bile yapmamıştım. Bana göre hayatımda kalıcı olan tek kişi Doruk'tu. Ve şimdi yeni okulda da aynı olaylara maruz kalmaya başladım. Ama bilmedikleri bir şey var ki, artık 12 yaşında dışlandığı ve zorbalandığı için üzülen kız çocuğu değilim. Artık yalnız olmaktan korkmuyorum, yalnızlığı seviyorum. Ayrıca zorbalanmaya da hiç niyetim yok. Adımdan da anlaşıldığı üzere duygularımı yalnızca derinlerde yaşıyorum. İçimdeki duyguları, içime attıklarımı yalnızca derinlerime inen bilebilir. Ve şimdi okulun ilk haftasından ders işlemeye niyeti olamayan hocaların konferans salonunda olacak gösteriye çağırışlarıyla beraber öğrencilerin susmayan sesini dinliyorum. Konferansa inip gösteri izleyecek hâlim tabi ki yok.
"Derin hadi gelmiyor musun?"
"Hayır Doruk. Tanıyamadın mı beni, ben gösteri izlemeyi seven bir insan mıyım?"
"Tamam kızım bir şey demedik. Baya agresifsin sende bugün. Neyse biz Çınarla iniyoruz."
"Tamam." Doruk sosyal bir kişilikti, benim aksime. Oturmuş defterime karalama yaparak 2 gün önce koridorda olanları düşünüp kaderime lanet ediyordum. Garip bir şekide Rüzgar da 2 gündür okulda yoktu. Gerçi garip olan neydi ki?! Kendini beğenmiş ukala.
"Ah Derin ah! İşin mi yok kızım bulaşıyorsun böyle birine?!" O sırada yanımda omzuma bir el dokundu.
"Sen de kendi kendine konuşuyorsun ha? İyi, bir deli ben değilmişim. Adım Nisan bu arada." Yanıma geldiğini bile farketmediğim bu kız oldukça tatlı bir tipti. Belli mi olur, belki arkadaş olurdum.
"Selam, Derin bende. Yanıma geldiğini farketmemişim kusura bakma, bugün biraz dalgınımda."
"Farkettim. 2 gün önce koridorda ne oldu? Özel değilse."
"Önemli bir şey değil, salağın biriyle tartıştım biraz."
"Anladım. Okulda biraz fazla aptal varlık var. Bu yüzden hangisi olduğunu sorgulamayacağım. Eee sen neden inmedin konferans salonuna?"
"Ben o tarz şeylerden pek hoşlanmıyorum. Sen neden inmedin?"
"Aslında indim ama arkadaşlarımın çoğu gösteride oynuyor. Çoğuda okulda değil. Canım istemedi. Ee sende okula yeni gelmişsin sanırım. Okulla veya ortamla ilgili sormak istediğin şeyler varsa seve seve cevaplarım." Aklıma soracak hiçbir şey gelmedi. Ama bir an düşündüm. Acaba Rüzgar'ı tanıyormuydu. Ağzından onun neleri sevmediği veya nelerden etkilendiğiyle ilgili laf alabilirdim belki.
"Var aslında. Rüzgar, Rüzgar Soylu'yu tanıyor musun?"
"Tanıyorum tabi ki. Onu tanımayan yoktur heralde bu okulda. Babası okulun sahiplerindenmiş. Okulun basketbol takımında oynuyordu bir aralar. 10. sınıfta aynı sınıftaydık. Aramızda kalsın biraz fazla kendini beğenmiş. Ama beğenilmeyecek çocukta değil. Karizması var yani..." Bunlardan bananeydi? Sanırım bu kız Rüzgar'a aşık. Biraz fazla konuşuyordu ama genelde Rüzgar'ın beğendiği huylarını vs. sayıyordu. Konuyu daha özele çekmeliydim. Belliki onu tanıyordu. Eh birazda boş boğazlıydı her şeyi söyleyebilirdi.