Soğuk rüzgarın estiği, yağmurlu bir geceydi. Sokaktaki tenhalığın oluşturduğu derin sessizlik, belki de sıcak evlerinde huzurlu bir şekilde oturan insanların evlerindeki yanan ışıklar hala sokakta hayat olduğunun göstergesiydi. Arka sokaklardaki o loş ışıklı apartman dairesi hariç...
Pijamalarıyla birlikte yatağına yüz üstü uyanan genç kız, önüne koyduğu diz üstü bilgisayarıyla, yorgun bir halde tamamlamaya çalıştığı kitabını yazmaya çalışıyordu. Odadaki loş ışık ortamı rahatlatıcı yapıyordu ancak bu, kızın uykusunu getirmişe benziyordu. Odada şirin eşyalar bulunuyordu. Bir yatak, dolap televizyon, epey dolu bir çalışma masası. Normal birinin ihtiyacını karşılayabilecek türden şeylerdi bunlar. Şirin eşyalarla dolu odada sadece klavyenin çıkardığı sesler duyulurken, bu sakin sessizliği bozan kişi odanın kapısından pat diye içeriye girdi.
"Hey, ne zaman başından kalkacaksın? Üç ay kadar süren yok muydu? Çok sıkıcısın Sera (...)"
Diz üstü bilgisayarıyla işine devam ediyordu Sera. Ekrandan bakışlarını ayırmadan derin bir iç çekti, sonrasında bu kuralını bozarak başını önündeki yastığa gömdü ve bıkkınlığını dile getiren bir ifadeyle söylenmeye başladı.
"Eğer yaylana yaylana yaparsam ilham gelmez. Ayrıca ne yalan söyleyeyim, bu seriden acayip derecede sıkıldım. Jin, İkimiz için biraz kahve yapabilir misin?"
Simsiyah, uzun saçlı, gözleri boncuğu andıran genç kız, Cha Ji-Won, gülümseyerek Sera'nın uzandığı yatağa doğru adımladı, yatağın ucuna doğru yavaşça oturdu ve kızla göz göze gelmeye çalıştı.
"Hadi patron! Bugünlük bu kadar yeter. Kahve yaparım ama bu tatlı, küçük hayranınla da biraz vakit geçirmelisin. Ayrıca göz altları torbalaşmış bir yazardan kim imza almak ister ki?"
Sera başını yastıktan kaldırdı, Ji-won'a doğru baktı. Gözleri belli ki gerçekten de öyleydi... Bu kız kendisini nasıl bu kadar iyi tanıyordu ki? Kendisi bile şaşırıyordu... Onun söylediği son şey üzerine kıkırdadı, şakacı bir tavırla gözlerinin içine baktı.
"Yanlışın var, çırak. Onlar yazarı değil, kitaplarını seviyorlar. Hadi sallanma da kendime geleyim."
Sera'nın bu lafından sonra ikisi de yataktan kalktı, Ji-Won kahve yaptı ve gece boyu sohbet edip beraber vakit geçirdiler. İkisi bu geceler için gerçekten yakın arkadaşlardı.
Sera, lise yıllarından beri bir yazar olma hayaliyle dibe köşeye çekilip aklına geleni yazıyor, zamanın nasıl geçtiğini bile anlamıyordu. Yalnızken olası bir şeydi bu, değil mi? Nihayet ilk kitabını yayımladığı o sıralar, lise son sınıf öğrencisiydi. Kitabı yaşıtları ve gençler arasında o kadar popüler olmuştu ki... Klişe aşk romanlarını bile geçmişti. Kendisi ergenliği yeni atlatan bir kız olmasına rağmen böyle bir şeyi başarabilmişti... O sıralar popüler biri olmuştu ve bu pek Sera'ya göre bir durum değildi. Sakin bir yaşantı istiyordu ancak şimdiden etrafında sahte insanlar çoğalmıştı. Hepsi birer popülerliğe aç sahte arkadaşlardan ibaretti.
Ancak biri vardı ki, kendisiyle yaşıttı ve gerçekten farklı biriydi. Popülerliği, arkadaş ortamlarını umursamıyor, kaçık bir serseri gibi dolanıyordu. Biraz vurdumduymaz ve kavgacı biriydi bu Sera'nın hayranı... Sera'ya lise yıllarından beri destek oluyordu. Kısacası Cha Ji-Won Sera'ya yapışan biti gibiydi.
Yazar'dan...
Selam! Ciddi ciddi yazmaya başladığım ilk kitabım... Herhangi bir beklentim yok sadece beni kitap yayınlamaya iten şey arkadaşıma destek olup onunla vakit geçirmek. Ayrıca biraz kısa tuttum ilk bölümü ve yazım yanlışı ya da akışta herhangi bir sorunu olursa bildirmekten çekinmeyin lütfen. Okuduğunuz için teşekkür ederim :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümsüz Arkadaşlık
Mystery / Thriller"Onca insan arasından tıpkı bir ışık gibi parlayarak girdi hayatıma. Tüm aptal ve sahtelikleriyle bilinen insanları defetti hayatımdan..." Küçüklüğünden beri yazarlığı hayal eden Sera, lise yıllarında dibe köşeye çekilip yazdığı yarım yamalak hikaye...