4

26 6 19
                                    

taehyung:
selam

jungkook:
selam hyung

taehyung:
okulda mısın hala

jungkook:
dersim yeni bitti
çıkacağım
neden?

taehyung:
hani senin geçen bahsettiğin bir pastane vardı ya
çok sevdiğin mini pastalar vardı

jungkook:
FRAMBUAZLI

taehyung:
:)
hmhm
ondan aldım da sana
okuldaysan hala, vereyim diye yazdım

jungkook:
İNANAMIYORUM DÜŞÜNÜP PASTA ALMIŞ BANA YA/
İNANAMIYORUM DÜŞÜNÜP PA/
İNAN/
/
hyuungg
çok teşekkür ederim
keşke uğraşmasaydın bu soğukta benim için

taehyung:
önemli değil
heather orayı çok merak ediyordu
gitmişken sana da alayım dedim
görünce aklıma geldin

jungkook:
ha...
anladım
yine de uğraşmışsın hyung
teşekkür ederim

taehyung:
rica ederim
çıktın mı derslikten

jungkook:
az kaldı

taehyung:
bekliyorum
(15;40)


Son mesajla birlikte telefonun kilit tuşuna basıp cebine attı. Boşalmaya başlayan sınıfta eşyalarını toplarken buruk sevinci yerine dosyaya yerleştirdiği fotoğraflara odağını vermeyi isterdi ama mümkün değildi, dışarda onu bekleyen bedeni düşünüyordu.Hem heyecanlanıyor, hem de rüzgarlı soğuk havada beklemesini istemiyordu
bu yüzden masanın üstündeki kalan son bir kaç eşyayı postacı çantasına alelacele atıverdi ve amfi merdivenlerinden hızlı hızlı indi.

Çıkışa geldiğinde gözleriyle etrafı taradı, tanıdık bedene bakışlarının çarpması kısa sürmüş heyecan dolu bir gülümseme istenç dışı yüzünü işgal etmeye başlamıştı.

Bir an için onun çıkışta bekleyen sevgilisi olduğunu düşünmenin bu kadar hoşuna gitmesi Jungkook'u korkutmalı mıydı? Ona doğru adımlıyordu, selamlaşmak için sarılmalı mıydı? Fazla samimi olmaz mıydı? Elini mi sıkmalıydı? Hayır, çok saçma ve resmiydi... Karar veremezken esmer oğlanın telefondan başını kaldırması ve onu fark edip gülümseyerek ona ilerlemesi karar sürecini kısaltmıştı.

Onun ne yapacağını düşünmesine gerek kalmadan esmer oğlan kollarını açmış ve sıradaki adımını belli etmişti. Kısa bir sarılmaya birlikte Taehyung sırtını pat patlamıştı.

"Naber?" kibar bir gülümsemeyle sordu Taehyung. Çok rahattı, hatta çok değil olması gereken kadar rahattı. Bir arkadaşı ileyken olması gereken kadar...

Jungkookta ise durum tam tersiydi, bu durum aslında onun hiç bir suçu olmamasına rağmen kendine kızmasına neden oluyordu. 8 ay birinin yanında rahat olmak için gayet yeterli bir süre olmasına karşın. 2. aylara yakın hissetmeye başladığı duygular yüzünden sürekli diken üstündeydi.

"İyidir, ders fazla uzadı biraz yoruldum sadece." dedi ve elinde karton pastane torbası taşıyan oğlana baktı.
"Senden naber?"

Sokakta ufak bir süre bile dikilmek insana saçma geldiğinden gayrihtiyari yürümeye başladılar, kampüs çıkışına doğru ilerlerken sohbete devam ettiler.

"Ben de biraz yoruldum." dedikten sonra sohbeti Jungkook devraldı.

"Neden? Bugün dersin de yoktu, evde dinlenseydin keşke." diye boş bulundu. "Yani hatırladığın kadarıyla öyleydi. Namjoon Hyung muydu yoksa bugünü boş olan?" diye saçmaladı utançla. Onunla ufak kahve molaları için ders programına baka baka ezberlemiş sayılırdı. Ama bunu Taehyung'un bilmesine hiç gerek yoktu.

"Hayır, doğru biliyorsun benim boş günümdü. Ama Heather'la vakit geçirdik ve onu okula bırakmaya geldim."

Jungkook duyduğu cümleyle başını salladı usulca. Bunun üzerine Taehyung ekledi. "Hem de senin pastanı getirdim." dediğinde elindeki torbayı yüz hizasına getirip sallamış ve Jungkook'a uzatmıştı. En sevdiği pastayı görünce gülümseyerek tekrardan teşekkür etti.
Ama gülümsemesi uzun sürmemişti. Heather'ın ismini duyduğu an yüzünün düşmesine engel olamıyordu. İyi bir gözlemci olan Taehyung'un gözünden bu asık surat kaçmazdı. Ama nedeninin Heaher olacağı aklına bile gelmezdi muhtemelen.

"Moralin bozuk gibi..." diyerek direkt aklındakileri dışa vurduğunda Jungkook'un suratına baktı. Kızarmış yanağını ve burnunu fark ettiğinde kolundan tutarak onu durdurdu. Elinin tersiyle Jungkook'um yanaklarını yokladığında hafifçe kaşını çattı.

"Ayrıca donmuşsun." diye ekledi, derslikleri geniş olduğundan zor ısınıyordu. Montunu çıkarmaya başlamışken küçük olan şiddetle itiraz etti.

"Hayır hyung, gerçekten üşümedim moralim de iyi sadece yoruldum." dedi hızlı hızlı konuştu karşısındakini ikna etmek için. "Hem hava gayet güzel."

Bu çabasının işe yaradığı söylenemezdi, Taehyung üstündeki montu çoktan çıkarmış ve ona giydirmeye çalışıyordu.

"Olmaz öyle giy bakayım şunu. Ayrıca ne demek hava güzel? Aralığa geldik Jungkook. Hatta 3 günü geçti bile aralığın." dedi montu onun hizasında tutup kolunu sokması için işaret ederek.

"Hyung kabul edemem böyle de sen üşüyeceksin. Hem benim ceketim var üst üste de giyemem ki." diyerek ısrar etti.

Taehyung'un ise hiç pes edesi yoktu. "Tut şunları." dedi montunu uzatarak. Jungkook montu aldığında, altında tişört olan sweaterını çıkardı. "O zaman bari bunu giyin benim montum var." dediğinde pes eden taraf Jungkook olmuştu.

"Pekala." diyerek elindekileri Taehyung'a uzatıp ceketini çıkardı ve Taehyung'un verdiği sweaterı giydi, ferah kokusu ciğerlerine dolduğunda parmak uçlarına kadar  damarlarından ince bir elektrik geçmiş gibi hissetmişti. Taehyung, tekrar ceketini giymesi için yardım ettiği sırada Jungkook ofluyordu.

"Hyung hiç olmadı ki böyle de sen üşüyeceksin. Hem baksana saçma duruyor ceketimin altında." diye söylendi çocuk gibi.

"Söylenme Jungkook." dedi onu süzerek.

"Sende bende durduğundan daha iyi durdu."


bölüm sonu.

••••••••••

çok ciddiye almayın bu fici, ilk adımlar diyelim
düzyazıları hızlı hızlı atlıyorsanız çok üzülürüm :(
umarım sıkıcı gitmiyordur.

—vixerè kaçar.

wish i were heather // taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin