—"Müsait misin?" diye sordu. Kafamı eğip aşağı baktığımda ise elinde benim dürüm poşetimin olduğunu gördüm.
—"Müsaitim." Rahatça girebilmesi için kapıyı sonuna kadar açtım. Kapının üstüne kafasını çarpmamak için başını hafifçe eğip içeriye girdi. Elindeki poşeti ise komodine bıraktı. Hala ona şaşkınlıkla baktığımı fark edince;
—"Bensiz mi yiyecektin yoksa?" Dedi. Yine bir aptallık yapıp "Ha?" desem de duymadı, ya da duymamazlıktan geldi. Dürüm poşetine baktığımda ise 2 yerine 3 tane dürüm olduğunu gördüm. Kendine de almıştı.
—"2 tanesini kendin mi yiyecektin?" Evet desem problem olur muydu? Bence ilk günden benim hakkımda öğrendiği şeyler yeter, bir de bu kadar aç bir insan olduğumu öğrenmesine gerek yoktu.
—"Hayır, Melis'e götürecektim." Melis'le yakındık, yalan söylediğimi anlamazdı sanırım.
—"Sen burada bekle, ben Melis'e bunu götüreyim."
Elimdeki poşetten iki dürümü ona uzatıp odadan çıktım.Melis'in odasına geldiğimde, kapıya ilk vuruşumda hemen açıldı kapı. Kapıyı açtığında saçı başı dağınık, yüzünde ise sivilce kremi vardı. Beni görünce gülümsedi.
—"Selam, sana dürüm almıştım da onu getirdim."
—"Ya, çok teşekkür ederim. Ben de hafiften acıkmaya başlamıştım. İçer gelsene."
Onu kibarca reddedip geri kendi odama döndüm. İçeri girdiğimde Emir telefonda biriyle konuşuyordu, beni görünce kapattı. Yanına oturup dürüm paketini açmaya başladım. Kulağıma gelen telefon sesiyle telefonumu elime aldım, bilinmeyen numara arıyordu. Bu saatte kargo olmazdı. Yine de açtım.
—"Alo?"
—"Alo Mine, Ahmet ben, çok oldu görüşmeyeli. Nasılsın?" Eski sevgilim Ahmet aramıştı, şerefsiz.
—"Ne var lan? Şerefsiz." Küfür ettiğimi duyan Emir şaşkınlıkla bana baktı.
—"Mine bak sakin ol, bir konuşalım."
—"Ne konuşacağım lan ben sen-" Sözümü bölen şey Emir'in telefonu elimden hışımla alması oldu.
—"Noldu? Bir sıkıntı mı var kardeş?" Ahmet'in ona karşılık ne dediğimi duyamadım.
—"Evet, sevgilisiyim." Bunu derken bir yandan lavaboya gidiyordu. Arkasından gelmeye çalıştım ama beni belimden tutarak gelmemi engelledi.
Lavaboya girdi, kapıyı kilitleyip konuşmaya başladı. Her ne kadar kapıdan dinlemeye çalışsamda ses kulağıma boğuk geliyordu. Biraz zaman geçtikten sonra çıktı, telefonu bana uzattı.
—"Bir daha ararsa bana söyle."
—"Tamam, teşekkür ederim."
Yere oturup sanki hiç bir şey olmamış gibi dürümümüzü yemeye devam ettik. Etrafı toparlarken kapım tıklatıldı. Kim gelebilirdi ki bu saatte?
Emir benden önce davranıp kapıyı açtı. Kapı tarafını görmüyordum ama Emir'in "Kimsiniz?" dediğini duydum. Bir kadın sesi ise "Ben Melis, Barış'ın menajeriyim." Melis niye gelmişti?
Elimdekileri bırakıp kapıya çıktım. Melis'in gözleri dolmuştu, beni görünce zar zor gülümsemeye çalıştı. N'olmuştu?
—"Mine, bir gelir misin? Bir şey konuşmak istiyorum seninle.
—"Tabii." Emir'e bir dakikaya geliyorum deyip Melis'in yanına çıktım. Melis kendi odasına gidince ben de geri içeri geçtim. Odaya girdiğimde Emir ayağa kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarı Kırmızı Rüya
Teen Fictionbir futbolcunun ve menajerinin tutkulu bir aşk hikayesi. Sahadaki zaferlerle dolu bir kariyerin yanı sıra, kalplerin de oyunda olduğu bu benzersiz ilişki, başarı, tutku ve fedakarlıkla örülü. Futbol sahasındaki stratejilerin yanı sıra, aşkın da ne k...