6.Bölüm

7 1 0
                                    

Bizdenn;

Hızlı nefeslerimi yavaşlatmaya çabaladım. Kendimi yere bırakarak soluklandım. Ne olmuştu öyle? Odama gelip beni böyle sorgulaması... Ah! Sinir bozucu böcek! Sanki ben biliyorum sebebini!
Biraz sakinleştikten sonra duşa girdim. Soğuk bir duş iyi gelmişti. Odama geçerek üstümü giyindim. Saat 7 olmuştu. Pariste henüz gece yarısı olmalıydı. J.S'yi arama fikrinden vazgeçtim. Başka bir aktivite düşünürken odamdan çıktım. Annem salonda oturmuş kitap okuyordu. Yanına geçip koltuğa yayıldım. "Ne oldu?" Dedi anında.
"Bir şey olmadı." Yan gözle bana bakıp kitabına geri döndü.
"Evet kesin öyledir. Anlat hadi."
Göz devirdim. "Sadece biraz canım sıkkın. Yapacak bir şey bulamadım."
"Dolaşmaya çıkmak ister misin?"
Omuz silktim. Yani olabilirdi ama örümcek adamı görme riskini istemiyordum.
"Mutfağa git ve mısır patlat. Film izleyelim." Annemin emrivaki tavrı ile yerimden kalktım ve tek elimle asker selamı verdim. "Emredersimiz komutanım."
Ardından asker yürüyüşüm ile mutfağa ilerledim.

------

Bulduğum birkaç broşürü incelerken yemeğimden bir kaşık daha aldım. Brooklyn tarafındaki sahne gayet iyiye benziyordu. Hem bana da yakındı. "Tiyatro seviyorsun demek?" Luke kafasını eğmiş masadaki broşürlere bakıyordu. Bana dönüp dikleşti. "Müsade eder misiniz hanımefendi?"
Kafamı salladım. "Tabi geç."
"He yok sadece bana değil." Dedi hafifçe gülerek. Sonra bir tarafa eliyle çağırma işareti yaptı. Kızlı erkekli bir grup yanımıza yaklaştı. "Selam!" Dedi yayarak bir kız neşeyle. "Selam."
Yanımdaki yere oturdu. Diğerleri de masaya oturdukça selam veriyorlardı. "Tiyatro he?" Kafamı hafifçe sallarken içimden Luke'a küfür ediyordum. "İlgilenir misin?" Adam kafasını iki yana salladı. "Hayır ama Nat çok sever." Kız başını salladı ve yemeğinden bir kaşık aldı. "Brooklyn'de bir tiyatro atölyesine gidiyorum. Gelmek ister misin?" Önümdeki broşürü ona uzattım. "Bu atölye mi?"
Elimden alarak gülümsedi. "Evet. Hatta bu broşürleri biz tasarlamıştık."
Broşürü masaya bıraktı. "Yarın yeni üyelerle tanışma yapacağız. Katılacak mısın?"
Kafamı sallarken bıraktığı broşürü aldım. "Evet sanırım." Kendime bir uğraş bulmak iyi olacaktı.

Luke'nın beni arkadaşlarıyla emrivaki tanıştırması sonrasında birkaç derse daha girmiştik ve gün bitmişti.

Eve dönüş yolunda bir kafeye uğradım. Bir bardak kahve alarak kulaklıklarımı kulağıma taktım. Müziğin sesi ile aylak adımlarla ilerlerken kahvemi yudumluyordum. Bugün daha sakin bir gündü. Henüz örümcek dedektörüm çalışmamıştı.
Keyfim yerindeydi yani. Dans etmek istiyordum ama New York caddesinin ortasında değil tabii. Eve kadar dayanmam gerekliydi. Derken sakin günüm tuz buz oldu. "Çantam!" Diye bağıran bir kadının ardından bana doğru koşan adamı gördüm. Soyguncu buydu anlaşılan. Kenara çekileceğimi sanıyordu sanırım. Hızla bana geliyordu. Dik dik ona baktım. Bana çarparak yanımdan geçmeye kalkmıştı ama yere yapışmıştı. Hemen düşürdüğü çantayı alarak koşarak kadına gittim. Çantayı kadına uzattım. "Teşekkür ederim." Derken biraz şaşkın gibiydi. Yani suçluyu tamamen umursamadan kadına geri koşmuştum. Orada durup adamla atışmaktan daha mantıklı gelmişti bu durum. Zaten bir süre sonra örümcek dedektörüm kendini belli etti. Adam üstüne atılan birkaç ağ ile yere yapıştı. Bir an göz göze geldik. Bir şey söylemek istiyor gibiydi ama sadece durmuş bakıyordu. Arkamı döndüm ve yere düşürdüğüm kahveme üzülerek yürümeye başladım. Sonra ağ atışının sesini duydum. Uzaklaşıyordu. Aslında onla aramızda olan çekim ile ilgili bir fikrim vardı. Bir örümcek tarafından ısırılıyorum ve kendine örümcek adam diyen birini gördükçe çıldırıyorum. Çok belli değil mi? Beni ısıran örümceğin verdiği yetenekler örümcek adam ile çok benziyordu. Normalin üzerinde güç, dayanıklı bir vücut, duvarlarda gezebilme, ileri derecede duyular bla bla bla. Belli ki o örümcek yüzünden olan bir şeydi. Belki? Bir an emin olamayarak arkama baktım. Orada değildi. Başımı iki yana salladım. Neyse. Müzik ile yola devam ettim.

Ağ BağalantısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin