Sesimi yutmuştum. Kendi benliğini unutur muydu insan? Unuttum. Ben hem kendi benliğimi  hem de ucu bucağı belli olmayıp ilerleyen bir hayatımın oluşunu da. Kaç düzensiz hayatın ucu size dokunabilirdi ki. 

Bir? İki? Üç? Sayısız...

 Bir yerlerde olan hayatların lanetliği bana da dokunuyordu: Kendi sesimi yutardım çoğu zaman, oysa içimde gülüp eğlenmeyi seven yanımın üstünü kapatalı çok zaman olmuşken bile ara sıra hatırlatırdım kendime.

Babam vermişti ismimi. 'Annen hep Nur olsun derdi ama benim gözlerimde sen koskoca gökyüzüne sahip olduğun için Mavi olsun istedim. Nur Mavi Demir.' 

Tabi bu söylediklerim kesin emin değilim. 7 yaşında ortada bırakılan bir kız çocuğu adına ne kadar hakim olabilir ki. 

Babamın gökyüzü kadar ilgi çekici mavi gözleri bana hep güven vermişti. 7 yaşındaki o Mavi için bu hep öyleydi ama Nur Demir için koskoca bir yalandı. Güven veren iki çift göz neden onu bu kadar yalnızlığa iterdi ki? 

Şimdi geldiğim yere baktım. bir yanımda Eliz vardı. Aynı yetimhanede büyümüştük. Her şeyde olduğu gibi burada da yanımdaydı. Nerede mi?

Gece ansızın kapımıza bırakılan saçma sapan bir not yüzünden buradaydık. Gelmeyebilirdik ya da o zarfın içindeki notu yırtıp atabilirdik. Meraklılığımız ağır basınca el mecbur kalkıp gelmiştik. 

'Yıllarca aradım seni. Bana öldüğün bile söylendi. Ama şimdi nefes aldığını biliyorum. Babanın bana emanetisin sen kızım. Sana yazacağım adrese lütfen gel seni başka bir şekilde buraya getirmek istemiyorum. Yıllarca arayıp tam vazgeçmişken buldum seni Mavi. Hiç değilse yanımızdaki abin için gel. Adres aşağıda. '

Bülent Karacayır 

Adres...

O notu okuduktan sonra saatlerce oturduğum koltuktan boş duvara bakmaktan gözlerimi çevirmedim. Bir abim olduğunu söylüyordu bana. Bülent Karacayır'ı küçüklüğümden kalan bir toz bulutu olarak hatırlıyordum. 

Babamla yakınlardı. Çoğu zaman bizim evdeydi. Beni çok seviyordu her gelişinde yanında mutlaka benim için bir şeyler getiriyordu. O lanet günden sonra bir daha hiç görmedim. Hepsinin varlıklarını bile kendime unutturmak için o kadar çaba sarf etmişken şimdi bir notla ona güvenmemi mi bekliyordu? Komik.

Tüm bu dediklerim tersini yapıp bana gönderdiği adrese gelmemden daha mı komik diye soracak olursanız susma hakkımı kullanıyorum. 

Birbirimize baktık Eliz ile kafasını hafifçe aşağı yukarı sallayıp bana güven verircesine bir tebessüm yerleştirince dudaklarına bende aynı tepkiyi verip adımlarımı ileri doğru götürdüm.

Kapıda göğüsünün tam hizasındaki cekette güvenlikçi yazan adam ,biz daha tek laf etmeden kapıyı açıp geri adımladı. Şaşkınlığımı kendime saklayıp devam ettim. Gözlerimi önünde buldunduğumuz içinde kaybolunması mümkün olan koskoca eve bıraktım. Büyülenmiş gibi baktım. Başımı Eliz'e çevirdiğimde benden daha çok büyülenmiş gibi baktığı evden bakışlarını bana çevirip yutkundu. Tam bir şey diyecekken evin kapısında birileri belirlendi.

Elindeki bastonu ve üzerine giydiği lacivert takım elbisesiyle önümde o dikiliyordu. En son gördüğümde simsiyah saçları ile olan adamın saçlarının neredeyse tamamında aklar vardı. Tabi eğer gerçekten oysa

Gözlerimi saniyelik arkasındakilere takıldı. Herkesin takım elbise ile olduğu yerde eşofman ve üzerinde sweatshirt olan dev cüsseli adama takıldı. Bülent Karacayır'a bakıyordu. 

Bir adım gerilirken gördüğüm kişi ile boğazımda tarifi olmayan bir sızı belirledi. Benim kopyammış gibi duran adama. Abin dediği adam bu muydu?

Kafamı olabilecek en hafif şekilde sağa sola çevirdim. Bir adım daha geriledim. Duyduğum sesle olduğum yere çakılmışçasına durdum. Ses Bülent Karacayır olduğuna emin olduğum adamdan gelmişti.

'Abinle tanış Mavi.'







YALNIZLIĞIN GÖLGESİNDE BİR CİNAYETWhere stories live. Discover now