ep.2

37 8 1
                                    


asansörün huzursuz edici gıcırtısı git gide artıyor, üç kat sanki otuzuncu katmış gibi hissettiriyordu. yalnızca bitmesini umarak yumdu gözlerini jaemin, 17 saniye süren bu yolculuk ömründen on yedi yıl almış olabilirdi. köhne, kötü kokuyordu asansör. tuşlarındaki yazılar silinmiş, demirleri paslanmıştı. pekala, belki de binmek onun hatasıydı. 

'sizin için en güzel manzaralı odamızı seçtim bayım. ödemeyi gideceğiniz zaman alıyoruz. burası blue hotel, kimin ne kadar kalacağı yahut kalmayacağı meçhul oluyor. '

güldü jaemin, 'manzaraymı, sikeyim' fısıltısı da açılan dudakları arasından hafifçe kaçtı. aniden kendine dönen kızıl saçlı çocuğa hafif utanç kırıntıları ile baktı, ne de olsa alay ettiği yerin sahibiydi kızıl genç, o ise burada kalmak zorunda olan kişi.

317 numaralı odanın anahtarını verip geri adımladı kızıl olan. daha çok ev anahtarına benzeyen, büyük bakır anahtarı deliğe yerleştirirken mecburiyetten teşekkür edip eğildi jaemin. 

'kıyafetiniz yoksa size temiz kıyafet getirebilirim. zira sırılsıklam olmuşsunuz.'

gerek yok triplerine girmemeyi tercih etti jaemin keza ihtiyacı olanı reddedebilecek durumda değildi. buraya gelirken- kaçarken demek daha doğru sayılabilir- sırt çantasına yalnızca kasadaki paraları doldurabileceği kadar vakti olmuştu. ne yazık ki yol boyunca da ihtiyaçlarını satın alabileceği hiçbir yer çıkmamıştı karşısına. en azından bu gece için bir yabancının kıyafetlerine tahammül edebilirdi.

küçük odanın içinde dolaştı. hotelin diğer kısımlarına kıyasla oda beklediğinden çok daha güzeldi. son derece yeni tuvalet kısmı, son model sayılabilecek televizyonu ve tümüyle açık bulut mavisine boyanmış duvarlara uygun kullanılmış mobilyaları ile güven vericiydi. yatak örtüsünün ütüsünden odada hakim olan hafif vanilya kokusuna kadar oldukça bakımlı hissettiriyordu.

'en küçüklerinden seçmeye çalıştım. diş fırçası da paketli. başka bir şeye ihtiyacınız olursa çekinmeyin.'

'aslında var. yağmur durmuşken hava alabileceğim balkon, teras türevi bir yeriniz var mı?'

memnuniyetle gülümsedi kızıl olan. kapıda bekleyeceğini belirtip uzaklaştı lakin tam olarak çekmedi kapıyı, casus gibi aralık bırakmıştı ancak amacı röntgencilik yapmak değildi. sadece bilirsiniz ya, farkında değildi. 

kendisine verilen kıyafetleri yatağın üzerine bıraktı ve üzerini çıkarmaya sweatshirtü ile başladı. kapının önündeki kızıl gencin onu gördüğünden habersiz pantolonunu çıkarıyordu ki o daha bunu yapmadan yeterince şey gördüğüne emin olan yabancı asansöre doğru uzaklaşmıştı. basitçe bakındığını zannediyordu lakin on saniye kadar da olsa gördüğü ona fazlasıyla ağır gelmişti. zira en az yüzü kadar güzel ve pamuksu bir ten görmeyi bekliyordu, tümüyle yaralar ve morarmalar görmeyi değil. hayrete düşmüştü, basit bir kavga yahut kaza olamazdı. alelade şiddetin izleriydi jaemin'in bedeninde barınanlar...

'en büyükleri seçmişsiniz sanırım. ne bu, gövde gösterisi mi?' 

jaemin'in sesiyle kendine geldi kızıl genç. gördüklerinin şokunu atlatması kolay olmayacaktı zira nedense kalbinde de hissettiği acı epey yoğundu. acımış mıydı ona ya da merak mı etmişti meçhul lakin tahminine göre onun yaşlarında olan birini acı içinde görmek katiyen hoşuna gitmemişti. 

'bedenlerimizi kıyaslamayalım isterseniz, zararlı çıkabilirsiniz. hm?'

asansöre bindi ikili yeniden. bu sefer rota iki kat yukarıyı işaret ediyordu. yine iki kat ömrünü sömürürken bu sefer sadece belinden düşen eşofmana odaklandı jaemin. üzerindeki siyah sweatshirt omuzlarına değin sarkıyor, eşofmanı ise firar atmak için can atıyordu. onun bu sahip çıkma çabası ise kızıl olanı güldürmüş, kibarca kapıyı açarken hafifçe kıkırtısının kaçmasına sebep olmuştu.

'çok komik sanırım.'

göz devirerek indi asansörden jaemin. yağmur durmuştu, gökyüzüne ise sadece küçük hıçkırıklarını bırakmıştı. esen rüzgarın da ısınmış olması huzurlu hissettiriyordu. 

küçük bir terastı, ortasında tahtadan yapılmış genişte iskele bulunuyordu. teras iskelelerinde yapılan barbeküler jaemin'in çocukluğundan beri televizyonda görüp heveslendiği şeylerden yalnızca biriydi. çocukluk hayali gerçekleşmiş gibi neşeyle iskeleye uzandı. 

'kaç yaşındasın jaemin? ah bu arada, resmi hitap kullanmasam sorun olur mu?'

yanına oturan kızıl gence doğru döndü. başını yastık gibi yaptığı kolları arasına yaslarken hala adını bilmediği genci izledi. takılmazdı, üstelik mutlu bile olurdu resmi hitap edilmemesinden. çocukluğundan beri bıkmıştı yücelten ancak içi bomboş olan kelimelerden.

'adınızı söylerseniz resmiyeti bırakırım.'

'jeno, lee jeno.'

'memnun oldum, jeno lee.'

adını yeni öğrendiği kızıl gencin karşısına aynı onun gibi bağdaş kurarak oturdu, bu oturuş şeklide hayatındaki yasaklardandı. keyif alıyordu jaemin, blue hotele adım attığı ilk andan beri çiğnediği her bir yasaktan zevk alıyor, tatminiyet duygusu onu gülmeye iteliyordu. lakin onun aksine kızıl olanın kaşları çatılmıştı. isimden sonra soyadı ile hitap eden kesim herkes tarafından bilinirdi. belki de sadece özentidir diye düşündü jeno, karşısındaki sefil gencin onlardan olma ihtimali yoktu nezlinde. 

'20 yaşındayım, ya sen?'

'23, çok yakın zamanda yirmi dört olacağım.'

'yaşıtızdır diye düşünmüştüm'

dedi jaemin ve sohbetleri bu şekilde başlamış oldu. birbirine tamamen yabancı iki genç o gün saatlerce sohbet ettiler. karşılıksız güvenle keşfetmeye çalıştılar birbirlerini. yalnızca şahsi şeyler konuşuldu terasta, ne ailelerinin sözü geçti ne de kızıl olanın jaemin'de gördüğü şiddet izlerinin. konuştukça çıkan ortak yönleri ikisini de hayrete düşürüyor, kahkahaları geceyi ısıtıyordu. arctic monkeys şarkıları soru cevabından en çok kim film izlediye kadar yarışlar yaptılar, yalan gerçek fark etmeksizin komik anılarını paylaştılar. ihtiyacı vardı jaemin'in, sorgulanmadan konuşabilmeye. ihtiyacı vardı jeno'nun, beklentisiz biriyle gülebilmeye...

'eğer yarın da kalırsam beni bahsettiğin gölü görmeye götürür müsün?'

'elbette, uyandığında lobiye gel.'

başını sallayıp odaya girdi jaemin. hava aydınlanmaya başlıyordu ve uyku bedenine büyük baskı yapıyordu. beklediğinden çok daha rahat olan yatağa bıraktı kendini. elleri simasını sıvazlarken geçirdi içinden, belki de blue hotel sandığı kadar kötü bir tercih değildi. 

sandığı kadar?..


**********

nasıl buldunuz bölümü? 

umarım sevmişsinizdir, yeni bölümde görüşünceye dek kendinize iyi bakın **

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 28 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

blue hotel* nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin