Gün ışığının yüzüme çarpmasıyla uykum tamamen açılmıştı artık. Yine mi unuttum perdeyi çekmeyi! Neyse karar aldım uyuşuk davranmayacağım artık. Yatağımdan kalktığım gibi başım zonkladı , yine geç uyumuştum bir diğer kararım da erken yatmak olsun!
Banyoya gidip elimi yüzümü yıkamam lazımdı ve buna bile üşeniyordum. Ah şu uyuşukluğum!
Makyaj malzemelerimi de alıp banyoya ilerledim. Aynadan kendime bakınca yüzümde yeni çıkan sivilceye lanet ettim. Bunca uğraşıma dikkatime rağmen neden kusursuz bir cildim olamıyordu, düzensiz uyuduğumdan mı acaba?Kahvaltımı da yaptıktan sonra evden çıktım. Buraya taşınalı 1 hafta olmuştu fakat ben hâlâ ısınamamıştım bu şehire . Farklı bir havası var geldiğim yer gibi değil asla , herkes kendi hayatına odaklanmış durumda kimse kimseyi görmüyor kimse kimseyi umursamıyor bu burada ki insanlar için sorun edilecek bir durum değil . Sanırım büyük şehirlerde hayatın işleyişi böyle.
Okuluma yaklaşınca bir gurur kapladı içimi ve geçen sene geldi aklıma ; bu okulun fotoğraflarına , aldığı öğrencilerin sıralamalarına , okulun fotoğraflarına hayranlıkla baktığım günleri anımsadım. Kendimce imkansız gördüğüm o şeyi başarmıştım. Kampüse girmeden gözüm ileride duran arabaya takıldı. Bir yerden anımsıyorum ama nereden, okuldan birinin miydi acaba? Hayır hayır bu arabayı yolda görmüştüm 1 hafta önce, İstanbul'a gelirken.
Bu durumu garipsedim çünkü Hatay'dan yola çıktığımız andan itibaren her mola verdiğimiz yerde, durduğumuz petrolde gördüm bu aracı ve bu tesadüfler beni bir dizideymişim gibi hissettirdi. Arabaya bakmayı kestim araç içinde ki her kimse beni tacizle suçlarsa haklı çıkacak derecede uzun bir süre baktım çünkü.
Fakülteye girdim ve yine kalbim atmaya başladı alışamıyordum asla bu duruma ve hiç arkadaş edinememiştim bir hafta boyunca. Sınıfıma girdiğim gibi telefonla uğraşmaya başladım. Yanıma benim gibi yalnız birkaç kız oturdu ders başlayınca da pür dikkat dersi dinledik karşımızdaki şahsın her söylediği önemli olmadığı halde.Çıktığımda saat 14.05 i gösteriyordu . Annem aramıştı 2 defa ve hemen aradım onu. Yine eve gitmeden markete uğramam gerekiyormuş. Kampüsten çıkınca aynı araç yerinden hiç oynamamış gibi duruyordu. Yönüme ters olmasına rağmen arabaya doğru yürüdüm. Arabaya yaklaşınca içine bakmaya başladım yanına varana kadar baktım. Boştu herhalde içi görünmüyordu siyah camlarından dolayı. Arabayı geçince karşıya geçecektim ki kapı sesi duydum , bir ya iniyordu ya da biniyordu. Bakmamak için zorladım kendimi amma meraklı olmuştum bugünlerde.
Eve giderken yine beynimin içinde bin tane senaryo dönüyordu. Sonra okulu düşündüm ve tahmin ettiğim gibi bir ortamı olmadığı düşüncesine vardım . Herkes iletişime kapalıydı ben böyle bir ortam beklemiyordum hemen kaynaşırız sanıyordum . Belki de bu iletişime kapalılıkları yüksek egolarından kaynaklanıyordu. Eski ben olsam arkadaşım olmamasını çok takardım buna üzülürdüm ama şuan öyle değil yalnızlık bana daha iyi geliyor bunu fark etmiştim, bunu kendime daha önce asosyalleşmenin belirtileri bunlar diye açıklamıştım ama aslında öyle değildi asosyal değilim iletişime açığım sadece insanlardansa bana iyi gelenin ben olduğunu keşfetmiştim. Ailem sevgi ihtiyacımı tam olarak karşılamıyor olsa da başkasının sevgisine ihtiyaç duymuyorum galiba ya da kendimi buna inandırdım.
Annem kapıyı hoşgeldin bile demeden "Neredesin Alya " diye açtı.
-Dersim bittiği gibi çıktım trafik vardı ondan uzun sürdü
-Markete gidince ara demiştim aramadın
-Bugün yoğun bir gündü ondan unuttum herhalde , dedim.
Hayır yoğun bir gün değildi yine çok düşünmekten unutmuştum. Bu da yoğunluk sayılırdı gerçi.
Odama geçip üstümü değiştirdim,saçlarımı topladım.Telefonumu elime alıp instagrama girdim ve okulun sayfasını aramaya koyuldum. Hesabı bulunca gönderiler yerine takip edilenlere bakmaya başladım . Okulumuz Türkiye'nin en iyi okullarından biriydi bende Türkiye'nin en iyi okulunda hukuk kazanmışım ve bunu hâlâ garipsiyorum. Takip edilenlerde dolaşırken gözüm okulun rektörünün hesabına takıldı. Gönderilene baktım biraz sıkıcıydı. Sadece 16 kişiyi takip ediyordu. Ne yani hiç mi kimsenin hayatını merak etmiyordu? Hande Erçel'in yeni sevgilisiyle olan postlarını, Hadise'nin son konserinde taktığı takıları, Zülfü Livaneli'nin hesabında yayınladığı yazılarını...
Takip ettiklerine baktım . Sadece birinin profili dikkatimi çekti. Michelle morrone sandım o kadar ki benziyor . Hemen profiline bastım ve fotoğrafı yakınlaştırdım Michelle den sonra beğendiğim tek erkek sanırım. Bu neydi Allah'ım cennetten bir varlık mı? Buna insan demek hakaret olur çünkü. Bir insanın nasıl olurda takip ettiği kimse olmaz , bu nasıl bir özgüvendir böyle!
Garip olan yanı tek bir fotoğrafı bile yoktu hiçbirşey paylaşmamıştı. Soyadına baktım hemen . "SARAL" . Hmm hiç tanıdık gelmiyor soyadı ünlü de değil bu olsa tanırım ama bu kadar takipçi niye , nereden? Rektörle soyadları farklı oğlu falan değil yani. Kim olduğunu nasıl öğreneceğim ben bunun?..Akşam 9 olmuştu saat ve oturmaktan midem bulamıyordu artık. Şimdi dışarı çıkıp gezemem de nereye gidebilirim ki zaten. En iyisi Ezelle marketten dondurma almaya gitmek. İçim açılır en azından. Odasına gittim "Ezel montunu giy dondurma almaya gidelim sende istediğini alırsın" dedimz "Montumu giyip geliyorum." Dedi. Siteden çıkınca 5 dakika uzaklıkta olan markete gitmeyi tercih ettik. Dondurma ve annemin istediği birkaç şeyi alıp eve doğru ilerlemeye başladık. Siteye yaklaşınca biraz ileride olan siyah arabayı fark ettim. Aynı araç mı diye plakaya baktım farklıydı. Ama araçlar neredeyse aynı. Yanlışlıkla siyah Range Rover manifesti mi yaptım acaba.
Binadan içeri girdik asansörü beklemeye başladık . Asansörün açılmasıyla gözlerimin büyümedi bir oldu. Karşımda 1 saat önce fotoğrafına hayranlıkla baktığım , fotoğrafın her detayını aklıma kazımış olduğum adam vardı!
YOU ARE READING
Zemheri
RomanceSudan çıkmış bir balık düşünün. Hayatı boyunca sadece yaşadığı denizi benimsemiş ve ilk defa deniz dışında da bir yaşamın olduğunu gören bir balık... Evet bu onun için büyük bir deneyim fakat ya ölümüyle sonuçlanacak ve kimseye gördüğü dünyayı anlat...