Bölüm 6

955 101 1
                                    

6. BÖLÜM

Minik peri, Canela'yı sarsarak uyandırmaya çalışıyordu. Ancak kız, kendine gelmiş olmasına rağmen, olanların farkındaymış gibi görünmüyordu. Arın ümidini kesmek üzereydi, kızın akli dengesini yitirdiğini düşünmeye başlamıştı. Güçlü bir hapşırık eşliğinde yüzü gözü salya içinde kaldığında, sevinç ve mide bulantısını aynı anda yaşadı. Prenses iyiydi. En azından şimdilik...

Aynı güçlü hapşırık, peri prensesini de kendine getirmişti. Minik peri suratına yapışan salyaları temizlerken, o da ayağa kalkmaya çalıştı. Burnu yanıyor, boğazı acıyordu.

"Lanetlendim! Biliyordum, metale dokunmanın lanet getireceğini biliyordum işte..." Gözleri dolmuş, ağlamamak için kendini zor zapt ediyordu.

"Ah, aklını kaçırmış gibi görünüyorsun. Hadi ama bırak mızmızlanmayı, yığınla işimiz var."

"Lanetlendim... Lanetlendim..."

"Hayır lanet falan yok, unut laneti! Basit bir soğuk algınlığı işte!"

Canela duyduklarının anlamını kavrayabildiğinde, şaşkınlıktan dona kalmıştı. "Ne?"

"Duydun işte, ani hava değişimi çarpmış."

Peri prensesi, olan biteni yeni fark ediyormuş gibi, etrafına bakındı. Arın onun aklından geçen soruya cevap verme gereği duydu.

"Birkaç arkadaşım, saklanmamıza yardım ediyor. Uzun bir süre burada kalamayız ama en azından bir plan yapana kadar idare edebiliriz. Şimdi, sen artık toparlandığına göre, ben de kendi işime bakabilirim."

"İşin mi? Hafızam beni yanıltmıyorsa son konuşmamızda bir planın yoktu."

"Boş ver sen bunları... Beni iyi dinle! İki arkadaşım Gece Seli kapısına kadar sana eşlik edecek ve güvenli bir şekilde geçiş yapmanı sağlayacaklar... Seninle daha iyi şartlarda tanışmak isterdim. Akkor Meyanını gezdirip, tüm saklı güzelliklerini göstermek; lav perilerinin, karşılaştığın muhafızlar ve Yasir'inaksine, ne kadar iyi niyetli ve harikulade periler olduğunu görme fırsatının olmasını isterdim. Ancak bunlar sadece dilek olarak kalmak zorunda. Belki bir gün..."

Arın'ın önceki halinden eser kalmamıştı. Konuşmasındaki ciddiyet, Canela'nın aklını soru işaretleriyle doldurmuştu. "Beni korkutuyorsun!"

"Konunun seninle ilgisi yok. Seni bölgene sağ salim ulaştıracağız, bu konuda endişelenme lütfen."

Peri prensesi içinde kabaran öfkeyle haykırdı. "Korktuğum şeyin bu olduğunu mu sanıyorsun? Bana bir şey olacağından mı korkuyorum yani? Bencil bir pislikmişim gibi konuşuyorsun."

"Öyle söylemek istemedim, yanlış anladın."

"Bana aptal muamelesi yapma!"

Arın şaşkınlık içinde, prensesin suçlamaları altında ezilmeye başladı. Onun açısından baktığında, kızın haklı olduğunu fark etti. "Ne söylememi bekliyorsun, açık konuş. Çünkü anlatmak istediğimi anladığına eminim."

Canela, bu küçük perinin zeki olduğunu kabul etmeliydi. Keyifle mırıldanırken, gözlerinde zafer pırıltıları uçuşmaya başlamıştı. "Ne yapmak istediğini öğrenmek istiyorum. Planın ne?"

"Şaha karşı isyan başlatıyoruz. Seni uyarıyorum boşuna heveslenme, bu plana dahilolamazsın."

"Seni ya da bir başkasını dinleyeceğimi de nerden çıkardın?"

"Üzgünüm prenses ama kendi şahımız yetmezmiş gibi, bir de peri padişahıyla karşı karşıya gelecek gücümüz olduğunu hiç sanmıyorum. Anlayacağın; sen babanın yanına, ben işimin başına dönüyoruz."

"Sana, beni başından def edebileceğini düşündüren ne? Kabul et ya da etme, hiçbir yere gitmiyorum. Kendini şah sanan o zorbanın, babama karşı büyük bir savaş hazırlığında olduğunu bile bile bunu yapmamı bekleyemezsin. Her neyse, tartışmanın anlamı yok. Hayal kurmaya kalkma, çünkü arkamı dönüp öylece gitmeyeceğim!"

Arın, 'of' çekerek minik elleriyle başını sıkıyordu. "Hastasın... Burada kalırsan öleceksin!"

"Bırak da işin o kısmını ben düşüneyim."

Küçük peri adeta kendiyle savaşıyordu. Aslında Canela'ya karşı tavır almasının bir anlam ifade etmeyeceğini biliyordu fakat içinden bir ses, büyük bir hata yaptığını haykırıyordu. O, elinden geleni yapmıştı, kız ikna olmadıysa bu onun suçu değildi. İç sesini duymazdan gelip, başını öne eğdi. Hoşuna gitmese de, prensesin orada kalmasını kabul etti.

Canela amacına ulaşmış, Arın'ı ikna etmeyi başarmıştı ama bu, her geçen dakika artan huzursuzluğuna çare olmamıştı. Ölme ihtimali mi korkutuyordu onu, yoksa babasının kararına göstereceği tepki mi, çözemiyordu.

Vücudunu ağır ağır etkisi altına almaya başlayan ağrıları umursamamaya çalışarak, küçük perinin peşi sıra yürümeye başladı. Genişçe bir salonun ortasına yerleştirilmiş oval masaya yaklaşıp, etrafında çember oluşturan taburelerden birine oturdu. Loş ışıkta masa ve taburelerin görünümü metale benzediğinden başta çekimser davrandı fakat dikkatle bakınca, sadece taştan yontulduklarını görüp, rahatladı.

Arın, Canela'nın hemen yanındaki tabureye oturdu. Kendisi de dahil, toplamda on bir kişilik bir grup, küçük perinin ağzından çıkacak kelimeleri bekliyordu.

Prenses, bütün gözlerin üzerinde olduğunu hissediyordu. Boğazı kurudu. Daha önce bir şuraya katıldığı olmamıştı. Heyecanlıydı, korkuyordu ve gerçek anlamda nefes almakta güçlük çekiyordu. Omurgasından aşağı ter damlacıkları süzüldü.

Arın konuşmaya başladığında, bakışlarını nihayet masadan kaldırma cesaretini gösterebildi. Göz ucuyla diğer şura üyelerini incelerken, aklında; güçlü bir şahı, böylesi küçük bir grupla nasıl alaşağı edebilecekleri vardı.

Belki de hata yapmıştı. Arın'ın teklifini kabul edip, bölgesine gitmeliydi...

/wW��:�[�X

Melekler Kampı 4- AKKOR MEYANI- (Tamamlandı) KİTAP OLUYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin