Bölüm 18

797 92 1
                                    

18. BÖLÜM

Geçiş açılır açılmaz peri padişahı, ardında abstre kelebekleri, yakamoz perileri, Erce ve Abra'yla birlikte bölgeye giriş yaptı. Herkes savaşa hazırdı. Gece Seli sakinleri, prensesin çevresini saran muhafızları uzaklaştırırken, Abra ile Erce de, Sonay'ın yanına çöktü.

Giriş açılıp da, yardım nihayet geldiğinde, Sonay kalkanını kapattı. Arın'ı kollarına alıp, kalkmaya hazırlandığında, diğer dostlarının yardımı kabul edip, Arın'ı onlara verdi. Erce, kollarında minik periyle Gece Seline geçerken, Abra ve Sonay da hemen arkasındaydı. Sonay, nihayet omuzlarındaki büyük yükten kurtuluyor olmanın huzurunu çekti içine.

Erce'ye, Arın'ı yere bırakmasını söyler söylemez, daha önce planladığı şeyi yaptı. Sağ avucunu sol göğsüne vurup, eğitmenine seslendi.

Amber'in silik görüntüsü önünde diz çöküp, "Lütfen yardım et. Daha önce verdiğin iyileştirme suyuna ihtiyacım var." Bakışlarını Arın'a çevirip, ağlamaklı tınısıyla, "Ölmek üzere!" dedi.

Amber çok sakindi. "Sana onu idareli kullanmanı söylemiştim. Üzgünüm ama her istediğimde, cennet ırmaklarının nadide suyundan çıkaramam. Başının çaresine bakmak zorundasın."

Sonay, tek umudunun ellerinin arasından kayıp gitmesine izin veremezdi. "Lütfen, sana yalvarıyorum. Onun ölmesine izin veremezsin!"

"Deneyeceğim, ancak söz vermiyorum." Kadının puslu görüntüsü, geldiği gibi aynı hızla yok oldu.

Sonay arkadaşının başını dizlerine yaslayıp, gözyaşlarına boğuldu. Geçen her dakika, asırmış gibi ağır geçiyor, kalan son umut kırıntılarını da alıp götürüyordu. Daha fazla dayanamadı. Acısını haykırmaya başladı. Gece Seli, ruhunun acı feryadıyla yankılandı...

Peri padişahını gören muhafızlar, geri adım attılar ancak hapsedildiği küreden emirler yağdıran Efran'ın, güç küresini onlara yöneltmesiyle gardlarını almak zorunda kaldılar.

Peri padişahı kimseye zarar vermek istemiyordu. Ne de olsa, muhafızlarda periydi. Yoldaşlarına, lav perilerine zarar vermemeleri konusunda uyarıda bulunduktan sonra, lav şahına doğru yürüdü. Hemen arkasından, onu Alev Kafa ve Hagno takip ediyordu.

Peri padişahı, Efran'ın hapsedildiği alev küresinin önünde durdu ve Pruel'e, gücü açmasını emretti.

Alev Kafa bir an bile tereddüt etmeden, boşlukta asılı duran küreyi açtı. Efran ani yer çekimi karşısında, zemine kapaklandı. Güç küresi elinden düşüp, peri padişahının ayaklarının dibine yuvarlandı.

Efran zaferin tam sırası olduğunu düşünüyordu. Alev çemberinden kurtulur kurtulmaz, peri padişahına asıl şahın kim olduğunu gösterecekti. En azından hayali buydu. Ta ki, güç küresi elinden kayıp gidene dek... Güç küresi olmadan, diğer lav perilerden pek bir farkı yoktu. Yasir'i öldürdüğünde, gücün kendisine geçeceğini düşünmüştü fakat sonuç beklediği gibi olmamıştı. O hâlâ basit bir lav perisiydi. Olağanüstü bir güce erişebilmesinin tek yolu ise, baş meleklerden biri tarafından atanmaktı.

Efran, nasıl böyle körleşebildiğini anlamıyordu. Aptalca davrandığını kabul ediyordu etmesine ancak artık çok geçti. Dizleri üzerine doğrulup, peri padişahından af dilemeye başladı. İşe yaramayacağını bilse de, son çare buydu. Onunla savaşamayacak kadar zayıftı.

Şahının tek bir hareketiyle, Hagno güç küresini yerden alıp, kenara çekildi.

Peri padişahı, karşısında arsızca af dileyen acınası yaratığa şöyle bir baktı. Elbette af, söz konusu dahi olamazdı. Kızına yaptıklarının yanı sıra, lav perilerini özgürlüklerini çalmış, güçlerini kendi emelleri için kullanmıştı. Bu asla affedilemezdi.

Efran isteseydi, şah olduktan sonra bölgeyi huzur içinde yönetebilirdi fakat o,Yasir'in yolunda gitmeyi tercih etmişti. O halde, şimdi de cezasını çekecekti.

Peri padişahı ellerini açıp, ceza sihrini başlattı. "Lav perilerinden Efran, Seni sonsuza dek karanlık huzursuzluğa mahkum ediyorum. Tüm peri ayrıcalıklarını geri alıp, kalan yaşamını karanlıklar içinde geçirmeni emrediyorum. Öylesine derin acılar yaşayacaksın ki, kör şeytanın seni bulmasını dileyeceksin."

Sihir, peri padişahının avuçlarından çıkıp, Efran'ın çevresini hunharca sarmaya başlayana dek, mavi-gri ışıltılarla süslüydü. Ancak lav perisinin bedenini ele geçirip, etrafını çevrelediğinde, çoktan kara bulutlarla kaplanmıştı.

Peri padişahı, Hagno'nun elinde tuttuğu güç küresine yaklaşıp, parmaklarını üstünde dolaştırmaya başladı. Tılsım parmaklarından küreye akarken, o, kızına kavuşmak için acele ediyordu. Küreyle işi bittiğinde, muhafızlar nihayet özgür iradelerine kavuşabilmişti.

Peri padişahı üzerine düşeni yapmıştı ve şimdi de, güç küresiyle birlikte oradan uzaklaşıyordu. Kürenin bir kez daha yanlış ellere geçmesine izin veremezdi. Güvenli bir yer bulana kadar, yanında kalmalıydı.

Basamakları çıkarken, içi içine sığmıyordu. Baş meleklerin kararının olumsuz olma ihtimali onu korkutuyor, diğer yandan olumlu bir sonuç çıkma olasılığı içini sevinçle sarıyordu. Arkasından ona seslenen lav perisini duyamazdan gelmek istedi. Prenses ile ilgili sonucu öğrenmek, onun için diğer her şeyden önemliydi.

Elbette sorumsuzca davranmayacaktı. Derin bir nefes çekip, küçük periye döndü.

Yekta tek dizi üzerine çökmüş, onu selamlıyordu. "Sevgili şahımız. Zamanında büyük bir hata yapıldı. Her ne kadar böyle olmasını istemediysek de, olan oldu. Büyüklüğünüze ve yüce affınıza sığınıyoruz. Lütfen bizi affedin. Affedin ki, yeniden kanatlarınızın altına sığınabilelim!"

Peri padişahı minnet duymayı bekliyordu, evet ama böylesi aklının ucundan geçmezdi. Ne diyeceğini şaşırdı. Birkaç saniyelik bocalamadan sonra, cevap verdi.

"Affedilecek bir şey yok. Ailemizden bir tek perinin bile zarar görmesini istemezdim. Yasir yüzünden hepiniz yeterince acı çektiniz. Ancak biliyorsunuz ki, işler artık çok farklı bir boyutta. Kararı sadece baş meleklerden biri verebilir. Elimden bir şey gelmez."

"Şayet bizi bağışlarsanız, baş meleklerle görüşmeyi bizzat yapabilirim. Bu halkın dayanacak gücü kalmadı. Huzur istiyoruz."

Peri padişahı anlayışla başını sallayıp, basamakları tırmanmaya devam etti. Gece Seli sakinleriyle birlikte, hâlâ açık olan kapıdan geçtiler. Peri padişahının içi, kimse zarar görmeden konu kapandığı için rahattı. Tabi, Efran dışında! Aslında, asıl cezayı Yasir hak etmişti fakat peri padişahının eline düşmeyecek kadar şanlı olduğundan, gittiği yerde cezasını çekeceğini ummaktan başka yapılabilecek bir şey yoktu.

Peri padişahı Gece Seline adım attığı anda, kalbine hançer gibi saplanan acı bir feryatla irkildi. Kızının ruhu parçalanıyor ve çektiği ıstırap, peri padişahının tüm hücrelerine zerk ediyordu. Panikle kızının yanına koştu. Prenses bakışlarını ona çevirdiğinde, gözlerinden yansıyan sancıyı görmektense, ölmenin daha kolay olabileceğini düşündü.

Melekler Kampı 4- AKKOR MEYANI- (Tamamlandı) KİTAP OLUYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin