Osmanlı padişahlarının otuzuncusu, İslam halifelerinin doksan beşincisi olan II. Mahmut, çöküş içindeki Osmanlı Devleti'nin ıslahatlarla düzeleceğine inanmış ve büyük reformlara imza atmıştır. Tanzimat Fermanı içinde çalışmalarda bulunmuş ancak yetişememiştir. Avrupaî tarzdaki reformları yüzünden kendisine "Gavur Padişah" da denmiştir. 30 yıl süren padişahlık dönemince iç ve dış meseleler ile uğraşmıştır.20 Temmuz 1785'te İstanbul'da doğan II. Mahmut'un babası I. Abdülhamit, annesi ise Nakş-ı Dil Sultan'dır. Şehzadeliğinde yüksek din ve fen ilimleri, askeri teknik bilgiler ve devlet idaresi konusunda dönemin önemli âlimleri tarafından yetiştirildi.
Şehzadeliği sırasında amcası III. Selim'in yenilikçi düşüncelerinden etkilenen II. Mahmut, Kabakçı Mustafa İsyanı ile tahttan indirilen amcasının yerine geçen ve asilerle işbirliği içinde olan IV. Mustafa'nın, Alemdar Mustafa Paşa tarafından tahttan indirilmesi üzerine 28 Temmuz 1808 terihinde Osmanlı tahtına geçti. Tahta geçtiğinde 23 yaşındaydı. Avrupa'daki yenilikleri ve gelişmeleri yakınen takip etmekteydi.Tahta geçmesine yardımcı olan Alemdar Mustafa Paşa'ya geniş yetkiler vererek iç karışıklıklara ve devletin otoritesinin zayıflamasına neden olan "Ayanlar" meselesinin çözülmesini sitedi. Bunun üzerine 29 Eylül 1808'de İstanbul'da toplanan ayanlar ile hükümetin emirlerini yerine getireceklerine dair Sened-i İttifak'ı imzaladı. Bu olay padişahın ayanlar karşısında çaresiz durumda görülmesine yol açtığı için bu belgeler kısa bir süre sonra yok edildi. Amcası III. Selim'in yolundan ilerleyen II. Mahmut, Nizam-ı Cedid ordusunu Sekban-ı Cedid adıyla yeniden düzenledi. Sekban-ı Cedid'in giderek güçlenmesi ve aylıklarının fazla olması nedeniyle rahatsız olan Yeniçeriler ayaklandılar. Bu ayaklanmada Alemdar Mustafa Paşa hayatını kaybetti. İstanbul'da birçok yangının ve yağmanın başlaması üzerine 18 Eylül 1808'de Sekban-ı Cedid ocağı kaldırıldı.
İstanbul'daki olayların yatışması üzerine Hicaz'ı işgal eden Vahhâbiler üzerine gidildi. Bu konuda Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa'dan yardım isteyen padişah, hac yolundaki düzensizliğin ve Müslümanlara işkencelerin durdurulmasını istedi. Burada gösterdiği başarı ile Mehmet Ali Paşa itibar kazandı.
II. Mahmut tahta geçtiğinde 1806'da başlayan Osmanlı-Rus Savaşı devam etmekteydi. Osmanlı Devleti'nin savaş maliyetini ve yogunluğunu kaldıramaması ve Rusya'nın Fransa ile olan mücadelesi dolasıyla 28 Eylül 1812'de Bükreş Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile Sırplara birçok hak tanınmış oldu. Ancak Bükreş Antlaşması'nın hükümlerini yerine getirmeyen Sırplar, bölücü faaliyetlerde bulunuyorlardı. Ertesi yıl Hurşit Paşa'nın komutasındaki bir ordu ile sefere çıkıldı. Bağımsızlık isteyen Sırplar üzerine yüründü, Belgrad ve Semendire Kaleleri ele geçirildi.
Milliyetçilik fikrinin yayılması sonucu Balkanlarda ve Yunanistan topraklarında sık sık isyanlar başgöstermişti. Rum Patrikanesi'nin ve Etniki Eterya Cemiyeti'nin desteği ile 12 Şubat 1821'de Mora'da Yunan ayaklanması başladı. Kısa zamanda isyan Atina, Teselya ve adalara yayıldı. Bunu 6 Mart 1821'de Eflak'ta çıkan isyan izledi. Asiler Avrupa devletlerinden yardım almaktaydılar. Kısa bir süre sonra isyan bölgesine gönderilen Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Mora ve Girit Valiliklerinin kendisine verilmesi şartıyla isyanı bastırdı. Yunan isyanını destekleyen İngiltere, Mora Valiliğinin Mehmet Ali Paşa'ya verilmesinden hoşnut değildi. İngiltere, Rusya ve Fransa Yunanistan'a bağımsızlık verilmesi için II. Mahmut ile anlaşma yapmak istediler ancak II. Mahmut'un bunu kabul etmemesi üzerine Yunan kıyılarına giren donanmaları, Navarin Limanı'nında demirlemiş olan Osmanlı donanmasını 20 Ekim 1827'de yaktılar.
Rusya'nın bu olaydan dolayı savaş tazminatı istemesi ile Osmanlı-Rus Savaşı başladı. Sekban-ı Cedid'in yerine kurulan Asakir-i Mansure-i Muhammediye isimli yeni ordunun teşkilatının henüz oturmaması nedeniyle başarı elde edemediler. Ruslar Eflak ve Boğdan'ı işgal edip Tuna'ya kadar ilerlediler. Ruslar'ın batıda Edirne, doğuda Erzurum'a kadar ilerlemeleri sonucunda Osmanlı Devleti barış istemek zorunda kaldı. 14 Eylül 1829'da imzalanan Edirne Antlaşması'na göre Rusya, Boğdan ve Eflak'tan Dobruca, Silistre, İshakçı, Pazarcık, Varna, Yanbolu ve Rumeli'den işgal ettiği yerleri geri verecek; Prut Nehri Tuna'ya karıştığı yerden sınır kabul edilecekti. 1828'de İran- Rusya arasındaki Türkançay Antlaşması gereğince Revan, Nahçıvan hanlıkları da Rusya'ya geçmişti. Bu bakımdan iki devlet arasındaki yeni sınır, Ahıska, Poti, Anapa kaleleri Rusya tarafında; Kars, Bayazıt, Erzurum bölgeleri Osmanlılarda kalmak üzere düzenlenecekti. Boğazlar Rus ticaret gemilerine açıldı. Akkerman Antlaşması ile Sırplara tanınmış olan muhtariyet sağlamlaştırılarak; 6 Temmuz 1827'de Londra'da, Rusya, İngiltere ve Fransa arasında ve Yunanistan'ın bağımsızlığıyla ilgili antlaşmaya bağlılık bildirilerek ; 22 Mart 1829'da bu esasa göre düzenlenen protokolü de kabul edecek; antlaşmanın tasdikinden sonra Rusya, İngiltere ve Fransa murahhaslarıyla birlikte ve antlaşma esaslarının uygulanmasını kararlaştırmak üzere, Osmanlı Devleti tarafından murahhaslar tayin edilecekti. Bu antlaşma ile Osmanlı Devleti Yunanistan'ın bağımsızlığını kabul etmiş oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR İMPARATORLUK/PADİŞAHLARIN HAYATLARI
Ficción históricaCihana nam salmış imparatorluğun cihana nam salmış padişahları...