3. BÖLÜM

173 7 7
                                    

Hayallere giden yol hatalarla geçer.

Sizi siz olduğunuz için seven insanlar varsa, hayallerinize ulaşmak için geçtiğiniz yollarda yaptığınız hatalarda yanınızda olurlar. Ne pahasına olursa olsun. Ne yapmış olursanız olun.

Bir de hayalleri olmayan insanlar vardır. Bir geleceği, planları, yaşanmışlıkları, becerileri, hayalleri olmayan insanlar. Hayatta kalma mecburunda oldukları için bir şekilde çabalamadan yaşayanlar.
O kişi bendim.
Çabalamadan yaşıyordum.

Gözümü açtığım yer benim odamdan çok daha farklıydı. Dağınık ve benim gibi kırılmış duvarlara bakarak uyanmam gerekirken, lüks ve oldukça güneş alan bir odada uyanmıştım bu sabah.

Dün akşam neler olmuştu, burası kimin eviydi, neden ve nasıl buraya gelmiştim? Kabaran kıvırcık saçlarımdan kurtulmak için dağınık bir topuz yapıp kolumdaki tokayla özgürlüklerine el koydum.

Televizyon, mobilyalar, ayna ve birden çok kapısı olan odadan çıkıp neyin nesinde olduğumu öğrenmem gerekiyordu. Yalın ayaklarımı ve üzerimde kendi kıyafetlerimin olmayışını -daha doğrusu üzerimde kıyafet olmayışını- üzerimdeki beyaz nevresimi kaldırdığımda görebildim.

Siktir.
Üzerimi kim değiştirmişti?

Beyazdan çok daha farklı bir tona kaçan renkteki ince ve üzerime on kat büyük olduğu için eşarplı kadınların giydiği tunik gibi gözüküyordu. Altımda ise sadece iç çamaşırım vardı.

Hayır.
Hayır.
Lütfen dün akşam bakireliğimi bozduğumu söyleme.
Böyle bir şeyi yapmış olamazdım.

Tedirgin ve ellerim titrek halde odanın kapısını ittirip dışarıya attım kendimi. Uzun bir koridor vardı önümde. Diğer ucunda ise bir kapı daha vardı, ama camdan olduğu için arka profili gözüküyordu.

Uzun koridoru aştım ve diğer kapının arkasından ne çıkacağını bilmeden yavaş adımlarla alnımı silerek parmak uçlarımda yürüdüm.

Kapının ardında kocaman bir salon ve demir kapı vardı. Giriş kapısıydı.

İçimde büyüyen merakla adımlarımı hızlandırdım. Büyük salonun sonuna gidip, menemen kokusunu aldım. Midem bulandı istemsizce. Kaç gündür yemek yemiyordum? Midem çoktan kapanmıştır belki de.

Arkası dönük şekilde ocağın başında bir şeyler karıştıran geniş ve kaslı kollu adamı gördüm. Bu da kim? Sessizce tezgahın üzerinde duran çatalı aldım ve avucumun içinde sıkıca tutup ona doğru yürümeye başladım.

Bir dakika.
Burası sanki çok tanıdıktı.

Hâlâ arkasını dönmemişti. Vantilatöre doğru kafasını kaldırdı ve sırıttı. Sırıtış sesini duyabilmiştim.

Deli mi ne?

"Kocaman kızsın ve kendini korumak için çatal mı kullanıyorsun?" dedi tekrardan güldüğünü hissettiğimde.

Sesini duyunca kim olduğunu anladım.
Adını bilmediğim, ameliyatıma giren doktordu.

Çatalı hızla aşağıya doğru indirdim. Kaşlarım çatılmıştı.

"Beni niye buraya getirdin?" dedim kızgın bir ifadeyle.

"Ayrıca benim üzerimi değiştirmen gerektirdiğini kim söyledi?"

Sonunda yüzünü bana dönmüştü. Simsiyah gözlerini tekrardan gördüğümde, neden olduğunu anlamasam da kızgınlığım dinmişti.

Gözlerini üzerimde gezdirip baştan aşağıya doğru süzdü. "Sırılsıklamdın," dedi ellerini iki yana açıp yaptığı şeyden pişman olmamışçasına.

LÂNEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin