12.03.2001
01.34Sinirli bir şekilde elindeki kalemi masaya fırlatmıştı şapkalı. Elindeki şarapla dosyaya bakan kahverengi saçlı arkadaşına döndü.
-Sikiyim...bir bina nasıl kendi kendine patlayabilir ki?!
Kahverengi saçlı elindeki dosyayı masaya bıraktı
-13 yaralı ve 11 ölü.
Şapkalı, arkadaşının elindeki kadehi alıp kafasına dikti.
-Akutagawiva-kun çıktı mı?
-Hayır odasındadır CuhuChu∼
İkiside kalkıp arkadaşlarının odasına doğru yöneldiler. Chuuya kapıyı çaldı içeriden olumlu cevap gelince girdiler.
-Siz hala buradamısınız?
-Aynen işimiz vardı ChuChumla.
-Elindeki dosyayı verir misin Dazai?
Dazai dosyayı masaya koydu ve sandalyeye oturdu. Arkadaşının masasındaki dosyalara göz gezdirmeye başladı. Bir dosyaya gözü takıldı, sırıtarak kafasını kaldırdı
-Lütfen hala bana Jinkonun peşindeyim deme.
-Jinko mu? O ölmemiş miydi?
-Hayır daha ölmedi.
-Nasıl ölmedi Akutagava?
Akutagava sinirli bir şekilde çekmecesinde ki fotoğrafı çıkardı. Yüzü gözükmesede hafif açık gıri tonlarındaki saçlarının bir kısmı gözüküyordu. Jinkonun yüzünü gören tek kişi Akutagavaydı fakat hatırlamıyordu.
-Neyse ben çıkıyorum geliyor musunuz? Hatta benim eve mi gitsek?
-Olur.
-Benim işlerimi bitirmem lazım.
-Hadi ama yosano ve kouyou oradadır.
-Hayır.
-Off Aku asosyal olma ama.
-Dazai.
-Efendim canim akidisim?
-Siktir git.Dazai ve Chuuya odadan somurtarak çıktıktan sonra Akutagava Fotoğrafları alarak aşağı indi. Kendine bir sandalye çekti ve fotoğrafları diğerlerinin yanına yapıştırdı. Önündeki aynada kendine bakmaya başladı, göz altları morarmıştı ve saçlarıda dağılmıştı.Kafasını kaldırıp takvime baktı tam iki yıl 167 gündür peşindeydi onun. Jinko yaşına göre fazla zekiydi, onu yakalayıp zindana atan ilk kişi olmak istiyordu. Aniden arkasında kendisinden başka birinin nefes sesini duydu. Arkasına döndü biri yoktu aynaya baktığında gözgöze geldiler. Akutagavanın nefesi kesilmişti, aynada ona bakan genç yaklaşıp elini Akutagavanın saçına koydu.
-Uzun zaman oldu ha Ryunosuke-kun?
Akutagava birşey diyemiyordu yalnızca saçlarına dokunan soğuk ellerin sahibine odaklanmıştı. Soluk yüzü, mor-sarı gözleri ve açık gırı tonlarındaki saçlarının arasındaki siyah tutamla oldukça çekici görünüyordu. Jinko elini Akutagavanın saçlarından çekip yanaklarına indirdi ve okşamaya başladı. Gözleri aynanın yanındaki fotoğraflara kaydı.
-Aaa demek fark ettin ha. Hıh tahmin ettiğimden daha zekisin başkomiser∼
-Bilerek mi bırakıyordun?
-Eveet.
Akutagava aniden yerinden kalkıp Jinkoyu kendiyle masanın arasına aldı.
-İki yıl 167 gündür seni arıyorum ve sen şimdi mi buraya geliyorsun?!
-Aslında Ryu böyle davranmanı önermezdim.
-Niyeymiş o?
Jinko elini silah yapıp önündeki duvara doğrulttu
-Bam!!
Mermi camı kırıp Jinkonun gösterdiği yeri delmişti. Jinko parmağını Akutagavanın burnuna kondurdu. Akutagava gülerek
-Artık senin yaşadığını ajansa söyleyebilirim.
-Ah hayır söylemiyeceksin.
-Bunun için bir sebebim yok sanırım?
-Ne istiyorsun?
-Bir polise rüşvet mi veriyorsun?
-Hayır bir polise istediğini veriyorum.
-Senden bir şey istediğimi sanmıyorum.
-Benim hakkımda bilgi edinmek istiyorsun.
-Hmmm hayır.
-Yalan sana yakışmıyor başkomiser. Haftada bir kez sana kendim hakkımda bilgi vereyim sende çeneni kapalı tut olurmu başkomiser.
-Onu haftada birgün değilde her gün yapsak olurmu?Hatta bugün de dahil olsun.
-Pekala başkomiser ne istiyorsun?
-İsmini.
-Tamam.
Jinko kırık camı açıp camın kenarına oturdu
-Ben Nakajima, Nakajima Atsushi.
Atsushi kendini aşağı bıraktı, Ryunosuke aşağı baktığında korumalar dışında biri yoktu. Odasındaki kapının tıklatılmasıyla Akutagava uyanmıştı...