Nerede olduğumuzu anlamak için gözlerimi kırpıştırarak etrafıma baktım. Gözlerim ortamın ışığıyla kamaşırken bulunduğumuz yerin bir oda olduğunu anlamam pekte uzun sürmemişti. Odanın dışından gelen sesler kesinlikle yolunda gitmeyen şeylerin olduğunu gösteriyordu.
Ben mi yanlış düşünüyorum yoksa ne olduğunu bilmediğim hizmetkârım demin beni ışınladı mı!
Gelen sesler bağrışmalardan oluşuyordu ve kesinlikle beni düşüncelerimden uyandırmaya yetmişti. "Bir sorun var." Mırıltı gibi çıkan sesim yanımdaki genç kızın bana doğru dönmesine neden oldu. Endişeli görünüyordu. "Leydim lütfen burada kalın. Neler olduğunu öğreneceğim ve yaranıza bakmaları için Orvos'ları görevlendireceğim."
"Orvos nedir?" Sorduğum soru kapıya doğru giden ve baş hizmetkârım olduğunu söyleyen Lucy'i durdurdu. "Sizi iyileştirecek olan saray görevlilerine verilen isimdir. Sarayda neler olduğunu anladıktan sonra geri dönerek size her şeyi hatırlatacağım. Ama şimdi izninizle gitmem gerekiyor." Söylediklerini onaylamam için beni bekleyen Lucy'i başımı sallayarak onayladım. Onaylamamla beraber hızla kapıdan çıkan kızın arkasından bir süre öylece baktım.
Şimdi başıma gelenleri özetlemek gerekirse eğer değişik bir cep saatine dokunmamla kendimi burada buldum. Nerede olduğumu bilmiyorum ama demin ki kızın insan olmadığından eminim. Her şeyden önce bu beden bana ait değil ve önceki bedenime ne olduğu hakkında da hiçbir fikrim yok! GERÇEKTEN DE HARİKA!!
Kafamdaki düşünceleri göz ardı ederek geldiğimden beri bakmayı akıl edemediğim odayı incelemeye başladım.
Gözlerim ve ağzım şaşkınla açılırken nerede olduğumu daha çok merak etmeye başlamıştım. Bu oda mimarinin baş yapıtı gibiydi ve kesinlikle ilgimi çekmişti!
Oda, kırmızının tonlarından oluşuyordu. Tavanda kırmızı parlak ışıklar vardı. Led ışık gibi duruyorlardı ama pek emin değilim. Odanın duvarları tavandaki ışığa oranla daha koyu bir kırmızıdaydı. İki kişilik olduğunu tahmin ettiğim ve odanın köşesinde duran yatakta da kırmızı bir nevresim takımı vardı. Etrafında tüller vardı ve onlarda kırmızıydı. Odayı süsleyen ve sanki renk veren parlak kırmızı taşlar ise kapının üstüne, taç şeklini oluşturacak şekilde yapıştırılmıştı. Tepeden tırnağa kırmızı olan bir odanın tam ortasında duruyordum. Ve bende kırmızıydım. Üzerimde ıslak olmasına rağmen gösterişini kaybetmeyen bir elbise vardı, gözlerim ve saçım da elbise gibi kırmızıydı. Ve benim neler olduktan sonra kırmızıya boyandığım hakkında da en ufak bir fikrim bile yoktu!
"Siz benimle kafa mı buluyorsunuz!" Odayı incelememi dışarıdan gelen bağırma sesi böldü. Bağırışı sarayın sallanmasına neden olmuştu. Ve tâbi ki benim de korkudan yerimden sıçramama.
Ürkek adımlarla kapıya doğru ilerleyerek kulağımı kapıya yasladım. Benim için yolunda olmayan şeyler vardı ve şuan bulunduğum yerde de yolunda olmayan şeyler vardı. Belki de buraya gelmem buradaki sorunla bağlantılıydı.
"Kral'ım biraz sakin olur musunuz?" Demin ki öfkeli erkek sesinin aksine gelen naif kadın sesi kaşlarımı çatmama neden oldu "Sakin mi olmalıyım Freyja! Diyarın kalbinin kaybolduğunu söylüyorlar. Bu bir kehanet! Diyar yok olmadan önce gerçekleşeceğini söyledikleri bir kehanet!"
"Bağırman hiçbir şeyi değiştirmiyor Asher. Sadece herkesin duymasını sağlıyorsun. Sakinleşip bir plan yapalım." Kadının her şeye rağmen ılımlı çıkan sesi kesinlikle adamın sakinleşmesini sağlamıştı.
Bahsettikleri şeyleri her ne kadar anlamasam da fikir yürütebilirdim.
Benim buraya gelmemin kaybolan kalple bir ilişkisi olmalıydı. Aynı gün olmaları tesadüf olamayacak kadar imkansız şeylerdi. Yani bu da demek oluyordu ki kalbi bulursam buradan kurtulabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Florentia: Renklerin Işığı
FantasyMasallara ve efsanelere inanır mısınız? Peki ya doğa üstü olaylara? Farklı bir evren ve farklı bir ruh ama aynı beden. O zaman doğru yerdesiniz. Florentia'ya hoş geldiniz...