♥︎

547 45 50
                                    

"Tamam, tamam. Beş dakikaya ordayım, söz!"

Hızlıca çantamı toplarken bir yandan da kulağım ile omzum arasına sıkıştırdığım telefon aracılığıyla Seungmin ile konuşuyordum. Okul bomboştu, çıkışta müdürün yanına uğradığımdan diğerlerine göre geç çıkıyordum okuldan. Seungmin ise aramış beni çabuk olmam için darlıyordu. Yanındaki Hyunjin ona 'sıkma çocuğu' tarzı cümleler kursa da Seungmin hâlâ bana laf yetiştirmeye çalışıyordu.

Telefonu Seung'un yüzüne kapatıp tek koluma astığım çantamla binadan ayrıldım hızlıca. Bomboş olan bahçede çıkışa doğru koşarken birinin bana seslendiğini duydum ve evet, duymamış olmayı dilerdim.

Yüzüme görebileceğiniz en sahte gülümsemeyi yerleştirip arkamı döndüm.

"Chunghoo! Selam." Sesimdeki heyecanın sahte olduğu o kadar belliydi ki...

Karşımdaki Sarışın çocuk da hemen gülümsedi ve kollarını bedenime sardı. Kıpırdamadım, Chung şu hayatta temasından rahatsız olduğum tek varlık olabilir. Sadece teması değil; ses tonu, davranışları, tavırları, konuşma şekli. Kısacası her şeyi dehşet derecede rahatsız edici ve sinir bozucu.

"Selam Min, ben biraz konuşuruz diye düşünmüştüm." Hayır, mümkünse konuşmayalım. Hatta bence sen bir daha açma ağzını. Ayrıca bana bir daha Min diye seslenirsen yırtacağım ağzını, bana böyle seslenmesine izin verdiğim tek kişi arkadaşlarım.

"Konuşalım tabi." Konuşmayalım desem de bir şekilde konuşacaktı, biliyorum. Aylardır yakamdan düşmesi için elimden geleni yaptım, onu karşıma alıp en dürüst şekilde de konuştum ama anlamıyor işte. Kafasız çocuk.

"Ben sadece teklifimi biraz daha düşünmeni istiyorum. Hemen reddetmene kırıldım doğrusu, ben bize bir şans verirsin sanmıştım. Biz birlikte olalım istedim sadece ama bu şekilde dostça değil. Anlarsın ya..." Ben anlıyorum ama sen anlamıyorsun bence gerizekalı. Düş artık yakamdan.

Ardından göz kırptı. Göz. Kırptı. Oyarım senin o gözünü! Ne bu hareketler, havalı mı oldun şimdi? Kasıntı şey seni.

"Chung, bunun açıklamasını daha önce de yaptım. Ben sana o gözle bakmıyorum, bakamam ve bakmayacağım da. Duygularını incittiğim için üzgünüm ama gerçekten elimden dahası gelmez." Zerre üzgün değilim. Bilmem kaç kat daha kırıcı olsam hakkım, kıt kafana girmiyor çünkü.

Ofladı ve aramızdaki mesafeyi azaltıp ellerimi tuttu. Yemin ederim o ellerini kopartır sokarım müsait bir yerlerine! Pes et artık be adam, pes et!

"Ben neden bu kadar önyargılı olduğunu gerçekten anlamıyorum. Bana geçerli bir neden ver ve seni rahat bırakayım. Çünkü söylediklerini gerçekten mantıklı bulmuyorum. İstemediğini söyleyip duruyorsun ama bana şans versen belki de-"

"Sevgilim var." Al sana geçerli sebep, aptal piç. Geçerli bir yalan desek daha doğru olur sanırım. Ne halt edeceğim hakkında hiçbir fikrim yok, umarım daha fazla soru sormaz. Ne diye böyle bir yalan attıysam ortaya... Ama ne yapayım, ne desem anlamıyor! Peşimi bırakacağını düşündüğüm tek sebep bu. Lütfen yemiş ol, lütfen...

"Ne? Kim?" Dehşete kapıldığı yüz ifadesinden belli oluyordu, hemen çekti ellerini. Bu beni ne kadar neşelendirse de tuttum kendimi. Çünkü şimdi sağlam sıçmıştım. Hadi Minho cevapla kolaysa, kim senin sevgilin! Gözümü bahçede gezdirdim, kimse olmadığından aklıma biri de gelmiyordu. Tam kaderimi kabul edeceğim sırada okuldan biri çıktı. Kim olduğunu fark ettiğimde hiç düşünmeden adını verdim.

"Han Jisung. Evet evet, Han Jisung benim sevgilim. Çıkıyoruz baya baya."

Han Jisung... Han Jisung'u pek tanımam, hatta neredeyse hiç tanımam. Sadece okulda verdiği konserlerden müzikle ilgilendiğini biliyorum o kadar. Han Jisung havalıdır, yakışıklıdır ve harika gitar çalar. Onu fazla görmüyorum, herkes ona ölüp bitse de o pek ilgilenmiyor gibi duruyor. Sadece beraber konser verdiği arkadaşları Chan ve Changbinle takılırken görüyorum onu. Ha bir keresinde de alt sınıflardan Jeongin ile konuşurken görmüştüm.

love for fun // minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin