7-♡

194 34 7
                                    

"Of, siktir ya..." Boş sınıfın birinde oturmuş gitar çalmaya çalışıyorum, ya da kafam dağılsın diye elimden geleni yapıyorum diyelim.

Dakika başı aklıma girmeye çalışan saçma sapan düşünceleri bir şekilde geri gönderip gitara odaklanmaya çalışsam da bir işe yaramıyor. Zaten gitar çalmayı da beceremiyorum ve bu sinirlerimin daha çok bozulmasına sebep oluyor.

"Sorunun ne senin?!" Kapı sertçe açıldığında yerimden sıçradım ve sinirden kızaran Jisung'a baktım kaşlarımı çatarak.

"Ne diye bağırıyorsun gerizekalı! Acaba yine kime sinirlendin ve sinirini benden çıkarmaya geldin merak ediyorum doğrusu. Günümü bok edip neşemi kaçırmada ustasın çünkü."

"Hâlâ hangi yüzle konuşabiliyorsun? Önüne gelene ayrıldığımızı söylemek ne Minho, delirdin mi sen?"

Şimdi belli oldu bunun derdi. Oflayarak kucağımdaki gitarı yanımdaki masaya bıraktım ve oturduğum yerden kalkıp karşısına geçtim Jisung'un.

"Önüme gelene değil, sadece bana soranlara söyledim. Ayrıca bu seni neden bu kadar sinirlendirdi? Çok mu sevmiştin sevgilicilik oyunumuzu?"

"Senin için söylüyorum aptal! Şimdi Chung tekrardan başlamayacak mı seni rahatsız etmeye? Ayrıca benim de işime geliyordu doğrusu. Hem benden daha meraklıydın sen bu sevgililik olayına, ne şimdi bu?"

Asla sesini alçaltmayan Jisung sinirlerimin bozulmasına neden olurken iki dakikada moralimin yerle bir olması daha çok bozdu sinirlerimi. "Jisung sen dün gece birini öptün farkında mısın, ben olmayan birini. Sence de hemen barışırsak fazla gurursuz gözükmez miyim? Ayrıca sesini alçalt, başım ağrıyor zaten."

Jisung ağzı açık bir şekilde beni dinledikten sonra sinirden gülmeye başladı. Saçlarını karıştırdı ve gerileyerek aramızdaki mesafeyi açtı.

"Bir dakika bir dakika, sen peşinden koşacağımı falan mı sandın? Gerçekten komik çocuksun. Ayrıca sarhoştum dün biliyorsun bunu."

Sesimdeki ciddiyeti ve ses tonumu koruyarak başladım konuşmaya. "Ne olursa olsun dün yaşananlar birinin kolayca sindirebileceği bir şey değil Jisung bu yüzden evet, peşimde koşacaksın."

Jisung bir süre yüzümü inceledi, söylediğime tepki vermedi ya da çekip gitmedi.

"Sorun ne?"

Kaşlarımı çattım. İçinde bulunduğumuz duruma rağmen sorabiliyor mu bunu?

"Sorun mu ne? Jisung sence sabahtan beri neyi tartı-"

"Ondan bahsetmiyorum. Bana sesini yükseltmedin, ne zaman tartışsak bağırırsın durmadan. Ne bileyim sinir bozucu tepkiler verirsin, çocuk gibi davranırsın, susmazsın. Şu an biraz şey gibisin... mutsuz? Sanki dün yaşananlara gerçekten üzülmüş gibi davranıyorsun, gerçekten kırılmışsın gibi. Sanki gerçekten çıkıyormuşuz gibi."

Sabırla dinledim Jisung'u. Beni tanıyalı birkaç gün olsa da beni tamamen çözmüş gibi konuşmasını dinledim. Haklıydı, gerçekten kırgındım ama ona bunu yansıtmak istememiştim. Onun yanında enerjik olurum genelde. Tartıştığımızda  sinir bozucu davranırım ve susmam, aynı onun dediği gibi.

Ben de kırgınlığımı unutmaya karar verdim, öyle göstermeye en azından. Jisung'a karşı güçsüz gözükmek istemiyorum, hem de sırf ona karşı bir şeyler hissettiğim için bunu yapmak hiç istemiyorum. Zaten kırgın olmaya da hakkım yok, nasıl olsa o benim hiçbir şeyim değil.

Ve güldüm. "Saçmalıyorsun. Sadece başım ağrıyor, dediğim gibi. Ayrıca Jisung," Açtığı mesafeyi tekrardan kapattım. "...peşimden koşacağının ikimiz de farkındayız."

Aynı benim yaptığım gibi güldü o da. Arsızlığımın geri gelmesi onu neden bu kadar mutlu etti bilmiyorum ama 'işte benim sahte sevgilim.' der gibi bakıyordu.

"Peki bunu neden yapayım?"

Karşısında öylece dikilirken ne yapacağımı bilemedim. Ben de başından beri dikkatimi çeken kravatına attım elimi. Normalde her gün sanki saatlerce hazırlanmış gibi okula gelen Jisung kravatını bile düzgün bağlamamıştı. Nedeni belli gerçi. Yüzü de bembeyazdı, ölü gibiydi.

"Hadi ama Jisung, aramızdaki ilişki ikimizin de işine yarıyorken bunu bitirmek istemezsin. Ayrıca eğlenceli olacak, biraz eğlenmenin bize nasıl bir zararı olabilir? İnkar etme, hoşuna gidiyor."

Bir şey demedi, sırıttı sadece. Dediklerimin doğru olduğunun o da farkındaydı.

"Kendimi o kadar küçük düşüreceğimi nereden çıkardın?"

"Sence de sevgilin varken başkasını öperek kendini yeterince küçük düşürmedin mi?"

Bir şey demedi, kravatını bağlayan ellerimi izlemeye başladı. Ben büyük bir dikkatle kravatını düzeltirken sırıtarak izledi ellerimi. İşimi bitirsem de bırakmadım kravatını, bunu fark etmedi bile.

"Eğlence anlayışımız pek benzer değil Minho. Böyle saçmalıklarla uğraşmayacağım."

Güldüm ve yine tepki vermedi. Aklına kazımak ister gibi izledi bütün hareketlerimi, bütün dikkatiyle. Gözlemci biriydi Jisung, bunu onunla vakit geçirdiğim sürede rahatlıkla anlamıştım. Yine de beni sürekli merakla incelemesi kalbimi hızlandırıyordu.

"Bu oyunu oynayacağız diyorsam oynayacağız, Jisung. Ben hep istediğimi alırım."

Şaşırdı, belki de beni ilk kez bu kadar hırslı gördüğündendir. Yine de bu hoşuna gitmiş gibi sırıttı ve hiç beklemediğim bir şey yapıp hırkamı kavradı. Ben şaşkın şaşkın ona bakarken sırıtışı büyüdü, bu tepkim hoşuna gitmiş olacak ki tuttuğu hırkamı kendine doğru çekti. Kravatındaki ellerim düştü ve refleks olarak göğüslerine dayadım yumruk şeklindeki ellerimi. Aramızdaki mesafe çok aza düşerken ifadesini bozmadı.

"Evet sen hep istediğini alırsın, yalvararak."

Üstümden şaşkınlığı atabilsem de vücutlarımızın yakınlığı heyecandan vücudumu titretiyor ve ne diyeceğimi hiç bilemiyorum. Aramızdaki tansiyon tuvaletteki günki ile aynı. Yine öpmek istediğim dudaklar iki santim uzağımda duruyor ve ben yine öpmek için bir bahane arıyorum.

"Neden sustun? Yine mi yalvaracaksın?" Ve yine aynı o günki gibi dudaklarıma bakmaya başladı. Ne zaman ciddi bir konuşma yapacak olsak, ne zaman tartışsak bu şekilde bitiyor sonu. Fazla yakınlaşıyoruz ve birbirimizin dudaklarını izliyoruz.

"Neden yalvarayım?"

"Bunu bilmesi gereken sen değil misin?"

Söylediklerini duymadım bile, çevremdeki hiçbir sesi duyamamaya başladım hatta. Sadece Jisung'un dudaklarını izliyorum yine ve kendimi tutmakta zorlanıyorum.

En sonunda hiç düşünmeden parmak ucuna çıktım, boy farkımızı az da olsa azalttıktan sonra uzandım karşımdaki dudaklara. Tam dudaklarımızı birleştireceğim sırada sınıfa birkaç genç girdi gürültüyle.

Anında göğüsündeki ellerimden destek alarak ittirdim Jisung'u.

"Zorlama Jisung, beni aldatanla işim olmaz!"

Jisung olayları kavrayamadığını belli eden bakışlarla bana bakarken çocukların hala bizi izlediğini fark edip hafif bir tokat attım Jisung'a. Bundan ne kadar zevk alsam da gülmemeye çalışarak sınıftan çıktım ve hızlıca uzaklaştım ordan.

ig

peterhan - miinhoss

miinhoss:
hep istediğimi alırım demiştim
yalvardığımı hatırlamıyorum😃

love for fun // minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin