Doğrudan yüzüme vuran güneşe gözlerimi yarım yamalak açtım .Hazırlandıkdan sonra kahvaltı yapmak için masaya indim .Masayı boş görmeye alışık değildim .Genelde çok uyuduğum için son gelen olurdum .Ablam ve annem bu durumdan şikayetçi olsalarda babam hep beni savunurdu .Boş masaya oturup sessizce yemeğimi yedim.Ne tartışmalar ne kahkahalar yoktu .Yiyesim kalmamıştı, yemekler boğazımdan geçmiyordu .Boş tabağı masaya ittim ve odama çıkarak eğitim için hazırlanmaya başladım .Rahat bir tulum ve uzun çizmeler giymiştim.Kıyafetler hep resmiydi zaten .Perla kapımı çalarak içeri girdi."Darcy efendim geldi, aşağıda sizi bekliyor."
Gözlerimi son kez aynaya çevirdim ve saçımı düzelttim."Geliyorum birazdan." Dedim ve aşağı indim .Rahat bir şekilde oturmuş beni bekliyordu."Hoşgeldiniz." Beni görünce gülümsemesi büyüdü."Hoşbulduk, hazır mısın eğitime?" Ukâla tavırları sinirlenmemi sağlıyordu."Her zaman, hadi gidelim." Onunla fazla vakit geçirmek istemiyordum."Gidelim...isteklisin anlaşılan." Hiç yapmayacağım bir şeyi yaparak göz devirdim."Seni yenmeye mi?" İçten bir kahkaha attı."Beni yenebilecek misin." Bu sefer yaklaşan ben oldum."Sabırsızlanıyorum." Gülümsemesi büyümüştü .Gözleri yüzümün her bir yanında gezdi .Douglas'ın sesini duydum."Hazır mısınız majesteleri?" Sesi uyarır gibi çıkmıştı .Darcy kafasını kaldırıp arkamda duran Douglas'a sırıttı ve, "Hadi gidelim." diyip yürümeye başladı.
Ormanlık bir alanda ova gibi bir yere gelmiştik .Darcy sırtındaki çantayı ağacın dibine bırakırken konuşmaya başladı."Kılıcı kınından çıkar." Arkasını dönmeden kılıcımı kınından çıkardım ve ensesine dayadım."Bana bildiğim şeyleri mi öğreteceksin." Yere oturmuş bizi izleyen Daouglas'ın gülüşünü işittim ve kafamı ona çevirdim .Darcy ani bir hareketle kılıcını çıkararak ensesine dayadığım kılıcı çekti."Birinci kural, dikkatini asla başka şeylere verme." Bana doğru savurduğu darbeden kaçmak için eğildim ve kılıcımı kılıcına dayadım .Her hamlemden başarıyla kurtuluyordu .Çok yorulmuştum bileğime doğru bir darbe vurduğunda kılıcım yere düştü .Kılıcın sivri ucunu çenemin altına yasladı."İkinci kural kılıcını düşürürsen ölmüş sayılırsın."
Gülümsedim ve çenemin altında duran kılıca dirseğimle vurdum ve eğilerek bacağına bir tekme attım."Üçüncü kural asla erken konuşma Darcy." Kılıcını yere sapladı ve gülümseyerek."Kılıca karşı yumruk bize yakışmaz." Dedi ve yumruğunu yüzüme savurdu .Eğilmekten çok yorulmuştum .Bir boşluğunu yakaladım daha doğrusu bir boşluğunu yakaladığımı sandım ve yumruğumu karnına geçirdim.
Birden bileğimden yakaladı ve beni kendine çekti .Hareket edemiyordum, derin nefesleri yüzüme çarpıyordu, oda yorulmuştu."Beklediğimden iyi çıktın ama hâlâ düşmanına göre zayıfsın." Diye mırıldandı."Onu bulduğum gibi ablamın yerini bulup acı çektirerek öldüreceğim." Bir süre sustuktan sonra konuşmaya başladı."Sen karıncayı bile incitemezsin." Doğruydu ben bir karıncayı bile incitemezdim .Ne kadar sert olmaya çalışsamda ben buydum .Umursamaz görünür ama en çok umursayan olurdum."Haklısın bir karıncayı bile incitemem ben ama bunu yapanların kalbini sökeceğim." Gözleri dudaklarıma indi ve yaklaşmaya başladı .O anda içimde bulunduğum durumu fark edip geri çekildim .Douglas'ın gözleri hâlâ üzerimizdeydi, burnundan soluyordu."Devam edecek miyiz eğitime artık?" Soğuk ve durgun gözleri üzerimde gezindi."Yoruldun yeterince yarın devam ederiz." Kılıcımı kınına koyarken Douglas yanımda belirdi."Bencede gidelim artık majesteleri." Böyle hitap edilmesini hiç sevmiyordum ne ara sarayın küçük çocuğundan kraliçesine dönmüştüm .Ne zaman ablamın başında taşıyacağı tâcı benim başıma koymuşlardı?
Yavaşça kafamı salladım ve ovaya geldiğimiz atların üzerine bindik .Güneş batmak üzereydi, saraya döndüğümüzde hava kararmıştı bile .Odama çıkıp dinlenmek için sıcak bir duş aldım .Saçlarımı kuruttuktan sonra kulaklıklarımı takıp tek tük atıştıran kar tanelerini izlemeye başladım .Bu sene kar fazla yağmamışdı, hava bir güzel olup bir bulanıyordu.İnsanlar gibi belirsizlikler içinde kaybolup duruyordu.
Kafamda onlarca, yüzlerce hatta binlerce soruyla düşüncelere dalmışken kapım çalındı."Girebilir miyim majesteleri." Douglas gelmişti, girmesini söyledim .İçeri girip kapıyı arkasından kapattı ve benimle birlikte atıştıran karı izlemeye koyuldu .Bi kaç dakika sessizliğini korudu."Bir şeyler söylemeyecek misin?" Gözlerini bana doğru çevirdi."Çok şey söylemek istiyorum Diana ama söyleyemiyorum." Kaşlarımı çattım ve dudaklarımı ısırdım."Ne gibi?" Susmayı tercih etti, konuşması için zorlayamazdım onu .Bir kaç dakika sonra konuşmaya başladı."Haddime değil biliyorum ama Darcy'e güvenme çocuk." Kirpiklerimin altından baktım."Bildiğin bir şeyler mi var Douglas?" Duraksadı, "Benim görevim seni korumak, Darcy'nin hâl ve hareketlerine bakınca pek iyi birine benzediğini söyleyemem .Sana bu yüzden uzak dur diyorum." Haklıydı belkide ona güvenmemeliydim ve güvenmiyordumda ama hâlâ Douglas'ın sakladığı bir şeyler olduğunu düşünüyordum."Tamam denerim, iyi geceler." Selam verip, "İyi geceler" Dedikten sonra odamdan çıktı.
Yağan karı bir süre daha izledikten sonra derin düşüncelerle yatağıma yattım. Kendimi bir kraliçe olarak görmüyordum ve göremeyecektim de .Annem ve babamı kaybettikten sonra krallığımızın değeri düşmüştü. Çok şey değişmişti. Bir günde büyümüştüm ben. İçimdeki çocuk esir alınmıştı. Ablamın başında olması gereken tacı benim başıma yerleştirmişlerdi. O şuan neredeydi ne hâldeydi bunu bile bilmiyorudum .Daha doğrusu yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyordum.
Kapım çalındığında akan göz yaşlarımı silip "Gel." Diye bağırdım. Perla ve Douglas içeri girdiler.Yüzleri solmuştu, endişeyle bakıyorlardı."Bi sorun mu var?" Anlamaz gözlerle bir Perla'ya bir Douglas'a bakıyordum .Perla sertçe yutkundu ve bir mendilin içinde tuttuğu şişeyi gösterdi."Majesteleri, test sonuçları çıktı .Şişenin içerisinde gül suyu ve çok güçlü bir zehir tespit edildi." Gözlerim dolmuştu .Ablamı zehirleyerek öldürmüş olabilirlerdi .Yavaşça gülümseyerek kafamı salladım.Ayakta duramıyordum."Tamam çıkabilirsiniz." Belli etmesemde yıkılmıştım .Dizlerim titriyor, üşüyordum .Perla yanıma gelip sarıldı."Üzülmeyin lütfen belki düşündüğünüz gibi bir şey değildir." Sımsıkı sarıldım ağlamıyordum ama iliklerime kadar soğuğu hissediyordum .Perla beni kollarının arasında yere otutturdu .Kafamı kaldırıp başımızda bekleyen Douglas'a intikam hırsıyla baktım .Gözüm dönmüştü hepsini kendi kanlarında boğacaktım .Acı içinde gülümseyerek ayağa kalktım."Ne tür bir zehir bu?" Perla dudaklarını birbirine bastırarak konuşmaya başladı."Siyanür konmuş içine." Kafamı salladım."Şişe bende kalabilir mi?" Elindeki şişeyi bana doğru uzattı .Şişeyi incelerken, "Tamam, çıkabilirsiniz ben iyiyim merak etmeyin." dedim .Selam vererek odadan çıktılar.
Okyanusun içinde susuz kalırsın bazen, çölün ortasında üşürsün .Varlığın içinde yokluğu yaşıyorum şimdi ben .Neredeyse her şeye sahibim ama artık bir ailem yok .Sürekli laf dalaşına girdiğim annem ve annemin sözleri karşısında beni savunan babam yok .Sürekli kavga ettiğim ama yinede çok sevdiğim ablam yok .Hizmetlilerle ve muhafızlarla dolu bu saray artık bomboştu.
Şişenin altında yazan notu mücevher kutumun içine saklamıştım .Titreyen parmaklarımla çekmeceyi açıp notu alime aldım.
Yapraklarının güzelliğine aldanma,
Dikenleri var kanatan,ruhunu parçalayan,
Gerçekler acıdır,
Sahte kraliçe...Amber severdi gülleri ama alerjisi vardı .Dokunamazdı, koklayamazdı ama severdi .İlk iki satırı biraz olsun anlamıştım ama gerçekler acıdır sahte kraliçe derken ne demek istiyordu ,hangi gerçekten bahsediyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sönmüş Küller Krallığı
FantasySaatler içerisinde çocukluğu elinden alınan bir kraliçe...