3. Bölüm:hançer

16 3 6
                                    

Ve koşmaya başladım. Devamını hatırlamıyorum yere yığılmıştım. Verdikleri su zehirliydi. Beni yeşillik bir Alana bırakmıştı. Ama burası neresi? 26 gün sonraki baloya yetişebilecek miydim? Yolu bulabilecek miydim? Bu sorular kafamda dolaşırken yürümeye başladım, yoruldum, oturdum. Bunlar bir çok kez gercekleşti 2 gün geçmişti bir kulübe gördüm yürümeye başladım. Biraz ilerimde bir kulübe vardı. Daha doğrusu bir umut. Koşmaya başladım ama yorulunca yürümeye karar verdim. Bana göre Yaklaşık 7-8 dakika sonra kulübenin önündeydim. Kapıyı çaldım, açan olmadı bir daha çaldım ve kapıyı yaşlı bir dede açtı.
"bu ıssız yerde ne işin var yavrum üşümüşsündür içeri gel"
Kendimi bir ölü gibi hissediyordum üşümemiştim ama Kabul ettim
"Teşekkür ederim" diyip tebessüm edip içeriye girdim.
Kış mevsimindeydik içerisi sıcacıktı ve Ben kendimi ponçik ponçik hissetmeye başlamıştım bile
"buralarda ne işin var yavrum genelde avcılardan başka kimse geçmez buralardan"
Yalan söylemek zorunda kaldım
"ormanda dolaşıyordum yolumu kaybettim"
"gel Ben Sana sıcak bir çorba vereyim" dedi ve mutfak olduğunu düşündüğüm yere gitti. Bende o sırada etrafî incelemeye başladım. Sağımda bir soba vardı ve tavandan sobanın boruları geçiyordu yerde eski tip bir halı vardı. Sobanın yanında, benim karşımda bir Raf vardı orada kitaplar ve çiçekler vardı. Genel olarak küçük bir kulübeydi soluma baktığımda ise duvara asılı bir hançer gördüm. Evet evet bir hançer en çok ihtiyacım olanından ve bir plan yaptım. Dedenin bana getirdiği çorbayı yiyip hançerin olduğu duvara gidip hançeri alıp kaçacaktım. Dede Bana çorbayı getirdi. Çorba mercimek çorbasıydı. En sevdiğim.
"Afiyet olsun Kızım"
"herşey için teşekkürler"
"Ne demek"
Yemeye başladım yemek çok güzeldi. Tüm tabağı bitirdim.
"elinize sağlık çok güzel olmuş"
"Afiyet olsun kızım"
Hançerin olduğu duvara doğru gittim. Dedede peşimden geliyordu. Hançerin kabzasını tutup Tam çıkaracakken dede tutdu, Ben çektim, yine tutdu ama en Sonunda Ben alabildim dede elimden Hançeri almaya çalıştı ama Ben istemsizce bir anda Hançeri dedenin göğsüne sapladım. Mırıldanarak
"ne yapîyorum Ben"
Dedim yerde dedenin zar zor açılan dudaklarıyla bakışıyordum. Dede sessize ve son nefesiyle
"Sana güvenmiştim " dedi ve bende daha fazla dayanamadım Hançerin kemerini alıp baçağıma bağlayıp hançeride kemere koyup çıktım. Çıktım ve bir bilimsizliğe doğru yürümeye başladım.
                      ***
Hatırladığım kadarıyla yaklaşık 3 gün geçmişti ve ben hala doğru yolda olup olmadığını bilmeden yürüyordum. Baloya 23 gün kalmıştı. "yetişebilecek miyim acaba" diye bir iç geçirdim.
"off"
Ne! o ses kimden geldi. Arkamı dönüp baktım.
"Kai burada ne işin var"
"kaç gündür senin peşindeyim"
"Ama neden?"
"seni benim serbest bıraktığım anlaşıldı" olamaz  ama benim serbest kaldığımıda öğrendiler yani
"ee yani"
"idam edilcektim"
Ve kaçtın
"bende kaçtım"
"belli oluyo manyak muhafız"
Gülümsedi.
Gülümsedim.
"ee nereye gidiyosun"
Bunu ona söyleyemezdim mecbur yalan söyleyecektim.
"öyle yürüyorum krallığın olduğu yerlerde evim var biliyosun oraya gidiyorum"
Evet, gerçekten evim vardı ama oraya gitmiyordum.
"Aaa oraya mı orası yıkıldı"
Ne yıkıldı mı olamaz
"şaka mı yapıyosun"
"Hayır"
"yapacak birşey yok bir ev tutarım"
"öylece dikildik gel yürümeye devam edelim ama krallığın olduğu taraf o taraf değil yanlış yere yürüyorsun."
Sola doğru elini uzattı ve yürümeye başladık.
                       ***
Yaklaşık 5 kere güneş doğup battı 5 gün geçti ve hala krallığın kalesini göremiyordum 'yanlış yoldan mı gidiyoruz acaba' diye geçirdim içimden. Sonra yok ya dedim. Beni yanlış yola götürmez herhalde dedim.
                       ***
Bir gün daha geçti bir kere daha uyuyup uyandık bir gün daha yürümekle feda edildi. Garip ama Ben hiç acıkmamıştım. Evet susadığım doğru ama hiç acıkmamıştım.
"hadi ama nasıl acıkmazsın.ben bir muhafızım böyle eğitimlerden geçmeme rağmen Karnım isyan içinde"
"Hayır,acıkmadım"
Baloya 17 gün kalmıştı ve benim aklımda o gün Bana verdikleri su ile ilgili birşey takılmıştı.
Bana zehirli su vermişti ve şuan Bana eşlik ediyordu üstüne bide krallığı hala görememiştik. Bu işte bir terslik vardı ama susmayı tercih ettim.
"kaicik Sana birşey sorabilir miyim?"
"Tabii ki mianacık"
"Acaba yanlış yöne gidiyor olabilir miyiz hı?"
"olamayız bu yolları avcumun içi gibi bilirim Ben"
"cık cık cık, hemen kendine bir pay bul zaten" diyip gözlerimi devirdim.
Oda kaşını iki kereyukarı aşağı indirdi.
                       ***
Bir gün daha geçmişti ve hala yürüyorduk. Ne yalan söylüyüm ki bende acıkmaya başlamıştım. İleride çok küçük bir kulübe gördük.
"çok acıktım mia hadi kulübeye girelim belki iyi biridirde bize yemek verir."
"bende acıkmaya başlamıştım hadi girelim."
                       ***
15-20 dakika yürüdükten sonra kulübenin önündeydik kapıyı çaldım ve çaldığım anda iki tane Adam kolumdan bir tane Adam belimden bir tane Adam ise ağzımı tutuyordu ağzımı  tutan el tanıdık geldi arkamı döndüm ve gördüğüm kişi Kai'ydi. Paramparça oldum o olamazdı o benim krallığa gitmeme yardım ediyordu

Bazıları gerçekten iyi niyetlidir o dede gibi. Bazıları ise Kai gibi kendi çıkarı için can yakar.
Işte Ben bugün kimseye güvenmemeyi öğrendim birdaha asla kimseye güvenmeyecek kimseyle yola çıkmayacaktım birtek Ben vardım. Karanlık ve Miana.

Neyseki Bacaklarımı kimse tutmamıştı arkamdaki pisliğin bacağının arasına ayağımla bir tane geçirdim bacağımı tutmaya çalışan iki adamı ayaklarımla ittirdim kollarımı tutanlara da dizimle birer tane geçirdim birtek Belimi tutan adam kalmıştı dizimle vurarak ellerimle ittirdim ama tam göbeğimin yanında bir sıcaklık hissettim.
KAN!
Bıçak saplamıştı Bana o cani
Hemen kulübeden çıktım ve koşabildiğim kadar koştum bir yandanda kanayan yere baskı uyguluyordum. Kulübe artık görünmüyordu hafif sağ tarafta çalıların arasına girdim. Üzerimdeki tişortu yırtdım. Zaten altımda atletim vardı ama kıştaydık Ben tişortluydum ve artık tişortum bile yoktu

Tişortu düz hale getirip sardım. Elimlede hala baskı uyguluyordum atleti sargının üzerine getirdim ve artık yaralı olduğum belli olmuyordu.

Kai beni batı yönüne yönlendirmişti ve Ben normalde kuzeye gidiyordum. Şuan kuzeye gitsemde kuzeybatı yönüne gitmiş olacaktım ve Ben kuzeye doğru gitmeyi tercih ettim
                       ***
2 gün daha yürüdüm susuzluktan ve açlıktan yürüyecek dermanım kalmamıştı baloyada 15 gün yani iki hafta kalmıştı.
Yürüyerek geçirdiğim günleri düşünerek uykuya daldım.
                       ***
Uyandığımda heryer kapkaranlıktı ve benim miğdem kazınıyodu. karşıda bir gölge gördüm Bana doğru geliyordu dün yaşadıklarımdan dolayı açıkçası biraz korkmuştum. Ama korkumun üstüne gitmeye karar verdim. Ben ona doğru yürüdüm, o Bana doğru yürüdü. Ve en Sonunda karşımda bir kız vardı.
Saçları sarıydı beyaz bir tişortu altındada bir kot pantolonu vardı. Mavi gözleri, kıpkırmızı dudakları vardı. teni buğday tendi.
"Selam" dedi. Gülümseyerek.
"Bana zarar vereceksen hiç tanışmaya çalışma" dedim burun kıvırarak
"Hayır, sadece arkadaş olmak istiyorum, adım Aida" dedi elini uzatarak.
"Miana" dedim iç çekerek
"tanıştığıma memnun oldum. Karnın aç mı?"
"Aaa tabi tabi bende memnun oldum. Ve Karnım çok aç" dedim ama dememe kalmadan Karnım ortaya bir guruldu koydu. Aynı Anda ikimizde bir kahkaha attık.
Aida çandasından bir sandviç ve bir şişe su çıkardı. İkimizde yere oturduk Ben yemeye başladım. Oda sorular sormaya.
"burada ne işin var? Buralar çok ıssızdır avcılar bile uğramaz."
"Asıl senin ne işin var." dedim homurdanarak. "soruma soruyla karşılık vererek yatıştırma!"
"Ne bağırıyorsun be, seni hiç sevmedim"
"kendi sandviçimi verdiğim kişi beni sevmemiş hah"
"sandviçde güzelmiş hahaha"
Gülümsedim oda gülümsedi.
Şuan atışsakda onu sevmiştim.
                        ***
Bana hayatını anlattı ormanın içinde bir kulübede Annesi Mary ve abisi Luke ile yaşıyormuş. Babası çok uyuşturucu kullanıyormuş Anneside bundan rahatsızmış ve boşanmışlar Babasının şuan nerede olduğunu bilmiyormuş ama Annesi ve abisi ile şuan mutlularmış.
"bizim kulübeye gelsene"
Dedi Aida. Gitmek istemiyordum kimseye güvenmeyeceğim demiştim ama Aida iyi birine benziyordu ona başımdan geçenleri anlattım.
"Senin adına üzüldüm. Ama ben öyle birisi değilim. Gelip gelmemek senin kararın. Sen bilirsin."
"Düşünmem gerek, bilemiyorum." Yaklaşık 5-10 dakika düşündükten sonra gitmeye karar verdim, iyi birine benziyordu.
Kulübelerine geldik. Daha önce gördüğüm dedeninkiyle Yaklaşık aynı boyuttaydı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 09 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ölü Kalbimin SırrıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin