Galiba savaş çıktı. Hem de ikinci dünya savaşı. O kadar berbat bir savaş çıktı ki anlatamam. Bekleyin görmeniz lazım bu savaşı. Konum veriyorum midem. Hayatım da ilk defa uçağa biniyordum. Ve bindiğimden bu yana değişmeyen tek şey midemin bulantısıydı. Hemen inmezsek kusarım. Bu konuda ciddiyim, şaka yapmıyorum.
Kabine giren hostes kadınla gözlerime inanamamıştım. Yaklaşık bir buçuk saattir uçuyoruz ama hanım efendi yeni gelebildi. Hostes kadın tek tek herkese ne yemek istediğini sorduğunda herkes midesinin bulandığını söylemişti. Sıra Radlid'e gelmişti ki Radlid daha konuşamadan kadının üzerine kusmuştu. Onun kusmasıyla birlikte midemden yukarı acı bir sıvı geldi. En sonun da dayanamadım ve koşarak lavaboya gittim.
Midemde duran iki gram şey de gitmişti en sonunda. Ayağa zorla duvarlardan destek alarak kalktığımda gözüm kararmıştı. Tam düşecekken arkadan biri ben tutmuştu gözümün önü bir karanlık bir bulanıktı. Biri adımı sesleniyordu ama sesi o kadar boğuk geliyordu ki onun kim olduğunu anlayamıyordum.
Beni tutan kişi bana bir şeyler sormaya devam ediyordu. En sonun da beni zorla ayağa kaldırıp belimden sıkıca tuttu ve yüzüme kutuplardan gelen buz gibi suyla yıkamaya başlamıştı. Soğuk suyun şoku ile elim ayağım bir anda alev almaya başlamıştı ama artık etrafımı biraz daha net görebiliyordum. Beni tutan kişi Ayaz'dı. Yüzümü kendine çevirip "Otilla bana bak. Ses versene kızım" birisi bu adama alev aldığımı söyleyebilir mi çünkü benim tekrar gözümün önü kararmaya başlamıştı. Sanki biri beni yanardağın içine atmıştı. Bana Aşkın'nın işkencelerini yapıyor da olabilirlerdi. Yada bizi kekime ilaç da katmış olabilirdi.
Biyolojik unsur dinlemeyi nırakmalıyım.
Ayaz beni kucağına almıştı. Ve içeriye doğru yürümeye başlamıştı.
"Ayaz deneklere bir şeyler oluyor" Bu sesi sahibini tanıyordum. Bu sesin sahibi Enfed'in doktoru Michael'dan başkası değildi. Lanet herif bizden denek diye bahsetmişti. Bizim neremiz denek lan köpek. Sen kendine bak doktor kılıntısı.
"Bilmiyorum bu hiç normal değil" Canım doktorumun teşhisine bakın. Normal değilmiş. Halim olsa şurada kahkahayı basardım "Kusmadan ve vücut ısısı düşüşünden başka bir şey var mı?" Lan manyak ben yanıyorum, yanıyorum. Söyliyim mi yandığı mı? Gerçi bu adam fesat anlayabilir.
Doktorum biraz kafadan kontaktır da
"Evet var" Ayaz korkmuş gözleri ile Michael baktı ve çok geçmeden cevabını aldı "Ashly ve diğerleri hepimize ana baba sövüyorlar" Yürüyün kızlarım benim. Sövün kızlarım. Sövün kızlarım ben sizin arkanızdayım. Michael gülmemek için dudaklarını ısırırken sevgili doktorum "Sen ciddi misin?" Michael sonunda dayanamamış gülmeye başlamıştı "Haklarını vermek gerek çok güzel sövüyorlar. Özellikle Ashly. Hayatım boyunca böyle yaratıcı küfürler görmemiştim" Ayaz inanamaz gözlerle ona bakıp "Serum getir ruh hastası" demişti. Keşke kafam yerinde olsaydı da Xinlin'nin serumu takılırken ki hallerini görebilseydim.
Ayaz beni koltuğa oturtmuş ve serumum için damar yolu açmıştı. Serumu taktığını hissetmemiştim bile. Serum biraz olsun işe yaramış gibiydi. Midemin bulantısı geçmişti. Hafif bulanıkta olsa etrafı görebilir hale gelmiştim. Tam gözümü kapatıp uyuyacakken. Biri çığlık atmaya başlamıştı.
Evet bu çığlığın kimden çıktığını düşünmek aptallık olur. Gözlerimi araladığım da Xinlin Nadia'nın arkasına gizlenmiş doktoru Mingu-ki'den korunmaya çalışıyordu. "Bana bak Allah'ın çinlisi. O elinde ki ölüm makinesini bırak hemen" Elin de olan şey küçücük bir damar yolu iğnesiydi. Halim olsa şakasız buna daha çok gülerdim.
Xinlin zavallı adama ağzına geleni söylüyordu adam ise sırf inadına Çince konuşuyordu. En sonun da Nadia'nın doktoru Photen Xinlin'i kollarından tutarak hareket edemez hale getirmeye çalışmıştı. Zavallı Photen bu hareketi ile koca Hulk tarafından kendini yerde bulmuştu. Ayaz, Bora ve Gülşensu Xinlin'nin üzerini atılmış ve zar zor durdurmaya çalışıyordu. Radlid'in doktoru Abdulrazik ve Michael ise arkadaşlarının bu hallerini gülerek izliyorlardı. Onlarla birlikte diğerleri de gülüyordu.