İşin ironik yanı, Jungkook'un zorbalıktan kesinlikle nefret etmesiydi.
İş söz konusu olduğunda ilgili kişilerden hayati bilgiler toplamanın yanlış bir tarafı olduğunu düşünmüyordu, ancak bir kişiyi sırf bu amaçla takip etmenin...her zaman bunun acınası olduğunu düşünmüştü. Yanlızca zayıf ve zavallı erkekler ilgi duydukları nesneleri uzaktan takip eder yaklaşmazlar. Bu konudaki görüşü her zaman bu olmuştu ve adamlarından birinin kaynaklarını özel nedenlerle insanları takip etme için kullanması onu genellikle rahatsız ederdi.
Ama yine de buradaydı.
Hoseok'u takip ediyor. Ona göz kulak olmak için sonsuz kaynaklarını kullanıyor çünkü...
Çünkü gitmesine izin veremezdim. Çünkü bir kısmı buna hakkı olduğunu düşünüyordu. Kendini bu kadar haklı hissetmesi iğrençti. Hoseok'u düşündüğünde düşünceleri ne zaman sahiplenici olmaya başladı.
Sahiplenmek Jungkook için pek de yeni bir şey değildi.
Çocukken çok az şeye sahipti.
Sık sık kendini bir mutand gibi, birbirine sıkı sıkıya bağlı büyük bir ailede yabancı biri gibi hissettmişti ve oradaki yerini korumak için her zaman savaşmak zorunda kalmıştı. Sahip olduğu azıcık şeyi de kendisinden alacakları korkusuyla diğer oğlanlardan şiddetle korumuştu. Çocukken eşyalarını bir daha almasınlar diye daha güçlü olmaya karar vermişti.
Ve arık güçlenmişti. Zengin. Saygın. Korkulan. Yol boyunca, birşeyler sahip olma ve onları koruma yönündeki şiddetli arzusunu kaybetmişti. Artık her şeye sahipti. Başka bir taneye sahip olabileceksen neden eşyalarına sahip çıkasın ki?
Sahiplenme duygusunun ne kadar çirkin ve şiddetli olabileceğini unutmuştu. Hiçbir gerekçeyi dinlemeden. Mantıklı yanı durmadan ve kendi zayıflığından ne kadar tiksinmiş ve sinirlenmiş olsa da, Hoseok'u izleme hakkına sahip olduğunu hissediyordu.
Kendine ne söylerse söylesin, Jungkook kendini her gece yatmadan önce Hoseok'u izlerken buluyordu.
Birkaç dakika Hoseok'un iyi olduğundan emin olmak için izliyordu ve sonra bilgisayarını kapatıyordu, göğsünde derin acı veren delik biraz azalıyordu. Yatışıyor ama asla dinmiyor. Jungkook son birkaç aydır bu duyguya alışmıştı.
İhtiyacın uzaktan karşılandığı tek an, kelimenin tam anlamıyla vücudunun bir kısmını Hoseok'un içine koyduğu, Hoseok'un onu emdiği zamanıdı. Ama bu onun düşünmeye çalışmadığı bir şeydi, anı onu tedirgin ediyordu.
Onun endişesinin Hoseok'un erkek olmasıyla hiçbir ilgisi yoktu. Jungkook kendini her zaman heteroseksüel olarak görmüştü ama aynı zamanda eşcinsel seks fikrine de aldırış etmiyordu. Normalde istediğini alırdı. Erkek olsaydı pek bir fark olmazdı. Ama Hoseok sadece sikini sokmak istediği biri değildi. Öyle olsaydı herşey daha basit olurdu.
Jungkook bunu bir kenara bırakıp yoluna devam ederdi. Sorun, Hoseok'u becerme arzusunun aslında sikinden gelmemesiydi. Bu, sapkın, çılgın bir sahip olma arzusuydu. Yakınlık ve sahiplenme arzusu aynı zamanda sikinide etkiliyordu.
Onu yutmak, kalbini parçalamak ve zorla içine girmek istiyordu. Son ziyaretinde bile Hoseok'un kalçalarının her yerine geldiğinde hissettiği heyecanın fiziksel zevkle çok az ilgisi vardı; tamamen ona sahip olma onu işaretleme, onu kendisininmiş gibi işaretleme arzusuyla ilgiliydi. Kendisini bölgesinin her yerine idrarını yapmak isteyen bir köpek gibi hissediyordu. Tamamen iğrenç ve tehlikeliydi.
Jungkook iç çekerek yatağına oturdu ve diz üstü bilgisayarını açtı. Birkaç tıklamayla Hoseok'un dairesinden canlı yayını izliyordu.
Ama bu sefer ekranda gördüğü kişi Hoseok değildi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUYGUSUZ
FanfictionBir aile ziyareti ihanet, cinayet,adam kaçırma ve işkence dolu bir kâbusa dönüştüğünde Hoseok, aklı başında kalması için Jungkook'a güvenmek zorunda kalır. "Kalpsiz, manipülatif bir sosyopata güvenebilir misin? Normal hayatına döndükten sonra onu i...