...
Jimin, Jungkook'un odasına girdiğinde gözlerini etrafta gezdirip kendince inceleme yapıyordu.
Odanın duvarları beyaz boyalı olmasına rağmen kullandığı mobilyaların siyahlığı karanlık ve boğucu bir hale getirmişti etrafı. "Hmm, odanda aynı senin gibi karanlık ve gizemli.. Sevdim."
Masanın başında oturan adama dönüp gülümseyerek bakarken rahatlıkla deri koltuklardan birine oturdu ve çantasını yanına bırakıp içinden çıkardığı dudak nemlendiricisini kuruyan dudaklarının üstünde bir tur gezdirdi.
Jungkook onun bu rahat tavırlarına sinir olmaya başlarken "Derdin ne senin?" diye sordu sert bir biçimde. "Ne bu tavırlar? Beni tavlamak mı tek amacın?"
Jimin dudaklarını birbirine bastırıp sürdüğü nemlendiriciyi yedirirken kafasını iki yana salladı. "Oradan bakınca sürtük gibi mi görünüyorum?"
"Evet?"
Jimin hala elinde tuttuğu nemlendiriciyi çantasına koyarken Jungkook'un cevabına karşılık güldü ve arkasına yaslanıp bacak bacak üstüne atarken "Ben sadece gücü severim." dedi. "Ve sen istediğim her şeye sahipsin. Benim gücüme güç katacak birisin. Bu yüzden seni seçtim."
"Genelde benimle iş yapmak isteyenler böyle konuşur. Senin için neyi güçlü kılacağım?"
"Beni güçlü kılacaksın." Sırıttı Jimin. Hiç mi hiç korkusu yoktu Jungkook'a karşı. Bu güne kadar hiç kimseye karşı olmamıştı zaten. Yavaşça oturduğu yerden kalktı ve kalçalarını oynatarak masanın etrafından dolaşıp Jungkook'un yanına ilerledi. İki yana doğru genişçe açılan kaslı bacakları memnun bir ifadeyle izledi.
"Ne o? Etkileniyor musun benden?" Suratında alaylı ama bir o kadar da ciddi bir ifade belirdi takım elbiseli adamın. Jimin'in kendisini beğeniyle süzdüğünün farkındaydı.
"Eğer öyleyse, bu durumda ne yaparsın?" Tam olarak adamın yanındaki yerini aldığında kalçasını masaya dayadı ve kollarını göğsünde birleştirip sert gözlere naif gözleriyle karşılık verdi Jimin.
"Hiçbir şey."
Pekala. Jungkook'un zor bir insan olduğunu zaten buraya gelmeden önce de biliyordu, Jimin. Bu yüzden şaşkınlığa yer vermeden "Bence yapmak istediğin şeyler olacaktır." dedi.
Jungkook sandalyesini geriye ittirerek yavaşça ayağa kalktı ve gömleğinin yukarı kıvrılan kollarını aşağı doğru çekti. Üstündeki ceketi düzelttikten sonra Jimin'in hiç beklemediği bir anda tek eliyle çocuğun bacağını kenara ittirip bacak arasına girdi.
Kısa boylu gencin nefes alışverişi hızlanmaya başlarken kirpiklerinin arasından attığı cilveli bakışları kendisine üstten bakan sert adama gönderdi.