sokaklardan yağmur ve şarkı sesleri geliyordu....
"Eğer o yanımda bir yerlerdeyse..."
"Tanrım, ne olur beni duyuyor olsun."
"Yaşadığımı hissettirebilecek ondan başka kimse yok."
"Beni asla terk etmemesini umdum."
"Tanrım, lütfen bana inanmalısın."
"Tüm evreni aradım..."
"ve kendimi onun gözlerinde buldum."Şarkı sözlerine eşlik ederken durdum. Sadece durdum ve bomboş sokağa baktım. Gözlerimi kapattım, başımı gökyüzüne çevirip yağmur damlacıklarının yüzümü ıslatmasına izin verdim.
Saçlarım sırılsıklamdı. Tenim bembeyaz. Gözlerimin yeşili koyulaşmıştı. Dolu gözlerimden akan yaşlar durmuştu. Üzerime bir gölge düşmüştü. Başımı hafif yukarı kaldırdığımda birisiyle karşılaşmıştım. Onunda saçları sırılsıklamdı. Teni bembeyazdı. Mavi gözleriyle gözlerime bakıyordu. Yüzünde gülümsemenin ardında ki acı vardı. Ama gülüyordu. Her şeye rağmen. Aynı benim gibiydi.
"Kimsin sen?" Sorumla tekrar gözlerimin içine bakıp "Draco Malfoy." Demişti. Bu çocuğu biliyordum. Malfoyların tek çocuğuydu. Bir süre gözlerinin içine bakmıştım. "Ya sen? Sen kimsin?" Hala gözlerine bakıyordum. Gözlerimi kaçırıp kısa bir an yola bakıp tekrardan Draco'ya bakmıştım. "Astoria Greengrass." "Demek Greengrass ha? Duymuştum." Gülmüştü. Ama yüzünde alay ifadesi yoktu. Sanki o da benimle karşılaşmayı bekliyormuş gibiydi.
Bir süredir onunla yürüyordum. Ne ben konuşuyordum ne o. "Hadi koşalım." Demişti. İlk anlamamıştım. "Ne?" "Koşalım. Şu ağacın altına ilk giden kazansın." Minik bir çocuk gibi hissettirmişti. Mavi gözlerine bakarken içim kıpır kıpır olmuştu. "Koşalım." Demiştim. "Bir...iki...üç!" Üç dediği anda koşmaya başlamıştı. Ben durup onu izliyordum. "Ay! Draco! Beni beklemeden başladın!" Bende onunla birlikte koşmuştum.
İlk o gitmişti ağaca, sonra ben. Çocukluğumdan beri sadece ismini bildiğim ama deliler gibi aşık olduğum çocukla şimdi yağmurun altında yarış yapmıştık. Sokağı tekrar şarkı sesleri doldurmuştu. Toprak yağmura, çalıyordu.
Draco beni ağaçla arasında sıkıştırmıştı. Ben gülerek ona bakıyordum. O da sarhoş edici sesiyle şarkıyı söylüyordu. "Bir kadın gelir, değiştirir seni. Alıştığın o sert, kararlı şeklini. Yüz binlerce yıldır böyledir gider. Suyun kumsala vurması gibi..." onu dinleyip kafamı göğüsüne yaslamıştım.
"Sana beş yaşımdan beri aşığım." Diyivermiştim. Bir an gülmüştü. "6 yaşındayken seni ablanın hogwarts alışverinde görmüştüm. Biraz bıkkındın." "Görmüştün ve sonra?" "Bir daha o yeşil gözlerine bakamamaktan korkmuştum." Gülmüştüm. Kafamı ağaca yaslayıp sarhoş gibi gülmüştüm. Bir süre beni izleyip dudaklarıma bakmıştı." Ona yakınlaşmıştım...ve sonunda beş yaşımdan beri hayalini gerçekleştirdiğim şey olmuştu. O dudakları tatmıştım. (Ash sen bes yaşında öpüşme hayalleri mi kurdun😡😡)
Yağmurun altında, deliler gibi, saatlerce öpüşmüştük. Onu seviyordum, bekliyordum.
Bir süre sonra ayrılmıştık. Alnını alnıma, burnunu burnuma dayamıştı ve nefeslerimiz birbirine değiyordu.
Astoria 5 yaşında
Küçük Astoria ablası Daphne ile oturup dergilere bakıyordu. bir derginin kapağı Astoria'nın ilgisini çekmişti. Derginin kapağında, sarı saçları, beyaz teni, mavi gözleri, kemerli bir burnu olan bir çocuk vardı. Uzundu, zayıftı da. Astoria o dergiyi önüne çekip "Malfoyların tek oğlu." yazan yazıyı okuttu ablasına. Dergiyi açtığında çocuğu minicik parmaklarıyla işaret edip ablasına "Abla, bu kim?" Demişti. Ablası minik Astoria'ya bakıp kıkırdamıştı. "Draco Malfoy" demişti ve Astoria'nın surat ifadesini tatlı bulup yanağına bir öpücük bırakmıştı. "Hmm..." demişti minik Astoria ve fotoğraflarına bakmaya başlamıştı.Astoria Draco'nun fotoğrafını gördükten sonraki iki gün
Ablasıyla birlikte hogwarts alışverişine çıkmıştı. Oldukça sıkıcı geçiyordu. Ablası cübbesini almak için bir dükkana girdiğinde minik Astoria ablasını beklemek için rengarenk banklardan birisine oturmuştu. O an etrafa bakarken gözüne tanıdık gelen ama oldukça yabancı olan yüze bakıyordu. Sarı saçlar mavi gözler ve bembeyaz tenli birisi. Draco Malfoy. Gözgöze gelmişlerdi. Okyanus gibiydiler. Mavi, soluk. Ve oldukça derin ve tehlikeli bakıyordu. Astoria'nın gözleri ise orman gibiydi. Yemyeşil, sakindi. Ama bir o kadarda tehlikeli duruyordu. Tabii bu tehlikeli bakışlar Draco'ya geçince yumuşuyordu. Ah minik Astoria. Daha kaç yaşındayken aşkı tatmıştı. Başına geleceklerden habersizdi.Draco 6 yaşındayken
Babası işlerini hallederken sıkıldığı için dolaşmaya çıkmıştı. O an bir banka oturmak için ilerlerken bir kızla bakışmıştı. Güzeller güzeli yeşil gözleri, yumuk yumuk elleri, ve hafif gülümseyişi Draco'nun tebessüm etmesine sebep olmuştu.Bir süre sonra öpüşmeyi bırakmış ve yağmurun altında iki aşık gibi bakışıyorduk. Sokağı tekrardan şarkı doldurmuştu. Fikrimin ince gülü.
"Ateşli dudakların,"
"Gamzeli yanakların."
"Ateşli dudakların,"
"Gamzeli yanakların."
"O gün ki gördüm seni..."
"Yaktın ah, yaktın beni."
"O gün ki gördüm seni,"
"Yaktın ah, yaktın beni..."Gülümseyerek ona bakıyordum. O ise şarkıyı mırıldanıyordu. Bir süre sarılıp dans etmiştik. Bir süre sonra bir bankta ikimizde uyuyakalmıştık...
Selaaamm biraz kısa bir bölüm oldu ama elimden geldiğince uzun yazmaya çalıştım bebekleriim🫶🏻💕 umarım okursunuz vote atmayı unutmayın ve bol bol yorum yapın lütfeenn⭐️🫶🏻 sizi seviyoruumm🫶🏻🫶🏻😻😻
YOU ARE READING
Shall we get wet in the rain, Malfoy?|| Drastoria
FanfictionHer şey bir yağmur gecesi başlamıştı.