Hyunjin'den.
(04.7.2020)
Bugün tam olarak 17 yaşıma bastım. Belki annem ile babam beni affeder diye onlara doğum günüm olduklarını söylemek istemiştim. Ama ne yazık ki 4 yaşımda Anneanneme dediğim laftan dolayı beni 13 yıldır dövüyorlar ve işkence uyguluyorlar. Artık dayanamıyorum. Dışarı gitmeliyim bu evden uzaklaşmalıyım. Veya direkt kendimi silebilirim. Terastan veya kendimi bir nehire göle atmak en mantıklısı. Ama acısız bir şekilde olsun istediğim için sanırım terastan atlayacağım. Uzun ve büyük bir bina. Üzgünüm kedilerim ben artık dayanamıyorum. Elendim.Hızla bir rezidans bulmaya çalıştım. Büyük ve açık olan. Ama rezidansların hepsi kapalıydı veya korumalıydı. Bende tam ordan geçen bir sarışın çocuğun o rezidanslara doğru gittiğini gördüm ve kapıyı tutmasını söyledim. Ne ben onu tanıyordum ne de o beni tanıyordu o yüzden hiç bir şey bilmiyorduk ikimizde. Nere gideceğimi de yargılamazdı sanırım. Aynı asansöre binmiştik. Ama o 119. Kata tıklamıştı. Her neyse asansör tuşlarından 120. Kata çıktım. En yüksek yeri burasıdır değil mi ? Zaten orda ki en büyük sayı da 120 idi.
Sarışın çocuğun iyi akşamlar demesiyle ona cevap verip hızla asansörün kapısını kapattım ve hızla terasa doğru çıkmaya başladım. Sanırım ayak seslerim fazla gürültü yapmış olacak ki terasın kapısı açıldı. Ben tam atlayacakken kolumdan biri tutup çekti ve üstüne düşmüştüm. Bu o sarışın çocuktu. Sarışın çocuğun üstine düştüğüm gibi kalkmam bir oldu. Ve bana aniden sorular sormaya başladı.
"Deli misin?"
"Neden böyle bir şeye kalkıştın?"
"Arkanda ki insanları hiç mi düşünmüyorsun?"Arkamda insan mı var. Hepsi arkama el koymak yerine taş veya bıçak fırlatıyorlar. Neyse bunu konuşmayalım.
Bende cevap olarak
"Can sıkıntısı beyaz atletli prensimi bekliyorum" dedim. Tek sorun sarışın çocukta beyaz atlet giymişti. Ve üstüne bakmamıştım. Yanlış anlaşıldı kahretsin. Sarışın çocukla terasta oturup sohbet ettik, eğlendik, gülüştük ve dertleştik. Ve en son kalkacağımızda ise bana
"Numaranı versene sevdim seni."
Demişti. İlk defa bir insan bana "sevdim" demişti. Abartıyor gibi duracağım ama cidden ilk defaydı.Telefon numaramı verdikten sonra adını sordum.
"Felix"
"Lee Felix"Ve aynı şekilde oda bana sordu.
"Adın ne siyah gömlekli prenses?"
Utanmanın verdiği kıkırdamayla birlikte adımı söyledim.
"H-Hwang Hyunjin"
"Adın güzelmiş ama ben seni siyah gömlekli prenses diye kaydedeceğim bilgin olsun"
Diyerekten kahkaha attı. İyi akşamlar dileyip hemen eve kaçtım. Yiyeceğim dayakları bile bile eve kaçtım. Keşke ona her şeyi anlatabilsem. Ama anlatsam beni bi toz parçacığı kadar sevmez. Dünyada ki önemim zaten bit kadar. İstenmeyen,sevilmeyen..
Eve gittiğimde pek hoş manzara yoktu. Babam anneme
"BU OROSPU ÇOCUĞU NERDE KADIN"
Diyerekten bağrırken
"Geldim orospunun çocuğunun babası orospu"
Diyerek içeri girdim. Bu lafı bardağı taşıran son damla olmuştu. Kemerle üstüme üstüme geliyordu. Ama ben onda koşmakta daha iyiydim. Erkekliğin yüzde doksanı topuklamaktır.
Topuklaya topuklaya bir parka geldim. Issız ve tenha da. Cebimden telefonumu çıkartıp Felix'e yazacaktım. Çünkü burda tek başıma durmam imkansızın ötesiydi. Soğuk ve güvensiz.
Siyah gömlekli prenses 💃💃💃
Şey felix
(04.02)Felix
Efendim siyah gömlekli prenses ? :)))
(4:30)Siyah gömlekli prenses 💃💃💃
Müsait misin ?
(4:32)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Summer In Your Arms
Teen FictionHwang bir gün terastan kendini atmaya çalışmasıyla Lee seslerden dolayı merakını gideremeyip üst kata çıkar ////hyunlix