1.

7 0 15
                                    

  Karanlık dalgaların arasında, yunuslarla yarış yapıyorduk. Her zaman kazandığını iddia eden arkadaşım Maria bu sefer hayal kırıklığına uğrayacaktı. Kuyruğumu biraz kalçama doğru çekip bir anda hızlandığımda arkadaşımın boğuk çığlıkları kulaklarıma ulaştı. Galibiyeti seviyordu fakat bunu hak ederek yaptığı pek söylenmezdi. Her zaman yaptığı hileyi bu sefer ben yapınca gülmeye başladı. Yunuslar ise kazananın ben olduğumu anlayınca bir baş selamı ile uzaklaştılar. Maria arkasını dönüp kaçmaya yeltendiği sırada önüne geçip belinden tuttum.

"Kaybeden incileri bir hafta boyunca toplar demiştik, değil mi Maria?"

Gülüşmeye başlayarak benden kaçmak istedi fakat buna izin vermedim.

"Hadi ama Arena! Hasat dönemi yaklaşıyor, hepsini bana yıkmazsın değil mi?"

Benden ne zaman bir şeyler istese şu an baktığı gibi bakıyordu ve ben buna dayanamıyordum.

"Sen kraliçenin kızından hasatları toplamak için yardım mı istiyorsun?"çekik gözlerimi daha da kısarak onu daha yakından inceledim.

Mavi gözleri, hafif kalkık ve Kemerli burnu, dolgun dudakları ve çıkık elmacık kemikleriyle uyum sağlayan çilleri onu güzel kılıyordu.

Benim gözümde zaten her siren çok güzeldi, kabilem'de çirkin kelimesine yer yoktu.

Maria bana daha da yaklaşıp fısıldayarak, "Sen kralın kızından kölelik beklerken iyi!"diye cevap verdi.

Maria benim üvey babamın gayrimeşru bir ölümlüden çocuğuydu, fakat bunu kimse bilmiyordu. Eğer öğrenirlerse onu hiç düşünmeden köpek balığı havuzuna atarlardı.

Dediklerine ikimiz de güldük fakat aslında içimiz burkulmuştu.

Annesini hiçbir zaman tanımamıştı, babası ise asla yüzeye çıkmasına izin vermemişti.

Ortamı yumuşatmak için kumların arasına gömülmüş taşlardan birkaç tane alıp ipe sardım ve başıma yerleştirdim. Ardından başka bir taşı uzun çubuğa bağladım.

Ben tüm bunları yaparken Maria merakla beni izliyordu.

Çubuğu bağlamayı bitirdikten sonra ise tıpkı bir kraliçe gibi yavaş ve ölümcül adımlarla Maria'ya ilerledim. Anneminki gibi kaşlarımı kaldırıp, saçlarımı önüme atınca Maria kendini tutamayıp gülmeye başladı.

Fakat bir süre sonra gülmeyi bırakıp oyunumq ayak uydurdu. Keskin kuyruğu ile zarifçe süzülerek karşımda eğildiğinde taş bağlı çubuğumu kafasına doğru tuttum.

"Majesteleri Arena benden ne emrederler?"

İsteğimi düşündüm. Onun hareketlerinden en çok yakındığımı bulmam zor olmadı.

"Artık kimseye aşık olmak yok!"

Bana eğildiği yerden başını kaldirarark baktı, kaşlarını kaldırdı, ardından çattı sonra ise gülmeye başladı.

"Bu dediğinizin imkansız olduğunu biliyorsunuz majesteleri."

Ben de anneme olan taklidimi bıraktım ve daha rahat bir pozisyona geçtim.

"Yine de bir deneyim dedim, köle."

Gülüp yanıma geldi ve tacı almak için elini uzattı, "Babam eğer bir gün benden utanmazsa belki ben de kraliçe olurum değil mi Arena?"

Bu dediğinin imkansız olduğunu söylemek istedim fakat umutla bakan gözleri bana engel oldu.

Ağzımı açıp geri kapattım ve benim başımdan alıp kendi başına yerleştirdiği taca odaklandım.

"Bence ne yapalım biliyor musun Maria? Bu taç sende kalsın ve bunu sakla. Taca her bakışında bir gün kraliçe olacağının umudunu kalbine sakla."

Gözleri mutlulukla parlarken hızlıca bana sarıldı. "Teşekkür ederim Arena. Her şey için."

Ona tam bir şey söyleyecekken bir deniz yılanı gördüm ve Maria ile kendimi sertçe oradan uzaklaştırdım.

Sessizce oradan ayrılırken Maria tacının olmadığını fark etmişti. Arkasını döndüğü anda ise tacının, yılanın içinden geçtiğini gördü. Onu almak için yanımdan hızlıca ayrıldığında peşinden gittim.

"Umutlarım, ver onu bana!"

Maria yaklaştıkça yılan hızla yukarı çıkıyordu. Giderek yüzeye yaklaştığımızı fark ettiğimde ona seslendim fakat beni duymadı.

Yüzeye artık birkaç kuyruk kalmıştı ki taç yılanın içinden çıktığı gibi Maria'nın eline düştü.

Gözleri mutlulukla coşan Maria tam bana döndüğü sırada yukarıdan bir ağ geldi ve benim arkadaşımı o ağların içine hapsetti.

Korkudan ne yapacağını bilmezken Maria'nın çığlıklarını ve çırpınışlarını izliyordum.

Bir şey yapmalıydım fakat yapamıyor, yerimden hareket edemiyordum.

Onu alan ağ uzaklaştıktan sonra hareket kabiliyetim yerine geldi ve o ağların peşinden yüzebildiğim kadar yüzdüm fakat ortalarda ne bir gemi ne bir ağ veya insan vardı.

Ağların sahibi ne yaptıysa gözden kayboluncaya kadar hareket etmemi engellemişti ve benim küçük Maria'mı kaçırmıştı.

Anneme ve Maria'dan nefret eden babası, üvey babama gitmekten başka çarem yoktu fakat onlara söylersem Maria bulunduğu gibi öldürülürdü.

Kendimi düşünmeye zorlarken kumların üzerine sert bir şey düştü. Yavaşça oraya doğru yüzdüğümde Maria'nın umut tacı ile karşı karşıya geldim.

Ona bir şey olmayacaktı ve bunu ben sağlayacaktım.

Ne olursa olsun benim küçük Maria'm kurtulacaktı ve onu ben kurtaracaktım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 17 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SİRENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin