Jeongin, kaşlarını çatarak iletildide kalan mesajına cevap beklerken açılan kapıyla Changbin'i görünce şirince gülümsedi. Changbin bir an duraksasa da aynı şekilde karşılık vermiş ve beraber içeri geçmişlerdi. İkisi de oturduğunda sessizlik olunca Changbin aklına bir şey geldiğini belirtircesine ayaklanmıştı.
"Abur cuburları unuttum. Getirip geliyorum. İstersen sen de gel."
"Yok ben gelmeyeyim de... Şey, fotoğraf çekilelim mi?" diye soran Jeongin'le Changbin'in kaşları şaşkınlıkla havalanmıştı. İçini bir heyecan kaplarken Jeongin'i onaylamış ve çekmesi için beklemeye başlamıştı.
"Ah, şey hyung, senin telefonunla çeksek olur mu? Benimkinden daha iyi duruyor kamerası."
"E tabii Samsung işte Jeongin."
Jeongin göz devirmemek için kendini zor tutarken Changbin'in telefonu açmasıyla kendisine vermesi için elini uzatınca Changbin, "Ben çekeyim işte?" demişti.
Jeongin ise gülmemek için dudaklarını ısırırken "Sen kısasın ya hyung, ben yapsam daha iyi olacak." demişti cümlenin sonunda Jeongin kıkırtısını tutamayarak.
Bu lafın üzerine Changbin altta kalmayıp -normalde kalsa da- Jeongin'in üstüne atlamıştı. Kolunu, tilki gözlü çocuğun boynuna sarıp onu boğuyormuş gibi yaparken Jeongin gülmekle meşguldü. "Kısa değilim lan ben!" diye bağırırken iyice kıstırmıştı Jeongin'i Changbin. Jeongin de en sonunda boğulmamak için kendisini sıkan kaslı koldan kurtulmaya çalışmış ve başarıyla kurtulmuştu.
"Tamam, değilsin hyung. İki metresin."
"Öyleyim zaten." diyerek kaşlarını çattı ve somurttu Changbin. Jeongin, elinin birini kaslı omza atıp Changbin'in yüzüne aşağıdan bakmış ve "Şaka yaptım hyung, alınmasana." demişti. Bunun üzerine Changbin şirince gülümsemiş ve "Alınmadım ki." demişti. Jeongin'in ilgisi Changbin'in favorisiydi.
"Hadi çekilelim. Gülümse!" diyen Jeongin elindeki telefonun kamerasını açıp hemen yan çevirmiş ve gamzelerini göstererek gülümsemişti. Changbin ise gözlerini ondan çekemeden fotoğrafı çekivermişti Jeongin.
"Tamamdır, bakalım şimdi." diyerek galeriye girecekti ki Changbin, "Hayır, kötü oldu! Tekrar çekilelim!" demişti Jeongin'in telefon ekranında hareket etmek üzere olan işaret parmağını tutarken.
Jeongin neden bu kadar gerildiğini anlamasa da "Tamam, tekrar çekilelim. Sonra bana atarsın." demişti.
Changbin dudaklarını minik minik ısırırken kafasıyla Jeongin'i onaylamıştı ve bu sefer bakışlarını kameraya odaklamıştı. Jeongin tekrar fotoğrafı çektikten sonra "Şimdi oldu." diyerek Changbin ayaklanmış ve "Ben girişe bırakmıştım abur cuburları, onları tabağa koyup geleyim." demişti.
Jeongin de onu onaylarken kapıdan çıkana kadar beklemiş ve kaslı beden, görüş açısından çıktığı gibi elindeki telefona geri dönmüştü.
İçinden "Yanılıyorlar kesin." diyerek numarasını tuşladığında çıkan "jeongin" yazısıyla anlam veremediği bir huzursuzluk hissetse de Hyunjin hyunguna yanıldığını kanıtlayacağı için içinde mutsuz bir mutluluk yer edinmişti.
Tam telefonu kapatacakken aklına gelen şeyle galeriye girmiş ve çekindikleri fotoğrafa bakmıştı. Fotoğrafta Changbin'in bakışlarının bir arkadaş için fazlasıyla sevgi dolu olduğunu görünce aklına bir soru işareti yerleşse de boş vererek telefonu kapatmış ve mutfağa girmişti.
Changbin duyduğu adım sesleriyle kapıya dönerken ağzındaki cipsi çiğnemeyi bitirip yutmuştu suçluca. Bunu fark eden Jeongin gülmüş ve "Hyung... cidden ağzın boş olunca duramıyorsun." demişti.
Sonrasında dediği şeyi tekrar düşününce Hyunjin'in mesajlarda dediği şey de aklına gelmiş ve utanarak kızarmıştı. Konuyu geçiştirmek için bir şeyler düşünürken Changbin, kızarık yanaklarıyla karşısında duran çocuğa bakarak büyülenmekle meşguldü.
"Sen neden geldin Jeongin?" diye sordu Changbin, Jeongin'in çabasını anlayarak.
"Sıkıldım boş boş oturmaktan. Hiç değilse senin yanında olayım dedim."
Changbin, Jeongin'in dedikleriyle içindeki kurumuş umut filizlerinin yeşerdiğini hissederken onlara balta vurması gerektiğinin farkındaydı. Bu yüzden de konuyu dalgaya vurmayı tercih etti.
"Yani en kötü seçenek ben mi oldum burada tilki bey?" diye alayla sormasıyla Jeongin gülerken "Hayır, hyung. O anlamda demek istememiştim." demişti ellerini hızlıca iki yana sallarken.
"Öyle olsun." diyerek surat asan Changbin diğer cips paketini de açarak kaba boşaltırken Jeongin gelip gönlünü almak için Changbin'in omzuna elini atarak yüzlerini yaklaştırıp kafasını omzuna koyunca Changbin beklemediği hareketle heyecanla atan kalbini duyabiliyordu.
Bu sesi Jeongin'in duyamayacağını bilse de eli ayağına dolaşmış ve cips paketini yere düşürünce hızlıca yere eğilmişti. Böylece Jeongin'le vücutları ayrılmıştı. Jeongin de yardım etmek için eğildiğinde alnını kıvırcık saçları örten bedenin alnından süzülen minik bir damlayı görmüştü. Ne olduğunu anlamayıp kaşlarını çatarken hızlı nefes seslerini duymasıyla Hyunjin'e hak vermeye başlamıştı.
Changbin ayağa kalkarak "Hadi artık izleyelim." demiş ve eline kaplardan birini ve içecekleri alarak salona gitmişti. Jeongin de şüpheyle giden bedeni süzerken diğer kabı almış ve ışığı kapatarak çıkmıştı mutfaktan.
Salona girdiğinde Changbin'in üçlü koltukta en sola geçtiğini görünce o da yanına ilişip dizlerine uzanmıştı. Hyungları arasında en çok Changbin'in dizlerinde yatmayı seviyordu, ne yapsaydı?
Changbin umursamamaya çalışırken hızlı hızlı cips yiyordu. Jeongin, hyungunun bu hâllerini daha önce nasıl fark etmediğini düşünürken yattığı yerde iyice rahat bir pozisyon almış ve kendisinin de yavaştan bir şeyler hissetmeye başladığını fark etmişti.
Şimdi sıra, ilk kimin hamle yapacağındaydı.
oha 15. bolum ve asla sevgili olmuyorlar ama ben birkac bolume bitirmeyi planliyordum amina

ŞİMDİ OKUDUĞUN
neden oldu (JeongBin)
Fanfiction[Tamamlanmıştır (×40)] karşılaşmalar ve karşılaşmalar iyi okumalar,