Burayı seviyorum. Kendi oluşturduğum bu dünyada , gerçek ve acımasız dünyanın günahlarıyla savaşabiliyorum. Gücümün yetmediği şeyleri burada yapmak ufak bir teselli oluyor. Gücümün yetmediği her şeyi burada gerçekleştirmek istiyorum. Bir kadını, bir insanı, bir hayvanı koruyamayan bu aptal düzen içinde kendi düzenimi ancak burada kurabilirim.
Hayvanları sevin, insanları sevin. Bu sizi aşağıya çekmez, insanlığınızdan bir şey eksiltmez. Tam aksine sizi yüceltir. Bazen katlanmanın gerçekten çok zor olduğu insanlar elbette karşımıza çıkacaktır , işte o zaman da sadece uzaklaşın. Hayat ne yazık ki kendini bilmez o.çocukları yüzünden hem o masum canlar hem de bizim için oldukça kısalıyor. Lütfen kendinize, çevrenizde gördüğünüz kedilere, köpeklere , kuşlara ve yazamadığım yüzlerce cana dikkat edin.
***
Sanırım bazen ne yaptığım, nasıl davrandığım insanların kafasını fazla karıştıyor. Aslında olabildiği kadar açık, olabildiği kadar çıplağım onlara karşı. Anlamıyorlar. Bir şeyleri idrâk edince yük olacakmışım gibi düşünüyorlar. Bu yüzden anlamak istemiyorlar. Biraz kendi kabuğuma çekildiğimde de hemen soğuk olmakla suçluyorlar beni. İnsanları anlamaya çalışmayı uzun süre önce bırakmıştım aslında ancak işim gereği sürekli iletişim kurmak zorundaydım. Hepsi birbirinden geri kafalı, dar görüşlü canlılar onlar.
Ama Jimin... Beni anlamak için sadece gözlerime bakması yeterli olan güzel sevgilim... Hayatımın en zor evrelerinden birindeyken , kendime olan öfkemle, yanlış kararlara müsait beynimleyken tanışmıştım onunla. Dedim ya anlamak istemiyorlar beni diye; Jimin ise tam aksine beni anlamak , iyi hissettirmek için ilk günden beri bir heves içindeydi. Babamı kaybettikten sonra yolumu kaybetmiştim. O anki durumum tam olark buydu. Kaybolmuştum. Defin işlerinden sonra samimi gelmeyen baş sağlığı dileklerini dinlemek istememiş ve sokaklarda aylak aylak gezmiştim birkaç saat.
Ne yapacağımı ve babamsız nasıl hayatta kalacağımı düşünmekten uyuşan beynim çok yakınlardan gelen bir alkışla yeniden canlanmıştı. Babamın taze yokluğunda bırakın bir gösteriyi izlemek nefes almak bile büyük bir ayıpmış gibi geliyordu bana. Fakat o kadar kötü, buhranlı bir hâldeydim ki düşünmek zor bir işti.
Gittim yavaş yavaş o tarafa doğru. Ayaklarım kontrolü eline almış ve beni hayatımda görüp görebileceğim en iyi şeye yaklaştırmıştı. İşte tam oradaydı , iyi çalışmayan iki spot ışığının altında Peter'in kaybolmuş perisi gibiydi. Sarı saçları hafif dalgalı, yüzü oldukça hoş bir makyajla renklendirilmiş, vücudu papatya gibi beyaz ve ince örtülerle sarınmış şekilde dans ediyordu. Üzüntüm, kırıklığım yok olmadı ancak onun yumuşak hareketleri kalbime dokunup o acıyan yerlerin üstünü örtüyordu. Orada kaç dakika boyunca onu ve zarif dansını izledim hatırlamıyorum. Dans bitmiş ,müzik susmuş ve ışıklar sönmüştü. Peki onun ışıltısı nasıl hâlâ var olabiliyordu? Herkesin o anda tek ilgi odağı oydu. Gelen tebrikleri utangaç bir gülümsemeyle cevaplamış , bugün çektiğim acı yetmezmis gibi kalbimi güzelliğiyle acıtmıştı.
Babamın bana bıraktığı tarifsiz acıyla baş başa kalana dek orada onu izledim. İnsanlar bir bir uzaklaştı bizden. Herkes evine , eşine döndü. Çocuklar babalarına bu güzel günü anlatacak , babaları saçlarını okşayıp parlak gözlerle onları dinleyecekti. Benim artık bir babam yoktu. Uzun sayılmayacak ama bana ölüm gibi gelen, babamı unutmuş olduğum bu bir saat sonra tekrar tekrar yandı içim o gün. Ne çalan telefonu duyabildi kulaklarım ne de koluma dokunan peri çocuğu hissedebildim. Çocuk gibi çöktüm yere, dizlerime kollarımı sardım ve hıçkırıklarla ağladım. Herkes evine gitmişti. Tektik onunla. Herkesim gitmişti beni bu dünyada tek bırakarak. Yalnızdım bir sokak ortasında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eros'un Kalbi | Yoonmin ✅
FanfictionSiyah beyaz filmdeki gökkuşağı benim. ~NO.1 Oneshot