"Merhaba baba."
Tony'nin şaşkın bakışları karşısında gülümsemem genişledi. Ama çok üstüne gitmek istemedim, haklı çıkmadığı için yeterince kızgındır zaten.
Tony'nin gözleri beni buldu. Sanki beni aklında tartıyormuş gibiydi."Babalık bekleme. Miras yok. Sadece barınacak bir ev ve yemek. Para..."
Tekrardan baştan aşağı beni süzdü.
"..gerektiğinde veririm."
Omzumu silkmekle yetindim.
"En azından Happy eşyalar konusunda bana yardım edebilir mi?"
"Eder- hey, sen Happy'i nereden biliyorsun?"
Pot kırmak mı? İşte ben buna derim.
"30 haneli kodun Happy adında bir şoförün olduğundan daha gizli bir şey."
Tony de benim gibi omzunu silkmekle yetindiğinde kaşlarını çattığını fark ettim.
Sandığından daha çok benziyoruz, baba.Sonunda arabaya bindiğimizde Tony bana döndü.
"Nerede yaşıyorsun?"
"Harvard'a gidelim, ben de odamdan eşyalarımı alırım."
Happy aradaki camı açtı, güneş gözlüğünü burnuna indirdi ve aynadan doğruca bana baktı.
"Harvard Üniversitesi'ne mi?"
"Aynen. MIT'yi bitireli çok oluyor."
Tony'nin tek kaşını kaldırmasıyla aradaki cam kapandı, ve araba hareket etti.
"MIT'de okuduğunu bilmiyordum."
"Lise 1.sınıfın yarısında öğretmenim beni 'dahi ve üstün yetenekli' olarak tanımladıktan sonra beni bir teste soktular. Bir sürü yetkili falan geldi. IQ puanımı ölçeceklermiş meğer. IQ'um 188 çıkınca bana bir belge verdiler, ben de onu kullanarak neredeyse 2 yılda MIT'yi bitirdim. Bana kalmam için ısrar etmelerine rağmen Harvard'a nakil oldum. Şuan Harvard'da kuantum fiziği bölümünü bitirdim ve bilgisayar mühendisliği okuyorum. Birkaç aya biter herhalde."
Sözümü bitirdiğimde camın arkasından Happy'nin öksürmesini duydum. Tamam, hayat hikayem bir tık dolu dolu olabilirdi.Tony bir süre camdan dışarıyı izledi. Ya da ben öyle sanıyordum, gözündeki gözlükleri fark etmem zaman almıştı.
"Neden sana geçmişim hakkında yalan söyleyeyim ki?"
Ani sorum karşısında Tony bana döndü.
"Ne?"
"Diyorum ki, yalan söyleyip söylemediğimi anlamak için Jarvis'ten okulların veri tabanında beni aramasını istemene gerek yoktu. Sana yalan borcum yok, doğruyu söylüyorum."
Tony gözlüğünü çıkardı ve gözlerini yine cama çevirdi.
"MIT'yi birincilikle bitirmişsin."
"Evet."
"Okul yıllığında onurlu mezunlar köşesine yazılmışsın."
"Seninle aynı sayfaya."Fazla mı tesadüf?
Tesadüf diye bir şey yoktur. Ben tesadüfe inanmam. Başıma gelen hiçbir şey tesadüf değildi.
Tesadüf olduğunu düşündüğünüz her şeyin bir yaratıcısı, tetikleyicisi vardır.
Ben de kendi olaylarımın tetikleyicisiyim.
Ya da yaratıcısıyım desem daha uygun olur."Bana benziyorsun.."
Tony aslında kendi kendine mırıldanmasına rağmen onu rahatlıkla duyabilmiştim.
"Çünkü senin kızınım."
Düz mantık.
Like father like daughter.
Tony bana yandan bir bakış attıktan sonra araba yavaşladı, ve Harvard'ın önünde durduk.
"Happy, in ve kıza yardım et."
...Happy in ve çocuğa yardım et. Eşyalar kendileri uçacak değil...
Cümle aklıma gelirken gülümsemeden edemedim.
".. eşyalar kendileri uçacak değil."
Happy oflayarak arabadan indi, ben de indim. Son bir kez Tony'e baktım. Ne diyeceğimi bilemiyordum, bir saniyeliğine elim ayağıma karıştı.
Sağol..
Önemli değil..çocuk.
"Sağol." diyebildim sadece.
"Önemli değil.." duraksadı. "...çocuk."Kapıyı kapattım ve Happy ile birkaç saniye bakıştık.
Çok kafa adam ya. Sadece bana alışamadı daha...normalde iyi adamdır yani.
"Ne duruyorsun?"
Boğazımı temizledim ve gülümsedim.
"Hadi gidelim."
Ben başı çektim ve Happy ile okula girdik. Tabi, Harvard'ın şuanki en genç öğrencisi olduğum için tüm dikkatler üzerimdeydi.
1900'lü yıllarda 11 yaşında buraya gelen Sidis'i ve yine 16 yaşında buraya gelen Ted Kaczynski'i saymazsak tarihteki en genç Harvard öğrencilerinden sayılırım."..nasıl birden ortaya çıktı aklım almıyor.."
"O garip biri, kuantum fiziği bölümünü sadece üç ayda bitirdiğini söylüyorlar.."
"Kapıya son model bir BMW ile gelmiş.."
"Yoktan var olması sence normal mi? Bahse girerim, sakladığı bir şeyler var.."
Blah blah blah..hep aynı. İnsanlar. Sadece konuşurlar, düşünmeyi bilmezler. Çünkü konuşmak her zaman daha kolay gelir."Buradan dönüyoruz.."
Happy ile beraber avluya çıkıp yürümeye devam ettik. Bahçenin diğer tarafındaki yurt bölümüne doğru gidiyoruz.
"Cidden..burada mı okuyorsun?"
Happy'nin şaşkın bakışlarıyla güldüm.
"Hayatında ilk defa mı bir Ivy League öğrencisi gördün?"
"Hayatımda ilk defa bir Ivy League okuluna girdim."
Gülmeye devam ettim. Benim gibi birkaç ögrenciye başımla selam verdikten sonra yurda girebildim. Yurt görevlisiyle artık kanka gibiydik -çoğu kişinin aksine o düşünmeyi, daha da iyisi derin düşünmeyi biliyordu- bu yüzden ona sadece el sallamam yetmişti.
Koridorlardan geçtik, merdivenlerden çıktık. En sonunda odama vardık. Ben kapıyı açtığımda karşımıza toplu iki valiz çıktı. Başka bir eşyam yoktu zaten.Happy bir şey sormaya yeltendi, ancak susmayı tercih etti.
"Bana Katherine diyebilirsin." dedim. "Ya da beni sinir etmek isteyecek kadar yakınlaşırsak Kath olarak da seslenebilirsin."
Happy hiçbir tepkide bulunmadan valizleri alarak odadan çıktı.
Bu adamı seviyorum. Düşünemediği zamanlarda susmasını iyi biliyor.Tekrardan arabaya gidene kadar 3 profesörle karşılaştık. Hepsi de sanki kendi seviyelerinden üst biriyle karşılaşmışçasına bana saygıyla selam verdiler.
Eh. Bazı konularda üstün olduğumu inkâr edemem.
Happy ile dışarı çıkıp bizi bekleyen son derece lüks BMW'ye bindik.
"Çok hızlı geri döndünüz."
Tony'nin gözlüğü ellerindeydi.
Bu adam cidden bana güvenmiyor.
"Eşyalarım hazırdı."
Tony omzunu silkmekle yetindi ve Happy arabaya bindiği anda ona seslendi.
"Cheeseburger, Happy."
"Bana da, lütfen."
Tony'nin bana olan bakışını umursamayarak kucağındaki gözlüğü işaret ettim.
Tony ne dediğimi anlamıştı, iç çekmekle yetindi.
"Seni tanımak istiyorum...Karoline."
.. seni tanımak istiyorum Karoline...
..benim adım Katherine, Karoline değil seni-...
.. diline dikkat et küçük hanım...
"Benim adım Katherine, Karoline değil."
"Her neyse."Çok komik baba.
Ha ha ha ha.
Çok güldüm.Artık senin karşındaki o küçük kız değilim baba. Tamamen çaresiz ve bu dünya için fazla saf o küçük kız değilim artık ve... problem de biraz bu.
Zaman ve kader çok değişik kavramlar. Bir kelime bile her şeyi değiştirebilir.
Bu yüzden dikkatli olmalıyım ya...Araba yol alırken uzun bir süre sessiz kaldık. Buradan sonra sohbetin nasıl ilerleyeceği hakkında gram fikrim yoktu. Eskiden olduğu gibi olsa cama kafamı yaslayıp sessiz sessiz ağlamam, Tony'nin de beni sakinleştirebilmesi için şekilden şekile girmesi gerekirdi. Ama bunu yapamayacağıma göre...
Sonunda Happy cheeseburgerler için durduğunda Tony'e döndüm. Sessizdi ve bir şeyler düşündüğü belliydi.
"Ben.." ona bir şeyler söylemek istedim. Ona duygularımı dökmeyi, hatta boynuna sarılıp ağlamayı istedim. Tüm yaşananlar...
Gözlerimin dolduğunu fark etmem oldukça zaman aldı.
...her şey düzelecek sevgilim, her şey...
...bilmiyorum, her şey daha kötüye gidecek diye korkuyorum...
...seni seviyorum baba, lütfen ölme. Yaşayacak çok şeyimiz var baba, ne olur bırakma beni. Baba!...
...geri döneceğiz Kath, birkaç dakikaya görüşürüz...
...sadece kendine dikkat et Nat...
... Neden olanları düzeltmek için kılını kıpırdatmıyorsun?! NEDEN?!...
...Çünkü doğru olan bu Katherine. Burada acı çeken tek kişi sen değilsin. Aynı baban gibisin, kendinden başka kimseyi düşünmüyorsun...
...Eğer babam sadece kendini düşünseydi şuan burada olurdu Strange, milyonlarca insanı kurtarmak için ölmemiş olurdu!..."İyi misin?"
Tony'nin sesiyle gerçekliğe döndüm. Gözyaşlarım tişörtümü baya ıslatmıştı.
Hiçbir şey diyemedim. Ağzımı açamadım. Tek yapabildiğim hıçkırmamak için dudağımı ısırmak oldu.
"İyi değilsin."
Happy'nin arabaya binmesi ve arkaya paketi uzatmasıyla Tony gözlerini benden ayırdı.Tekrar ona döndüğümde bana bir cheeseburger uzatıyordu.
"Ye, iyi gelir. Güven bana."
Kaşlarımı çattım. Tarih bir şekilde tekerrür ediyor, kader her şekilde gerçekleşiyordu.
Yine ağlamıştım.
Ve Tony bana o mistik cümleyi söylemişti.
Bundan sonra hep tekrar edeceğimiz o cümleyi...
"Tekrar hatırlatma gereği duyuyorum," dedi burgeri kucağıma bırakırken. "Anlaştığımız gibi Karoline. Babalık beklemeyeceksin. Yemek ve barınma dışında hiçbir şey yok."
"Adım Katherine."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Diğer Cadı | Marvel
Fanfiction"Bu yaptığından pişmanlık duyacağın gün herşey için çok geç olacak!" "Üzgünüm Strange. Yoluma çıkmayacağından emin olmalıyım."