Nasıl anlatsam bilemedim hiçbir zaman ,içimdeki sessizliği, yalnızlığı kendine yetemiyor oluşu. Böyle girilmez bir paragrafa onu da biliyorum ama işte size de nasıl anlatsam bilemiyorum.
Tarif edilmez yaşanır,derler ya hani hep. Gerçekten yalnızlık da tarifi olmayan bir duygu. Ben bu sözü yok etme peşindeyim. Size bu hikayede yalnızlık hissini en dibine kadar yaşatacağımı düşünüyorum. Umarım hiçbir insan yalnızlığı hiç bu kadar yakından tanımaz.
"Pardon! Tanışıyor muyuz?"
O kadar şey yaşadıktan sonra bu tanıdık fayanslar,tablolar... Görülmeye alışılmış duvarlar, insanı içine çekerken anısı olan mekan değildi sadece. Aslında onların hiçbir anlamı da yoktu. Onlara anlam katan orada yaşanmış olan anılardı. O anıları yaşadığımız insanlar... Bence iyi bir olay anı olmaz, anı dendiği zaman bile benim aklıma o geliyor. Ben kimim biliyor musunuz? Ben... ben Gizem.Gizem Akgün. 17 yaşımı doldurmak üzereyim .YKS 2024 öğrencisiyim. Hayatta zevk aldığım tek olay canımdan öte arkadaşlarımla vakit geçirmek. Onları hiçbir zaman ailemden ayırmam,en gizli şeyleri bile onlar bilirler. Onlar kim mi? Gamze Sarıca esmer, uzun boylu, güzel bir kız. Ekin Kıraç o da uzun boylu, açık kahverengi saçlı ve Cemre Aksoy. Cemre kısa boylu ,kızıl saçlı bir kız. Aramızda bir tek ekinin düzgün bir ilişkisi var .İyi ki de var. Ben artık o konuları konuşmuyorum, ilgilenmiyorum, çünkü artık gerçekten olumlu bir şey olacağını düşünmüyorum. Bunu size şu an anlatmak istemiyorum. Bizim arkadaşlığımız iki gruptan oluşuyor. Bir de erkek arkadaşlarımız var. Emre Alıcı Ekin'in sevgilisi,Buğra Aydın, Ahmet Aksoy ve Ömer Saygın. Hepsi de birbirinden yakışıklı, zeki çocuklar. Böyle anlatınca biraz karışık gibi gelse de ben anlattıkça kavrayabileceğinizi düşünüyorum. Ben ben bu grupların lideriyim, 9 kişilik bir grupta en yalnız en sakin olmama rağmen bu grubu yöneten de benim. Bir şey olacağı zaman gelip benim fikirlerimi alırlar. Bir de WhatsApp grubumuz var Cinayet Büro Temsilcileri.Evet grubu benim kurduğum o kadar belli ki... Neden mi? Çünkü savcı olmak istiyorum. Hukuk fakültesi okumak en büyük hayalim. En çok sevdiğim bir şey de uyumak, yatağım en huzur bulduğum yer.
*Sabah*
Yola çıktım. Sessizdi şu an ortam. Ortamda kulaklığıma gelen müzik sesinden başka ses yoktu. Bugün yeni bir dönemin başlangıcı olmasına rağmen sokaklar şu an sessizdi. Toplu taşımaların da böyle olmasını umarak evimizin arkasındaki otobüs durağına yürüdüm. Çok beklemeden otobüs geldi, gayet doluydu. Benimle beraber bir çocuk daha bindi otobüse. Aynı formadan vardı üstünde, aynı okulda olduğumuzu anladım. Otobüse zorla bindik, kapının dibinde durduk. Adım atacak yer yoktu. Çocukla dip dibeydik ani bir fren yapsa çocuğa sarılabilirdim. Hiç hoşlanmadığım bir durum ama ne yapabilirim ki? Çocuğun da bu durumdan hiç hoşlanmadığı belliydi. Benden biraz uzun olduğu için kapının üst tarafındaki demirlerden tutunuyordu. Ben ise alttakinden. Saat 7'yi geçiyordu, bu saatte bu kalabalık İzmir için normaldi. 15 dakikaya metroda olurdum. Yolu seyrederek gidiyordum. Normalde kitap okurdum ama bu sıkışıklıkta okuyamazdım ,müzik dinliyordum. O çocuk da dinliyordu, sadece bir kere yüzüne bakmak için kaldırdım başımı. Beyazdı. Sonunda metroya gelmiştik. Şoför ön kapıyı açtığında tam elim sıkışıyordu ki çocuk beni kendine çekti, kollarımdan tutuyordu. Şoför "Kusura bakmayın!" diye seslendi. Çocuk da beni bıraktı ve otobüsten indi. Hemen arkasından ben de indim."Teşekkür ederim !"diye seslendim arkasından. Koşar adım metroya gidiyordu ,dönüp bana baktı ve sadece gülümsedi. Ben de gülümsedim ve merdivenlere doğru yürümeye başladım. Birkaç dakika sonra tamamen inmiştim metroya. Fahrettin Altay yönündeydim. Sebepsiz şekilde gözlerim az önceki çocuğu aradı. Hemen arkamdaki koltuğa baktığımda orada oturduğunu gördüm,görmezden gelerek ben de yerime oturdum. Allah'tan metro çok dolu değildi, kitabımı okuyarak durakların geçmesini bekledim. Dakikalar sonra ineceğim durak gelmişti ve ayağa kalktım, kapıya ilerlerken onun da kalktığını gördüm. Metrodan çıkınca hızla okula doğru yürümeye başladım, bahçeden içeri girer girmez üstüme hücum eden bizim kızları gördüm. "Günaydın kankacığım." dedi Gamze. Ekin devam etti." Günaydın Gizem hanım."dedi gülümseyerek. "Günooo!"dedi Cemre . Sonra kız sarılması yaptık dördümüz " Günaydın canım arkadaşlarım." dedim mutlulukla. Demiştim ya en mutlu anlarımı hep onların yanında yaşıyorum diye. Ayrılmamız bittikten sonra "Çocuklar nerede? Gelmediler mi?" diye sordum. Biz kızlarla aramızda erkeklere çocuk diyoruz. h
Hatta bu bütün kızlar için aynı olabilir. "Köşedeki bankta oturuyorlar."dedi Ekin." Sen bilirsin tabii." dedi Cemre imalı bakışlarla. "Evet bilirim. Ne de olsa sevgilim." dedi gülerek. Biz de yol almıştık, çoktan yanlarına gidiyorduk. Bahçemiz büyüktü, çocuklar bizim geldiğimizi görmediler yanlarına gidince Emre heyecanla ayağa kalkıp Ekin'e sarıldı. "Abi gören de sabah sarılmadığınızı zannedecek ya!" dedi Gamze. Haklı bir isyan. Ben de hak verdim "Bu ne vıcık vıcık!" dedim yüzümü buruşturarak. Cemre de bir şarkı sözü ile bize hak verdi." Olan var, olmayan var, kıskanırlar." bu sözün üzerine kahkahalarla gülmeye başladık. Normalde Spotify olan bendim ama bu özellik bulaşıcıydı galiba. Gülme krizine girince çıkamıyordum bir türlü. Bu bir tek bunların yanında oluyordu onlar susmuş benim de susmamı bekliyorlardı. Bahçeye sırtımı dönmüştüm, onların yüzü bahçeye dönüktü bir anda hepsinin gözleri fal taşı gibi açıldı. "Ne oldu?" dedim şaşkınlıkla. Hepsi birden ayağa kalktığında neler olduğunu anlamak için ayağa kalktım,baktıkları yöne doğru baktığımda yüzümdeki uzun gülümseme söndü bir anda. Gamze kulağıma fısıldadı."Biz bir dolaşalım, siz konuşun." dedi. Hepsi bir anda ortamı terk etti. Karşımda o vardı. Serkan...Serkan benim flörtten çok sevgiliden az hangisi sıfatla hayatında olduğunu bilmediğim birisiydi. Artık yoktu hayatımda. Olmaması daha iyiydi çünkü. Başı önünde yanıma geldi ben kaşlarım çatık bir şekilde yerime oturdum." Gizem... Gizem 2 dakika konuşalım ne olur?" dedi yalvaran bir ses tonuyla. Eskiden gözümde en yakışıklı olan, kendisine en çok güvendiğim kişinin artık yüzünü bile görmek istemiyorum. t
"Tanışıyor muyuz?" dedim katı bir sesle. "Ne demek tanışıyor muyuz? Gizem benim Serkan." dedi. "Ben Serkan diye birini tanıyordum ama o dürüst, sözünde duran, iyi, güvenilir biriydi. Ben sizi tanımıyorum, şimdi lütfen gider misiniz?"
"Bulduğun çözüm bu mu? Tanımıyormuş gibi yapmak." dedi. s
"Senin yaptığın gibi çekip gitmiyorum en azından!"dedim sertçe. Sustu... Devamı gelmedi.