Plüton'un Hikayesi

631 8 0
                                    

Bugün size Plüton'dan bahsedeceğim. Plüton, bilirsiniz hani şu Güneş sistemimizdeki Güneş'ten en uzak gezegen, yani en uzak gezegendi...

Plüton'un hayatında olmasından en mutlu olduğu şey hiç kuşkusuz Güneş'ti. Evet ondan hep uzaktaydı, istese de yaklaşamıyordu, önünde hep başka kocaman güzel gezegenler vardı. Bilirsiniz, o ne ateşli ve feminen venüs olabilirdi, ne de içinde hayatlar barındıran Dünya, ne kocaman güzel bir kuşağı vardı Satürn gibi, ne de nerden bakarsa baksınlar herkesin 1 kerede farkedeceği etrafı hep uydularıyla ve toz bulutlarıyla kalabalık Jüpiter. Plüton kendi halindeydi, nadiren farkedilir veya bahsi geçerdi, yine de o bunları umursamazdı, Güneş'le resmen bir bağı vardı işte ve kimse bunu yadsıyamazdı, ne kadar uzakta, ne kadar küçük ve ne kadar göze çarpmasa da o Güneş'in olduğu sistemdeki gezegenlerden biriydi. Bu yüzden hep kendini şanslı hissederdi.

Plüton, Güneş'i izlemeyi çok severdi, evet çok uzaktan izlerdi belki ama yine de her gün, gözünü açtığı ilk an ona "günaydın!" der ve hiç sıkılmadan bütün gün onu izlerdi. Nasıl izlemesin ki, Güneş yaratılmış en güzel, en parlak cisimdi ve Plüton onun sıcaklığını o kadar uzak mesafeden bile hissederdi. Güneşti o, farklıydı, bir tane daha var mıydı ondan? Asla. 

Güneş, aslında bildiğimiz diğer yıldızlardan biriydi, parlaktı ve göz alıcıyıdı. Etrafındaki diğer bütün cisimleri kendisine çeker ve hayran bırakırdı, çekim alanına giren de bir daha kolay kolay çıkamazdı. Yakından pek uzaktan göründüğü gibi değildi elbet, çok ateşler kaynardı içinde, fazla değişik ve diğer cisimlerde olmayan tuhaflıkları barındırırdı içinde. Fazla yaklaşırsanız yanar veya sizi farketmediği için çok küçük ve önemsiz hissederdiniz mesela. Yine de o kadar çekiciydi ki, kimi küçük cisimler ona yaklaşmak için hayaller kurardı. Plüton da kurardı o hayallerden elbet arada sırada; Merkür kadar yakın olmak isterdi kimi günler, kimi günler ise hem ona yakın, hem de herkesin güzelliğini konuştuğu Venüs gibi olmak.

O günlerden bir gün Plüton bir haberle hayallerinden uyandı. Denilene göre Güneş artık onu gezegeni olarak kabul etmiyordu. Nasıl olabilir derken bakmıştı ki bilgi doğruydu, Güneş sistemi gezegenlerinden biri olmaktan çıkarılmıştı. Güneş ona seninle kayda değer bir bağımız yok artık demişti, "benim için etraftaki milyonlarca cisimden birisin". Plüton çökmüştü, neden diyordu, bir yanlışlık olduğunu düşünüyordu ama hayır. Güneş'in kararı kesin ve bilinçliydi.

Etrafındakiler ona aslında hiçbir zaman gerçek anlamda gezegen olmadığını dolayısıyla bir bağı olmamasının normal olduğunu söylüyordu, aslında hayatında bir şeyin değişmediğini ve büyütülecek bir şey olmadığını telkin ediyorlardı. Plüton'da Güneş'te hala oldukları yerdeydi. Plüton hala her sabah aynı Güneş'i selamlayabilecekti ne de olsa.

Plüton denilenlerin yanlış olduğunu düşünmüyordu, haklılardı belki ama o sadece başından beri tesadüfen kazandığı konumundan atıldığını, bağının koparıldığını ve uzaklaştırıldığını hissediyordu o an. O zaten yeterince uzak ve zararsızdı. Neden oydu ki...?

Uzayda büyük kocaman bir boşlukta asılı tek başına kalmış gibiydi şimdi, ne yapacağını bilemiyordu... herkes gibi hayatına devam edebilirdi, her gün Güneş'e bakmaya devam edebilirdi ama kırılmıştı işte, hiçbir şey içinden gelmiyordu. Tüm bunları düşünürken koca gece bitmesin istedi, belki de bir rüyaydı gördükleri, gece olmaya devam ettikçe bir rüya gördüğünü düşünmeye devam edebilirdi...ama ne yazık ki her gece gibi o gece de bitti.

Taaaaa uzaktaki Dünya gezegeninde bir kız kulaklarına çalışan şu sesle uyanıyordu:

"HEY UYUYOR MUSUNUZ? BENİM GÜNEŞ'İM BENİ TERKETTİ AMA YİNE DE SABAHA UYANDIM, YİNE DE BİRİLERİNE GÜNAYDIN DEMELİYİM, SİZ DE UYANIN ARTIK !"


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 18, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Plüton'un HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin