CASE 143 -MİNSUNG-

1

Jisung elinde bir fincan buzlu Americano ile tembel tembel ofise doğru yürüdü, önümüzdeki pazartesiden korkuyordu. iş arkadaşlarıyla selamlaştı ve yerine oturdu. Masasının üzerinde bir yığın dosya onu bekliyordu ve bunun ne anlama geldiğini zaten biliyordu.

Şef ofise girdi ve o onları uğurlayıp Jisung'a yaklaşmadan önce herkes onu saygıyla selamladı.

"Günaydın Bay Han. Görüyorum ki çözmeniz gereken bir sürü yeni dava var." dedi şef, Jisung'a gülümseyerek.

Jisung gülümsemeye karşılık verdi, "Günaydın efendim. Evet, bir sürü yeni vakam var. Ama neden onları hep bana veriyorsunuz?" sesinde bir kırgınlık vardı.

şef hafifçe kıkırdadı, "çünkü sen elimizdeki en iyi dedektifsin. artık bu kadar gevezelik yeter ve işe koyul," dedi ofisten ayrılırken.

Jisung, hepsi SKZ olarak bilinen tehlikeli bir mafya grubuyla bağlantılı olan çeşitli dava dosyalarını okumaya başladığında içini çekti.

Bu kötü şöhretli gruba L.K. adında gizemli bir kişi liderlik ediyordu. L.K'nin gerçek kimliğini ya da baş harflerinin ardındaki anlamı kimse bilmiyordu. tek bildikleri, L.K'nin çok sayıda suçun arkasında olduğu ve onu yakalamaya kararlı ajanları alt etme ve onlarla alay etme konusunda bir üne sahip olduğuydu.

Jisung'dan önce L.K'nin davasını üstlenen her ajan sonunda pes etmişti ve arkasında bıraktığı karmaşık bulmacaları çözememişti.

L.K insanların zihinleriyle oynama konusunda bir yeteneğe sahipti ve onunla bağlantılı tüm vakalar başkalarına çözülemez görünen bilmeceler ve ipuçlarıyla doluydu. ama Jisung farklıydı. herkesi şaşkına çeviren ipuçlarını çözme konusunda bir yeteneği vardı.

Jisung, araştırmaları sayesinde mafya ve lideri hakkında birkaç ipucu toplamayı başardı. öldürme yöntemlerini öğrendi ve bazı üyelerinin kimliklerini tespit etti. Jisung'un gerçekten de ellerindeki en iyi dedektif olduğu açıktı.

Jisung ayrıca L.K.'nin cinayet işleme yöntemini de keşfetti. Katil, kurbanların kalplerini acımasızca üç kez bıçaklıyor, kalbi çıkarıyor ve ona pembe bir zarf iliştirip olay mahalline bırakıyordu. Zarfın içinde ona yöneltilen bilmeceler ya da şiirsel mesajlar olurdu.

Jisung, cinayetlerinin tuhaf doğasına bakılırsa, liderin sapkın ve aşk hastası bir psikopat olabileceği yönünde spekülasyon yapmaktan kendini alamadı.

"Hey Jisung, başka bir vaka mı var?" Chan, Jisung'a yaklaştı ve kollarını Jisung'un omuzlarına koyarken ikisi de yeni çantaya baktı.

"Evet, bunu kabul etmek istemesem de aslında başka seçeneğim yok." dedi Jisung, Chan'ın kollarını omuzlarından indirerek.

"Bütün bu bilmeceler ve şiirsel saçmalıklar yüzünden delireceğimi hissediyorum" diye ekledi.

"Yapabilirsin ji. Herhangi bir sorunun olursa her zaman benimle, seungminle ve hatta şefle konuşabilirsin." dedi Chan, Jisung'a güven verici bir gülümsemeyle.

"Teşekkürler hyung. Endişenizi takdir ediyorum ama sizi, özellikle de şefi rahatsız etmek istemiyorum. Onun nasıl olduğunu bilirsiniz." diye yanıtladı Jisung, şefi rahatsız etme düşüncesiyle titreyerek.

"Haklısın, o zaman onu rahatsız etmemek en iyisi." Chan güldü ve Jisung'un masasından kendi masasına döndü.

Jisung yeni dava dosyasını diğerleriyle ilişkilendirmeye çalıştı ve haklıydı; dosya hâlâ SKZ mafyasıyla bağlantılıydı, ancak bu sefer dava biraz sıra dışıydı. Bu bir cinayet davasıydı; kurban kırmızı güllerle çevrili olarak bulundu. Ölüm nedeni göğüste alınan bıçak yarasıydı ancak kalp olması gereken yerinde kalmıştı.

Suç mahallinde pembe bir zarf bulundu ve artık onun görevi faili araştırmak ve yakalamaktı, ancak onun kim olabileceğine dair zaten güçlü bir şüphesi vardı.

zarfın içindeki mektubu dikkatle inceledi ve bir şiir buldu:

"Gece gökyüzü gibi parlayan gözler,
o kadar güzel bir manzaraydı ki sadece iç geçirebildim.
Ağladığında gittiğin bir nehrin olduğu yerde buluş benimle."

Jisung'un gözleri şiirde bahsedilen nehri hemen tanıyınca genişledi. aynı zamanda L.K ilk kez onunla tanışmak istedi