Bölüm 10

216 20 20
                                    

İyi okumalar
Oy vermeyi unutmayın

~~

"Felix?"

Jeongini görmemle anında rahatlamıştım. Elimi kalbimin üstüne koyup dizlerimin üstüne doğrueğildim hafifçe. Kalbim delicesine hızlı atıyorken derin nefesler alıyordum.

"Ahmak herif korkudan öldüm!"

"Asıl ben korktum ne işin var lan burda?"

"Bi süreliğime saklanmam lazım, sen niye buradasın?"

"Rusya'dan gelecek bi kaç silah vardı onları kontrol edecektim Baskın yedik kendimi zar zor buraya attım"

"Ne baskını?"

"Bilmiyorum Lara ortalıkta yok. Başkan sürekli darlıyor, baskın üzerine baskın geliyor. Bi şeyler olduğu kesin. Rusya'daki elçimiz de aradı bi daha böyle anlaşma yapacağımızı sanmıyorum"

"Siktir! Tarikat çöküyor demek mi bu?"

"Hayır, Lara gider başkası gelir. Bu çetenin başında Michael olduğu sürece bi şey olmaz. O piç yüzünden yaşamadığımız kalmadı"

"Ah doğru, neyse geç otur"

"Anlat niye saklanıyorsun"

"Ensemizde olan piç polisin oğlu dolanıyor peşimde. Lara'yı öldürürken gördü-"

"Ne! Lara'yı mı öldürdün?!"

"Bağırma ahmak! Evet, kadın üzerime oynuyor resmen. Son 4 operasyonda yakalanıyorduk resmen. Jisung vuruldu onun yüzünden. Dayanamadım. Neyse işte o çocuk gördü. Telaş yaptım neyseki Chan yetişti. Uyuşturucu verdi, hafif olanlardan. Sonra ne yaptı bilmiyorum ben de kaçtım"

"Oh, olaya gel. Yalnız uyuşturucu kanında belli olmaz mı?"

"Bizim hastanede halletti Chan"

"İyiymiş. Ne kadar kalacaksın burada"

"Birkaç gün, tarikat için neler olacak bir bakalım sonra gideceğim"

"Anladım"

Birkaç gün sonra

"Dinliyorum"

"Michael geldi Lara'nın ölüm haberinden sonra. Herkesi topladı, boş boş bir sürü tehdit falan etti. Lara yerine kendisi geçmek istiyordum fakat baban durdu onu. Michael'in Amerika'da olmasını gerektiğini anlattı, kıvrak zekalı bu baban. Neyse seni öne sürdü, başta karşı çıktı sonra mantıklı düşününce olur dedi. 1 yıl içinde yaptıkların malûm. Bu yüzden kabul etti. Seni sordu uydurdum bir şeyler gitti. Kısaca tarikat lideri sensin hayırlı olsun"

"Şaka mı yapıyorsum ya! Ben kurtulmak istiyorum adam beni başa getiriyor!"

"Yapabileceğim bir şey yok. Baban yüzünden, aklımda bir hinlik var eminim"

"Hay babamı- neyse Hyunjin peki, naptın onu?"

"Aklında biraz şüpheler var fakat netleştiremiyoe o yüzden sakin bu aralar. Sen de bir an önce gelsen iyi olur. Seni sorup duruyor"

"Tamam geliyorum bugün"

Telefon kapatıp koltuğa fırlattım. Hayatın bu denli bana karşı olmasına deliriyordum artık. Bataklık gibiydi, kaçtıkça içine batıyordum. Ve bu benim kaçınılmaz sonum gibiydi artık.

"Neden bu kadar sinirleniyorsun Felix. Aklını kullan, Lara yıllardır bu işte ve tarikat lideriydi. Sense 1 yıldır daha. Biraz buna güvenip ona göre olan yapabilirsin. Bitirmek istiyorsan tarikatı kendin bitir."

Jeongin'in cümlelerini kafamın içinde tartıyordum bir yandan. Mantıklı gelse de oldukça zor olduğunu biliyordum. Liderleri bitirmek çok zordur, imkansız değildir ama işin sonunda ölen binlerce kişi olabilirdi. Bunu göze alır mıydım bilmiyordum.

"Düşünürüz sonra, gidelim hadi"

"Peki, ama sen yine de iyi düşün"

~~

Ofiste oturmuştum, en sevdiğim şarkıyı dinlerken gözlerimi kapatmış düşüncelerimi susturmaya çalışıyordum. Üstümde dağlar kadar yük vardı âdeta. Ve yine hep aynı güne çıkıyorum bu düşüncelerim gün yüzüne çıkarken. 1 yıl önce... Dönüm noktam gibiydi, olmasındı keşke ama keşkelerle geçmiş değişmiyordu.

Döndükten hemen sonra Michael aramıştı, olan biteni bilmiyormuşum gibi anlatmıştı. Daha sonra sözleşmeyi imzalayıp mail yoluyla atmıştım onlara. Kısacası Lara'nın ölümü kimseyi etkilememişti biz hariç. Ancak bu son zamanlarda garibime giden bir şey vardı ki aklımı kurcalayıp duruyordu.

Hyunjin...

Beni aramamış evime bile gelmişti. Hâlbuki geldiğimi öğrendiğinde dibimde bitmesi gerekiyordu.

~~

Her neyse, onunla daha sonra ilgilenirdim. Ama  yine de aklımdaydı, neden çıkmıyor bu lanet herif aklımdan! Sanki yıllardır tanıyorum da eksikliğini hissediyordum ama saçmaydı! Ah sikeyim gerçekten. Kulaklığımı çıkarıp telefonu aldım masadan. Ofisten çıkıp kimseyle konuşmadan direkt otoparka indim. Arabaya binip direkt okulun yolunu tuttum. Hyunjin'i orada bulacağımı umuyordum.

Okulun yanındaki sahile geldiğimde kendimi arabadan attım direkt. Bu günlerde her yer bana dar geliyordu, sığamıyordum hiçbir yere.

Hafif esen rüzgar bedenimi sıyırıp geçerken caddeye çapraz kalan banka geçip oturdum. Dünyanın dinginliği, sessizliği ruhumu dinlendirdi bir anlığına. Uzun zamandır huzurun eksikliğii vardı üzerimde, sanki bir şeyler hep huzursuzluğuma yol açıyordu, bir şeyler hep yanlıştı. Huzurlu olduğum anlarda bile huzursuzluk yer edindiğinden, bir anda var olacakmış gibi hissediyordum. Huzur da benim yasak elmamdı.

Aradan birkaç saat geçmesine rağmen Hyunjin gelmemişti. Saatle yüz göz olmuştuk resmen baka baka, neden böyle meraklıydım bilmiyordum. Sadece içten içe görmek istiyordum ama... Ne saçmalıyorum ben ya!

~~

"Jisung iyi mi?"

"Daha iyi merak etme, toparlanır birkaç güne"

"Buna sevindim. Dostumla yeni başlıyoruz ne de olsa."

"Planımız nedir?"

Sırıtarak sırtımı geriye yasladım. Aklımın içinde dolaşan tilkilerle keyfim yerine gelirken merakla bana bakan arkadaşlarıma döndüm.

~~

Merhaba, yazım yanlışlarını daha sonra düzelteceğim lütfen kb🙏🏻

Pek moralim yoktu uzatamadım diğer bölümler uzun olur

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 11, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Madness and Badness |HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin