"Evin tek çocuğu benmişim gibi davranılıyor şu evde." Evet çünkü evin tek çocuğu benim. Abilerinin ikisi de şehir dışında Kerem, evin tek çocuğu sensin. Artık alışmam gerekiyordu sanırım bu duruma.
Söylene söylene yürüdüğüm yolda ayaklarımı da yere sürtüyordum. Anneme belli etmesem de artık markete diye çıkıp başıma saçma sapan şeyler gelmesinden sıkılmıştım. Ne mutlu ki bana bu sefer başka markete gidiyordum yani onu görmeme gerek kalmıyordu.
En sonki itiraflarından sonra ondan uzaklaşmıştım iyice. Artık aklıma bile gelmiyordu, onun gibi biriyle ne işim olabilirdi ki?
Marketin kapısını açtıktan sonra elime tutuşturulan kağıda baktım. Yüzümü buruşturup gözlerimi kısmıştım, her ne kadar gözlüğüm olsa da görmekte zorluk çekiyordum.
"Anne bu ne ya, çivi yazısı falan mı," söylenerek yürüdüğüm yerde reyonlara da bakıyordum. Annemin yazdığı şeylerin hiçbirini anlamıyordum. "Şimdi almazsam eve gidince ben azar işiteceğim. Of ya.." olduğum halden memnun olmadığımı belli edercesine hareketlendiğimde etraftakilerin beni deli zannetmemesi için önüme döndüm.
Annemin yazdığı şeylerde okuyabildiğim kadarını okudum, okuyamadığımı anneme mesaj olarak attım çünkü telefonlarımı açmıyordu. Bu işe bakılırsa daha on dakika fazladan buradaydım.
Karşılaştığım atıştırmalık şeylerin olduğu reyona dönüp neler olduğuna bakarken sağımdan uzanan büyük ve kemikli eller en sevdiğim çikolatalardan birini almıştı.
"Bir de ben kendimi koruyabilirim diyorsun, daha takip edildiğinin bile farkında değilsin."
Arkamdan duyduğum sesle arkama dönmeden ofladım. Bu adam nasıl her yerde karşıma çıkıyordu? Daha önemlisi takip mi ediliyordum?
Yavaş yavaş arkama döndüğümde kıvırcık saçlarla karşılaşmıştım. Benden uzun olduğu için kafamı biraz da olsa kaldırmış, anlamaz gözlerle yüzüne bakıyordum. Ciddi olup olmadığını kontrol etmeye çalışıyordum ama ciddiydi sanırım.
Altay'ın yanındaki kişilere baktığımda iki tane Altay ile yaşıt olduğunu düşündüğüm kişilerin vardı. Yanlış görmediysem ikisinin de gözleri renkliydi.
Onlara baktığımı fark eden Altay eliyle ikiliyi göstermişti. "Bak bu Cenk, bu da Tayyip Talha." Kısa olan Talhaydı, uzun olansa Cenk o zaman.
Cenk dediği kişi Tayyip Talha'nın omzuna kolunu atmış bana bakıyordu. Aynı zamanda diğer kişi de bana bakıyordu ama ben onlara sanırım öyle uzun bakmıştım ki artık bana dikleniyorlar gibi hissediyordum.
"Takip ediliyorsun Kerem." Tekrardan Altay'a döndüğümde kafa salladım. "Aynen, eminim takip ediliyorumdur." Yapmacık bir gülümsemeyle Altay'a baktığımda göz devirip soluklandı. Cenk'e baktığını fark ettiğimde ben de baktım. Cenk kafasını eğmiş, gözlerini yukarı Altay'a sabitlemiş gülümseyerek Altay'a bakıyordu.
Sakin olmasını mırıldandığında yanında çok az küçük duran Talha'ya baktım. O da tıpkı Cenk gibi bana bakıyordu. Biraz onunla bakıştım. Bana pek de güvenli bakıyor gibi değildi.
Cenk, omzundan yönlendirdiği Talha'yla bizim yanımızdan uzaklaşırken ben Altay'a bakmıştım. Yanına adımladığımda Cenk'e baktım birkaç saniye ve sonra tekrar Altay'a döndüm.
"Sevgililer mi?" diye sorduğum soru üzerine Altay'ın da gözü bana dönmüştü. Gülümseyerek kafa salladı. "Her ne kadar kabul etmek istemesem de öyleler."
Gülümseyen suratı solduğunda kaşlarımı havalandırarak şaşırdığımı belli ettim. Cenk'ten veya Talha'dan mı hoşlanıyordu ki böyle bir tepki vermişti?