MERHABA, ben CeCe ( sisi)... neden adın yabancı diyeceksiniz. size herşeyi baştan sona anlatıcam..
23.eylül. 1998
Annem, 25 yaşında amerika doğumlu mavi gözlü kumral saçlı güzel bir kadın... ve babam; siyah saçlı, ela gözlü esmer güzeli.. annem ve babam ın tanışmaları biraz garip. annem o zamanlar üniversiteden yeni mezun olmuş aile nin çalışkan ve takdir görmüş kızı...babam ise oraya bir iş tekilifi üzerine türkiyeden amerikaya gelmiş bir türk... tesadüf şu ki.. ikiside oraya başvurup iş almak için geldi.
2 SAAT ÖNCE
Babam takım elbisesi fötr şapkası ve iş çantasıyla giyimine özen göstermiş o gün... oraya gitmesinin sebebi işi devr alması ve patron olmasıydı. annem ise başka ülkelerden gelicek malzemeleri almak için hava alanında bekliyor... uçak 8 saat sonra havaalanına indi...uçaktan indi.. ve hızlı bir şekilde yürüyordu. annem ise işe yetişebilmek için malzemeleri bekliyordu... ne malzemesi diyeceksiniz ve annenin işi ne? annem bir genetik mühendisi! kargo nun geldiğini gören annem hızlıca koşamaya başladı. babam da o arada işe yetişmeye çaılıyor ve vakit kaybetmeden hızlıca yürüyordu... Biliyorum çok klasik ama hikaye böyle...
annem ve babam çarpıştı. ikiside yere düştü... babam kızgın bir şekilde.. çantasından fırlamış eşyaları toplarken sinirine hakim olamadı ve bağırdı
- ÖNÜNE BAKSANA !!!!!!!!!!!
Bu sırada kafasını kaldırdı ve annemi gördü... ve dakikalar boyunca birbirlerine bakarak donup kaldılar... bu sırada annem söze başladı...
- Look at the front! You are killing me! ( önüne baksana! beni öldürüyordun!)
+ See you in front of the main! ( asıl sen önüne bak!)
-fool! ( sersem)
+rotten !( kokuşmuş!)
evet ilk görüşte birbirlerinden hem hoşlanmış hemde nefret etmişlerdi! ama böyle bitmiyecekti. ee tabi birbirlerini bir daha görmeyeceklerini sandıkları için ağır sözler söylemişlerdi. ikiside aynı yöne ilerlerken bir taxı geçti. ve taxiyi durdurdular. ikiside bir sağdan bir soldan aynı taxiye binince yüzlerindeki şaşkınlık ifadesi anlatılmazdı.
:Where are we going? ( nereye gidiyoruz?)
-+Washington, D.C. Jones building. (washington d.c. jones binası.)
-+ what? ( ne?)
-+Shut up! (kapa çeneni!)
Annem duramadı ve söze başladı.
+Are you foreign? (yabancı mısın?)
- yes, turkey. ( evet, türkiye)
Birbirleriyle konuşmaktan çekiniyor. ve bir an önce gittikleri yere ulaşmayı istiyordu ikiside... sonunda binaya vardılar...ikiside binaya girdi. annem mülakata babam ise cv sini verip eski patronla görüşmeye...annem mülakata girmek için patronu odada beklerken patron ise tamamen mülakatı unutmuş. babam la kouşuyordu. birden aklına geldi.
+I have an interview today. If you analyze good interview. your business! (bugün bir mülakatım var. eğer mülakatı iyi analiz edersen. iş senin!)
babam ve patron mülakata girdi. ve annem ve babam birbirlerini gördükleri an şaşırdı ve ikisi söze başladı.
-+ you again? (yine mi sen?)
mülakattan çıktıkları an ikisininde yüzü buz kesmişti.annem işi alabildimmi diye düşünüyor. babam ise patron olabildimmi? diye. patron annemi ve babamı odasına çağırdı. kapıyı çalıp içeri girdiler. patron söze başladı.
-I congratulate the bottom nicole job. (nicole işi aldın tebrik ederim.)
- and the fatih, I think I'm now retired. your seat. (ve fatih, sanırım artık emekli oluyorum. koltuk senin.)
- nicole: what? ( ne?)
-This fatih. your new boss. (bu fatih. senin yeni patronun.)
Babam ın yüzün de sinsi bir gülümseme vardı. çünkü anneme yapıcağı sayısız işkenceler aklına geliyor ve sevinçten çıldırıyordu. babam patronla el sıkıştıktan sonra koltuğa büyük bir zevkle oturdu. ve anneme iş buyurdu.
+ nicole!
- yes? ( evet?)
+ Bring me coffee! (bana kahve getir!)
- yes, sure! ( evet, tabi!)
Daha bu yapacaklarının başıydı. annemi deli edene kadar durmayacaktı. bütün ay anneme getir götürcülük yaptırıp, geç saatlere kadar çalıştırdı. annem sözünü esirgemeyen, sivri dilli bi o kadar da bağımsız bir kadındı. ama bu işe çok ihtiyacı vardı. bu yüzden babamın ne kadar işkence etmesine rağmen sesini çıkaramamasına deli oluyordu.
bir gün annem ve babam akşam iş görüşmesinden dönüyorlardı. denizin yanındaydılar. babam iki tane simit alıp bir tanesini anneme verdi. ve deniz kenarında oturup sohbet ettiler. herşey yolunda giderken babam anneme iş buyurarak. ^çay alıp gel ^deyince kayış koptu. annem birden sinirlenerek ayağa kalktı. ardından babam. annem sinirle söze başladı.
-I'm sick. I also came to work not to be your slave...(bıktım artık. ben senin kölen olmaya değil çalışmaya geldim ayrıca...)
annem konuşmaya devam ederken babam ilk hamleyi yaptı. annemi öptü. o kadar uzun öpüşmüşlerki kaç dakika sürdüğünü hatırlamadıklarını söylediler. annem ve babam öpüştükten sonra bir süre gözlerinin içine bakarak bakışmışlar. işte annem ve babam böyle tanışmışlar.