Zeynep Serdengeçti
Mutfak tezgâhının önünde peynirleri keserken belimden sarılan iki kol hissettim. "Bu minik hanım neden yine mutfakta acaba." Geldiğini fark etmediğim için üzülürken gelişine sevinip kestiğim peynirden bir parça ona uzattım. "Biliyorsun Efe senden benden başkasının yaptığı yemeği yemiyor." Belimdeki elleri çözüldüğünde kollarının sıcaklığının olduğu yerde sanki soğuk yeller esmiş gibi üşüdüm.
Bir anda havalanınca istemsiz bir çığlık dudaklarımdan firar edip içeride uyuyan kızımı uyandırmıştı. "Yaa Mert bak kızı uyandırdık!" Sitemime karşı gülerek odamıza doğru adımlamaya başladı. Odamıza geldiğimizde beni yatağa yatırıp ağlayan kızımızı kucağına alarak yanıma getirip emzirmem için göğsüme bıraktı. "Güzelim anlıyorum seni oğlumuz o bizim ben de onunla ilgilenmek istiyorum ama sen daha üç gün önce fazlasıyla travmatik bir doğum yaptın, çok fazla kan kaybettin senin dinlenmek gerekiyor. Hatta minik hanım toparlayana kadar emzirmemen de gerekiyor ama işte, dinlemiyorsun beni." Emen kızıma bakıp hafifçe sırtını okşadım. "Mert zaten bin yedi yüz gram doğdu minnacık bir şey, ona iyi gelebilecek tek şey benim sütüm ben sırf yorgun düşmeyeyim diye ondan bunu esirgeyemem. Ayrıca emzirmek o kadar güzel bir duygu ki, emzirdiğimde sanki tüm yorgunluğum gidiyor, korkularım yok oluyor onun nefesini göğsümde hissetmem, yutkunuşlarını duymak çok büyüleyici bir şey." Gülümseyerek dolaptan aldığı battaniyeyi üzerime örttü.
"Şu dünyada annelik en çok sana yakışıyor," Yüzümde içten bir gülümseme oluştu bu sefer. Arkamdaki yastığı da düzeltip yatar pozisyona gelmeme ve kızımı yanıma yatırmama yardımcı olduktan sonra saçlarım arasına derin bir öpücük kondurdu. "Güzelim siz yatın ben şu afacanın yemeğini hazırlayayım." Yeni yeni uykuya dalan kızımı uyandırmamak için sessizce gidişini izledim.
Yaklaşık bir yirmi dakika sonra geri gelince önce uykuya dalan kızımı yatağına yatırıp sonra kızımdan boşalan yere kendisi kuruldu. "İkisi de uyudu," Başımı sallayarak göğsüne sokuldum. "Hadi biz de uyuyalım," Kollarını etrafıma dolarken şaşkın bir sesle mırıldandı. "Beş buçukta?" Saat o kadar erken miydi yirmi bir aralıktı bugün güneş erken battığından olsa gerek saat en az gece on bir gibi hissediyordum. "Erken miymiş o kadar, ben çok yoruldum." Beni iyice yukarı çekip göğsüne yatırınca gözlerimi yumdum.
"Bugün çocuklarla ilk kez yalnız kaldım ya ondandır," Hızla doğruldu bu hareketi benim de doğrulamama sebep olmuştu. "Ne demek yalnız kaldım, Cemre neden gelmedi?" Cevap vermek istemedim eğer söylersem gidip bir şey yapmaz ama içerlerdi biliyordum her zaman en iyisini yapmaya çalışıyor ama bir yerden sonra tosluyordu. "Zeynep soru sordum?" Sorusunu yineleyince mırıldanarak cevap verdim. "Sabah beni aradı onun da bir hayatı olduğunu bana bakıcılık yapamayacağını falan söyledi, ben zaten bakıyorum başımın çaresine." Beni tekrar göğsüne çekerken bir şeyler mırıldanıyordu.
"Olmaz öyle, çok kan kaybettin, hâlâ da kaybediyorsun, zayıf düştün yalnız başına olmaz. Tamam, ben izin alayım birkaç hafta yanında kalayım."
Gerek yok demek istesem de dinlemeyeceğini bildiğimden onaylar bir biçimde başımı sallamakla yetindim.
Kızımın ağlaması beni uyandırdığında ne kadar yorgun olduğumu fark ettim. Kalkıp beşikteki kızımı alacak gücüm bile yoktu. Gözlerimi aralayıp kızıma baktım bu öyle bir histi ki kalkmadığım için kendimi suçluyor ama kaslarıma söz geçirip de kalkamıyordum da. Mert'e baktım öyle güzel uyuyordu ki uyandırmaya kıyamıyordum. Doğrulmaya çalışınca başıma saplanan acıyla beraber kendimi geri bıraktım. Başım neden ağrımıştı ki şimdi. Kızım daha çok ağlarken ne yapacağımı bilemeyip Mert'i uyandırmaya karar verdim.
"Mert," Sesimle beraber sıçrayarak uyanmış bir süre ne olduğunu anlayamasa da anladıktan sonra kalkıp kızımızı almıştı. Kucağında sallarken odanın içinde yürüyor poposunu pışpışlıyordu. "Mert getir buraya emzireyim acıkmıştır." Bir elim başımdayken öbür elimi onlara uzattım. Yanıma yaklaştıklarında elimi Mert'in tişörtüne uzatıp tutarak yatağa doğru çektim. Mert yatağa otururken kızımızı da hemen yanıma yatırdı.
"İyi misim güzelim sen?" Bir yandan kızımın emip ememediğini kontrol ederken diğer yandan cevap verdim. "Başım ağrıyor," Elini başıma atıp saçlarım arasından baş derimi ovmaya başlayınca tebessüm ettim. Seviyordum benimle ilgilenmesini. "Sen şu son hafta kaç gün uydun?" Üç gün önce doğum yapmıştım ilk gece hastanede uyuyamamıştım ertesi gün evde de uyuyamamış garip bir paranoyayla sürekli kızımın nefeslerini kontrol etmiştim. Bugünse birkaç saattir uyuyor olmam gerekirdi. Doğumdan önce de işler fazlasıyla karışıktı ama neredeyse bir hafta kadar uyuyamamıştım. "Birkaç saat uyumuşumdur herhalde," Başını iki yana salladı.
"Tabii başının ağrır ağrımayıp ne yapsın. Emzir bakalım sen, sonra güzelce uyu olur mu? Çocuklarla yarın ben ilgilenirim."
Tebessümüm yüzümde büyüdü hayatımın benden yıllarca yaşadıklarım için dilediği özür Mert olsa gerekti. O kadar güzel o kadar sıcak davranıyordu ki bana yarın canımı istese düşünmeden verirdim.
Sabah uyandığımda evde mutlak bir sessizlik vardı ayaklarımı yataktan sarkıtıp elimi sızlayan dikişlerime götürerek ayağa kalktım. Adımlarım salona doğru giderken salonda oturan Mert, kucağında uyuyan kızımız ve yerde oyun oynayan oğlumuz karşıladı. Mert'in garip bir hali vardı.
"Güzelim, uyandın mı?" Başımı olumlu anlamda sallayıp yanlarına ilerledim uyuklayan kızımı onun kucağından kendi kucağıma alıp göğsüme doğru yatırdım. "Bir sorun mu var sevgilim?" Soruma karşın Mert bana döndü. "Güzelim göreve çağırdılar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurşun Bağı
ChickLitİki kurşundu bizi bir aile yapan, iki kurşun bağlamıştı bizi sonsuz bir bağla ve iki kurşun benden en büyük hayallerimi alıp hayalini bile kuramayacağım bir hayat vermişti bana.