Soylan'ın geleceği

25 5 0
                                    

Bu gün Soylan halkı ve özellikle de ablam Malon için çok önemli bir gün. Çünkü bu gün komșu krallık olan Silion Krallığı'nın prensi İtan'la yani müstakbel eşiyle ilk tanışmasına gidilecek aslında pek ilk tanışma sayılmaz çünkü küçük yaştayken o ve kardeşi Kalvian ile birlikte oyunlar oynardık ama yıllardır görüşmedik ve şimdi nasıl biri olduğunu ilk kez göreceğiz. Tanışma günün şerefine güzel şehrimiz Bayoza'da bir şenlik havası var. Halk tanışma için çok heyecanlı çünkü Soylan'ın yeni kral ve kraliçesinin birbiriyle tanışma günü. Evet ablam evlenince Soylan'ın gelecekteki kraliçesi olacak. Bense bu krallığın baș koruyucusu olacağım ve hep prenses kalacağım ama bu benim için üzücü bir şey değil halkımın güvenliğini sağlamak benim için çok onur verici bir duygu olacak. Ayrıca bu bizim ailenin bir adetidir. Gariptir ki 1500 yıllık Soylan Krallığı'nda hiç ikiden fazla kardeș ve erkek çocuk olmaz ve bu zamana kadar hiç olmamıș. Bu zamana kadar hep iki kız kardeş olmuș ve bunlardan ilki sihirli bir güce sahip olmazken ikinci doğan kızda mutlaka sihir gücü olurmuş ve ablam ve ben de buna dahiliz. Evet benim sihirli güçlerim var ve ablamda yok o yüzden ben krallığı korurken ablam yönetici olacak ve krallığın düzeni hiç bozulmadan sürecek. Ama anemin kaderi olması gerektiği gibi olmamış annem ikinci çocuk ve sihirli güçleri var ve kraliçe o olmuș çünkü tezyzem Berona evleneceği gün bazı hainler tarafından büyük bir lince uğramış ve acı içinde kendi düğün gününde öldürülmüş. Annem ablasının görevini kendisi üstlenmek zorunda kalmış. Hem kendi görevini hem de ölen ablasının görevini üstenmek zorunda kalan annem bu zamana kadar hep ablasın acısı ve omuzlarındaki ağır yük yüzünden pek de mutlu biri olamamış ve bu yüzden bize hep birbirimizle iyi vakit geçirmemizi çünkü bir gün bunun için geç olacağını ve kendi görevlerimize sahip çıkmamızı öğütlerdi. O yüzden ben görevimi kaderimi seve seve kabullendim ve halkımı çok iyi koruyacağım. Bu yüzden ablamın evliliğini de dört gözle bekliyorum.

Hizmetliler odama girdiler ve beni hazırlamaya başladılar sırf bu gün için dikilmiş toz pembe zarif bir elbise giydirdiler. Beni güzelce baştan aşağı hazırladılar saçlarım makyajım her şeyimle bu güzel güne hazırdım. Odamdan çıktım ve ablamın odasınının kapısını tıklattım ablam kapıyı bütün zerafetiyle güzel taşlı altın sarısı saten bir elbiseyle karşıladı. Bu benim de onu ilk bu elbiseyle görüşümdü;
-Çok güzel olmuşsun
Ablam gözlerinde ışıltıyla;
-Teşekkürler Lona sen de göz kamaştırıyorsun dedi.
tebessüm ettim ve içeri geçtim.

Ablamın heyecanı yüzünden belli oluyordu zaten küçükken de ondan biraz da olsa hoşlanırdı o ne derse yapmaya onu mutlu etmeye çalışırdı. Onu büyümüş haliyle görecek olmak onu çok meraklandırmıştı her halinden belliydi.
-Sence hala iyi birisi midir diye sordu
Biraz düşündüm ve cevapladım;
-Çok değiştiğini sanmıyorum ama çocuklukta ki kadar masum mudur bilemem tabi.
-Acaba beni beğenir mi
-Beğenmemesi için hiç bir nedeni olamaz bence hem güzel hem iyi kalplisin bir insan daha ne ister ki?
Ablam gerçekten çok güzel bir prensesti uzun koyu kahverengi beline kadar parlak saçları masmavi parlak gözleri ve bebeksi bir teni vardı. Üstelik herkese iyi davranmaya özen gösteren karıncayı bile incitmemeye özen gösteren biriydi ve çocukluğumuzdan beri hiç kraliçe olacağından dolayı beni aşağılamaya kalkışmadı kimseye üstünlük taslamazdı, her üzgün ve endişeli olduğum anlarda beni sakinleştirir ve stresli anları çok iyi yönetirdi tam da kraliçe olmaya layık biriydi ve hala da öyle.
Odanın kapısı tıkladı gelen annemdi;
-Hazırsanız çıkıyoruz geç kalmak istemeyiz
ablamla;
-Hazırız.

Saraydan çıktık at arabamıza bindik tüm şehirde şenlik vardı herkes mutluluk ve heyecanla bekliyordu kalabalığın içinden arabayla geçerken halkın umut dolu heyecanı bana da yansımıștı.
Tam da o sırada yaşlı ve mutsuz bir kadın kalabalığın arasından dikkatimi çekti,niye mutsuzdu niye diğerleri gibi umut dolu ve heyecanlı değildi? Anlam verememiştim ama bakışları beni tedirgin etmeye yetti. O kadını gördükten sonra içindeki heyecan paniğe doğru yöneldi. Bunu fark edince böyle saçma bir sebebin beni tedirgin etmemesi gerektiğini düşündüm ve rahatlamak için derin bir nefes alıp bu günün asıl olayına odaklanmaya çalıştım. Biraz olsun işe yaramıştı ve normale dönmüştüm.

Uzun bir yolculuktan sonra Silion Krallığı'nın başkenti Derva'ya vardık burda da herkeste bir heyecan ve mutluluk vardı. Sarayın önüne geldik İtan ve ailesi bizi karşıladı içeri geçtik içerisi çoçukluğumuzdan beri hiç değişmemiş gibiydi. İtan yüzünde bir gülümsemeyle ablamı yanındaki koltuğa oturması için çağırdı. Tip olarak ne kendisi ne de kardeşi neredeyse hiç değişmemişlerdi ,sadece büyümüşlerdi ve birer genç adama dönüşmüşlerdi. Kral Oksel ve Kraliçe Orya annem ve babamla konuşurken Kalvian da yüzünde hoş bir tebessümle konuşmak için yanıma geldi;
-Çok güzel olmușsun. Çocukluğundaki ruhu hala gözlerinde görebiliyorum hiç değișmemișsin.dedi Kalvian.
-Sen de çok hoş görünüyorsun ve sen de hiç değișmemișsin.
-Eee sence evlenmeyi kabul edecekler mi?
Ablamla İtan'a doğru baktım, birlikte gülüp eğleniyorlardı Kalvian'a doğru baktım ve;
-Bence bu iş oldu dedim ve gülüştük
Biraz sonra ablam ve İtan kararlarını açıklamak üzere herkese seslendiler ve ikisi birlikte;
-Kararımız olumlu dediler
Herkes çok sevindi ve sıra halka evliliğin müjdesini vermeye geldi. Babam Plarin ve Kral Oksel sarayın balkonuna çıkıp evliliğin gerçekleşeceğini ilan ettiler. Halk sevinç çığlıklarıyla Prenses Malon ve Prens İtan'ın evleneceğini kutlamaya bașladı. Ablamla İtan halka el sallamak için balkona çıktılar ve sevinç çığlıkları katlanarak arttı. Artık eve dönme vakti gelmişti evlilik için iki krallıkta da hazırlıklar başladı. Ailelerin ortak kararıyla düğün Soylan'da yapılacaktı. Bu yüzden kraliyette hoş bir heyecan vardı Soylan halkı da evlilik haberini duyunca çığlıklara boğuldu herkes mutluydu bir kişi hariç penceremden bakarken fark ettim bu sefer, yine o yaşlı kadındı gözleriyle sanki ruhumun derinliklerine umutsuzca bakıyordu içimi yine ürperti bastı perdemi hızlıca çektim ve koltuğuma oturdum yine bu kadın. Neden bu kadar mutsuz ve korkutucu olduğunu çözememiştim. Odamın kapısı tıkladı gelen annem ve ablamdı ablam çok heyecanlıydı bir hafta sonra düğünü vardı ve çocukluk aşkıyla evlenecekti onun için mutluydum. Ablam;
-Çok heyecanlıyım Lona annemle birlikte gelinliğimin nasıl olacağına karar vermeye çalışıyoruz ama karar veremedik bir türlü
sana da fikirlerini sormaya geldik
-Bence bunun için giyinme odasına gidip kumaşlar ve elbiselerle biraz deneme yapmalıyız.
-Olur çok iyi bir fikir.
Annem sessizce duruyordu kafasıyla onayladı yüzünde garip bir endişe vardı sanki. Giyinme odasına gittik hizmetliler bir kaç elbise ve incili boncuklu allı pullu kumaşlar getirdiler ablamın üstünde denemeler yapmaya başladık hoşumuza giden seyleri not alıyor gülüp eğleniyorduk. Ama annemin yüzü hala endişeli duruyordu bir köşeye geçmiş öylece bakıyordu merak edip yanına gittim anneme sordum;
-Ne oldu anneciğim neden moralin bozuk?
Annem hemen yüz ifadesini topladı ve;
-Moralim gayet iyi Lona merak edilecek bir şeyim yok dedi.
Yalan söylediği her halinden belliydi ama konuyu uzatmadım ve ablamla elbise bakmaya döndük ve terziye not aldığımız şeyleri söylemeye başladık.

Ablamla elbise bakmak eğlenceli olduğu kadar yorucu ve uzun bir işti, çoktan gece olmuştu bile. Üzerimdeki bütün yorgunlukla yatağıma uzanmak için geceliklerimi giydim ve yatağıma girip uykum için güzel bir pozisyon aldım. Yorgunluktan olsa gerek ki hemen uykuya daldım. Rüyamda yine o yaşlı kadın vardı yanıma geldi ve kulağıma bir şeyler fısıldadı;
-Soylan'ın geleceği tehlikede ailen, sevdiklerin ve halkın tehlikede Berona'nın eceli sizi rahat bırakmayacak dedi.
Ardından beni yıkık dökük karanlık ormanın ücra bir köşesindeki bir saraya getirdi bana güzel ama kanlı bir kraliçe tacı gösterdi tam o sırada nefes nefese uyandım gördüklerim beni çok etkilemişti. Korkmuştum çünkü rahatsız edici bir rüyaydı etrafıma baktım daha gece yarısıydı biraz hava alabilmek için pencereyi açtım derin bir nefes alıp etrafıma baktım ve o zamana kadar hiç dikkatimi çekmemiş bir şeyi fark ettim ormanın derinliklerinde sadece ucu gözüken uzun bir yapı vardı sanki onun daha önce orda olmadığına emin gibiydim belki de gecenin karanlığında yanlış görüyordum, böyle düşünerek tekrar yatağıma geçtim ve sabah oraya gidip bakmak üzere uykuya daldım. Sabah oldu kahvaltı hazırdı üzerimi giyinip aşağıdaki yemek odasına indim şahane bir sofra beni bekliyordu. Herkesle günaydınlaştıktan sonra yemeğimi yiyip sofradan kalktım ve gece gördüğüm yapıya doğru bir yolculuğa çıkmak için atım Argen'i alıp yola koyuldum. Uzun bir yol katettikten sonra siyahlar içinde bir sarayın bir kısmı göründü Argen ürktü ve oraya gitmek istemedi bende onu bırakıp yolun kalanını yalnız gitmek zorunda kaldım. Burası benim rüyamda gördüğüm saraydı yıkık döküktü etrafıma baktım ve ne kadar ürkmüş olsam da cesaretimi topladım ve içeri girdim...

SoylanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin