"Minho beni nereye götürüyorsun, annenin mezarının yolunu adım gibi biliyorum bu yoldan gidildiğini hiç sanmıyorum. "
Sessiz kaldım. Hastaneye gelmiştik. Babam hayal kırıklığına uğramışa benziyordu. Elini tuttum ve yürümeye başladık. Hastaneye girdiğimizde bir anda durdu.
"Minho istemiyorum"
Sessizce tıpkı bir fısıltı gibi çıkmıştı sesi. Yürümeye devam edecekken babamın gözlerinden yaşlar boşaldı ve bağırmaya başladı.
" İstemiyorum, istemiyorum."
Hemşireler ve doktorlar etrafımızı sardı. Babamı tutmaya çalışıyorlardı.
"Ben deli değilim, yemin ederim. Neden bana inanmıyorsunuz.
Babamı öyle görmek içimi acıttı. Böyle durumlarda öyle ortamlarda bulunmak istemem. Hızlıca dışarı çıktım. Yürürken insanların arkamdan " Duygusuz! Babasını hiç mi düşünmüyor? Ne kadar anlayışsız biri! " gibi cümlelerini duyuyordum. "Duygusuz" o kadar acı bir kelime ki.
Yazardan
Sürekli incitilen insanlar, zamanla duygularını göstermekten çekinirler. Kendilerini üzüntüden korumak için, duygularını bastırır, dışa vurmadan yaşamaya devam ederler. Zamanla duygularına yabancılaşırlar.
Yaşadığımız şeyler yüzünden duygularımızı hissedemez hale geliriz. Sonra "Sen ne kadar duygusuz birisin" derler yine biz suçlu oluruz.Minho'dan
Dışarı çıktığımda göz yaşlarımı tutamadım. Ağlayarak nereye gittiğimi bilmeden yürüyordum. Beni o an tek rahatlatacak şey müzikti. Kulaklığımı taktım ve yine "Revenge" şarkısını açtım. Bu şarkıya bayılıyorum.
Yürürken birine çarptım. Yere düştüm. Tam rezil olduğumu düşünürken bana elini uzattı. Onun yardımıyla ayağa kalktım. Dalgalı kahverengi saçları vardı, yanakları çok şirindi. Tıpkı bir sincaba benziyordu. Ona baktığınızda gözlerindeki ışığı görebilirdiniz."İyi misin? Ağlamış gibi gözüküyorsun. "
- İyiyim ve ben asla ağlamam.
"Vay canına sende mi Revenge dinliyorsun benim en sevdiğim şarkıdır . " dedi telefonumun ekranını işaret ederek.
"Ah söylemeyi unuttum adım Han Jisung .
-Ben Lee Minho
"Tanıştığıma memnun oldum Minho"
- Bende. Burada mı okuyorsun?
"Evet.Tıp okuyorum hayalim cerrah olmak. Umarım bunu başarırım. Seninde hayallerin var mı?
"Ölmek " diye geçirdim içimden.
- Ben hayal kurmuyorum. Gerçek olamayacağını bildiğimiz şeyler bütünü. Bence çok saçma.
Bunu dedikten sonra yüzü asıldı.
" Anladım."
Sessiz kaldık. Daha ilk tanışmamızda sert davranmıştım ona kalbi kırılmış olmalıydı.
"Şey ben aslında oyuncu olmak istiyorum" dedim utanarak. Bu hayalimden kimseye bahsetmemiştim bugüne kadar ve kimsenin öğrenmesini de. Benim için utanç vericiydi birilerine hayallerimi anlatmak.Ama nedenini bilmediğim bi şekilde yeni tanıştığım bu yabancıya söylemiştim.
"Vay canına bu çok hoş. Hayalinin peşinden gitmelisin.
- Fakat ben duygusuz biriyim.Gerçek hayatta bile duygularımı göstermekten çekiniyorum birde oyuncu mu olacağım? Ah hiç sanmıyorum. O benim için ölmüş bir hayal.
" Olsun sen yinede hayalinin peşinden git. "
Bir anda aklıma babam geldi. Ayağa kalktım ve hastaneye doğru ilerlemeye başladım.
" Hey Minho nereye? "
- Babamı görmem lazım.
" Peki numaranı alabilir miyim? Arada konuşuruz. "
Bu iyi bir fikirdi. Jisungu sevmiştim. Ona numaramı verdim.
" Teşekkürler Minho "
Bir şey söylemedim ve hastaneye girdim.
_____________________
-Onun nesi var?
"Test sonuçlarına göre babanızın gayet sağlıklı. Bilinci yerinde ve herhangi bir psikolojik rahatsızlığı bulunmuyor. "
-Ne! Ama o çok garip davranıyor. Ölmüş birini gördüğünü söylüyor.
"Minho bey sizi anlıyorum. Böyle durumlarda profesyonel destek alabilirsiniz. Ama babanızın sağlığı yerinde. "
Doktorun odasından çıktım. Tam o esnada babamla karşılaştım. Elindeki test sonuçlarını bana uzattı.
" Gördün mü Minho? Ben deli değilim. Anneni gerçekten görüyorum. "
-Herşey senin iyiliğin için baba.
Selam ben geldimmm nasılsınız. Bu bölüm diğerlerine göre daha uzın oldu umarım beğenirsiniz. Oy verin yorum yapın.Sizi seviyorum byee😘