1. BÖLÜM

10 0 0
                                    

Kafamı dosyalara gömmüş. Tüm odağımı onlara vermiştim. Kapı çaldı.

"Gel!" dedim az biraz kim olduğunu tahmin ediyordum. Telefonumdan saate baktım. Saat, 03.00'ı gösteriyordu. Annem olamazdı. Korumalardan biri miydi? Kapı açıldı gelen korumam Erkin'di.

"Mira Hanım anneniz sizi odasına bekliyor." dedi neden uyanmıştı ki? Kabus görmeye devam mi ediyordu? Bana geçtiğini söylemişti.

"Tamam Erkin" dedim. Sandalyeyi ittim ve kalktım.

"Buraya dikkat et Erkin gözünü açık tut düşman her yerde" diye ekledim ve çıktım. Yanımda tabi ki yine koruma vardı. Bu durumdan şikayetçiydim ama bunları bilerek seçmiştim savcı olmayı. Koridorda ilerlerken annemin odasına doğru u dönüşü yaptım. Kapıyı açtım annemin gözü kan çanağına dönmüştü. Ne görmüştü rüyasında? Belkide bu soruyu ona sormalıydım.

"Ne oldu anneciğim" dedim. "Yine kabus mu gördün?"

"Evet kızım" dedi yutkundu. "Bugün göreve gitmeyeceksin değil mi?"

"Biliyorsun annem, benim işim hiç belli olmaz" dedim üzülmüş gibiydi.

"Tamam kızım geçe kalmadan yat, eğer görev için ararlarsa dikkat et" dedi, biliyordum benim sonumunda babam gibi olmasından korkuyordu. Ama korkmaması lazımdı.

"Tamam anneciğim, sen yat beni düşünme" dedim. Annem bana 'nasıl düşünmem' der gibi bakıyordu. Alnına dudaklarımı bastırdım. Odadan çıktım. Kendi odama doğru yol aldım. O sırada Erkin odamdan çıkıyordu. Elinde telefonum vardı. Telefonumu aceleyle bana verdi.

"Mira Hanım görev" dedi gür bir sesle. Tahmin etmiştim. Aksi takdirde Erkin telefonumu almazdı. Hemen telefonu aldım açtım. Odama doğru yürüdüm.
"Annemin odasının kapısına iki kişi koyun ben yokken kimse eve yaklaşmasın. Evin etrafında kuş uçmayacak" dedim bu sırada telefonda ki amirim,

"Sakin ol Mira, sana attığım adrese gitmelisin. Tahmin ettiğin gibi durmak bilmiyor" dedi kim olduğunu anlamıştım. Üzerinde çalıştığım örgüt durmak nedir bilmiyordu.

"Tamam amirim" dedim ve kapattım. Bir hışımla üzerime süveter ve gömlek, altıma ise kumaş pantolon giydim. Belime silahımı taktım. Çantama ise yedek silahımı koydum. Hazırdım. Odamdan çıktım. Merdivenlerden hızlıca indim. Erkin peşimdeydi. Arabamı zaten hazırlamışlardı. Arabaya bindiğim gibi yola çıktık. Şoförüm Arda'ya konumu atmıştım yanımda üç koruma vardı. Devletin savcısını görevde yalnız bırakacak değillerdi. Yolda giderken amirimin bana attığı konuma baktım on dakikalık yol kalmıştı.

"Arda hadi aslanım bas gaza" dedim. Arda'ya hep aslanım derdim. Onu hep kardeşim olarak görürdüm.

"Tamam Mira Hanım" dedi. Bana "Hanım" diye hitap edilmesinden nefret ediyordum. Her defasında uyarmama rağmen hep "hanım" derlerdi bana. Neyse ki ben nefretten kudururken olay yerine gelmiştik. Arabadan nasıl indiğimi bilmiyordum. İki ceset gördüm üstü ince beyaz bir çarşaf ile örtülmüş iki ceset. O an tanıdık olmasından o kadar korkmuştum ki. Benim işim bundan ibaretti  tanıdık kanlar içerisinde ceset görmekten ibaretti.

"Mira Hanım" dedi bir ses, cesetlere yaklaşmaya başladığımda. "Sakın!" dedi. O kim oluyordu da bana emir veriyordu. Arkamı döndüm.

"Sen kimsin de bana emir veriyorsun" dedim. Cesetlere yaklaştım. Örtüyü tuttum kesin tanıdık bir yüzdü. Çünkü asla kimse bana emir vermeye kalkışamazdı. Örtüyü çektim karşımda gördüğüm küçük amcamdı. Göz bebeklerimin büyüdüğünü hissettim. Gözümden yaş süzüldü.
"Kim yaptı bunu?" diye bağırdım ve diğer cesedin yanına geçtim. Örtüyü çektim bu kuzenimdi canımdan çok sevdiğim kuzenimdi. Yutkundum alnına dudaklarımı bastırdım.
"Size bunu yapanı yaşatmayacağım" dedim. Sakin değildim. Telefonum çaldı. Yabancı bir numaraydı. Açtım. Bir kahkaha sesi yükseldi.

DOLUNAYIN GÖVDESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin