Bazen tek gereken minik bir mucizedir, her şeyi yoluna sokan ve hayatımızı düzelten minik bir mucize...
Yaşananlar bazen insana o kadar ağır gelir ki tek istediğin uzaklaşma olur. Gitmek istersin nereye gideceğini bilmeden sadece gitmek istersin. Ama hayat o kadar acımasızdır ki gitmene izin vermez ve tek yaptığı yükünü arttırmak olur.
Nedenini anlayamadığın şeyler yaşarsın, büyük bir denize girmek gibi. Öğrenmek için çabaladıkça daha da derine inersin ve sonunda da en dibe batarsın ve boğulursun.
Ben o deniz de bilinmeyenlerin arasın da kayboldum. Ne boğuldum ne de yüzmeyi öğrenebildim. Belki de yüzmeyi öğrenmek için geç değildir diyorum kendime, belki bu yaşadığın bir hiçtir ve asıl hayat yeni başlıyordur... :)
Güneşin doğuşunu izlerken bedenime çarpan soğuk rüzgar ile irkildim, başım adeta çatlarcasına ağrıyor ve içtiğim hiç bir ilaç etki etmiyor. Başımı ellerimin arasına alarak ovmaya başladım. Kahrolası ağrı dünden beri hiç geçmedi. Alarm sesiyle başımı kaldırıp saate baktım. Gece boyu baş ağrısından hiç uyuyamadım. Telefona uzanıp alarmı kapattım. Yorgun adımlarla banyoya ilerledim. Elime aldığım bir avuç suyu yüzüme çarptım. Kafamı kaldırıp aynaya baktığım da yorgunluktan solmuş yüzüm, uykusuzluktan moraran gözaltlarım ve susuzluktan kuruyan dudaklarım ile resmen çökmüş durumdayım. Yarım ağız aynamda ki yansımama gülümsedim. 3 gündür uyumadığım her halimden belli. Banyodan çıkıp odamda ki masanın üzerin de duran viski şişesini aldım ve kafama diktim. Alkol kullanmayı küçük yaşlarımdan beri seviyorum. Her ne kadar avukat olduğum için alkol tüketmem garip karşılansada insanların düşünceleri dikkatimi çekmediği için umrumda değil. Bir kaç yudum daha aldıktan sonra gardolabımın karşısına geçtim. Dolaptan siyah bir bluz ve aynı renk de bir kot çıkardım. Aldıklarımı üzerime geçirdikten sonra büyük aynamın karşısına geçtim. Zaten zayıf olan vücudum daha da zayıflamış, saçlarım dağılmıştı. Kuruyan dudaklarımı ıslatarak başımı bir kaç kez salladım. Bir kaç gündür hiç yorulmadığım kadar yorulduğumu hissediyorum.
Aynaya bakıp bir kez daha gülümsedim. Bazen yaşamam gereken hayatın çok ötesin de yaşadığımı hissediyorum, ya da olmak istemediğim yerde olduğumu düşünüyorum.
Telefonumun bildirim sesi ile aynada ki yüzümü yatağa çevirdim. Telefonu elime alarak gelen mesajı okudum.
Bilinmeyen Numara:
"Şuan ki hayatından sıkıldıysan hayatını değiştirebilirim :)"
Gözlerimi devirdim ve telefonu masaya geri bıraktım. Bazı ukalalar son zamanlar da canımı sıkmaya başlamıştı.
Masa da duran leptobumu alarak aşağı indim. Mutfaktan kendime bir kahve yapıp dün gece aldığım davayı incelemeye başladım.
Dava bir kadının davasıydı. Davayı incelemeye devam ettim.
28 yaşın da bir kadının 12 kişi öldürdüğü düşünülse de her hangi bir kanıt bulunmaması hoşuma gitti. Dava da ki kadının telefon numarasını bulup odamdan aldığım telefonum ile aramaya başladım. 3. çalışta açılan telefonu höparlöre alarak masaya koydum, ardından ise sert bir sesle konuşmaya başladım.
-Kayra Yıldızsoy ile mi görüşüyorum?
Karşıdan çok geçmeden kadının sesi duyuldu.
-Evet, buyrun kimsiniz?
Kendimi tanıttıktan sonra dava hakkında konuşmaya başladık. Yeteri kadar bilgi aldıktan sonra telefonu kapatıp dava üzerin de biraz çalışmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Savaş: Karanlığın Kraliçesi
FantasyAydınlık ve karanlığın savaşı son bulacak! Genç bir kızın ansızın öğrendiği şeyler tüm hayatını değiştirecek ve kendini bir maceranın içinde bulacak! Dünyanın sonunu belirleyecek bu savaşın kazananı aydınlık mı yoksa karanlık mı olacak? Bazen tek g...