ad astra

24 4 1
                                    

Şöyle bir şey var ki yazmakta zerre iyi değilim.
Süslü cümleler kuramam ama çok okurum ben,gereğinden fazla.
Okumakta çok iyiyimdir ama yazamam.
Ama okuyamıyorum bu aralar,kafamı veremiyorum kelimelere.
Okuduklarım siliniyor saniyesiyle aklımdan.
Dediğim gibi yazamam ben,kelimeleri kullanamam.
Konuşmaya bile üşenen biriyim ben,süslü yazılar okuduğum şiir kitaplarında kaldı sadece.
Madem yazmayı beceremiyorum o zaman bu kelimeleri bana yazdıran ne?

Emin değilim aslında,sabahın 5'i ve ben balkonda kulağımda kulaklıkla telefonuma bunları yazıyorum.
Bazı şeyleri mantık çerçevesine sokunca açıklama yapamıyorum.
Oysa ki düşünmekten korkmayan biriyim.Mantıklı açıklama bulmak için çok şeyle uğraştığım olmuştur ama neden iyi olmadığım halde yazı yazdığım konusunda kesinlikle hiç bir fikrim yok.
Belki de söyleyemediklerimi aktarmanın bir yoludur bu da.

Yazarken zorlandığımı söyleyemem.
Aklımdan geçeni kağıtlara dökmek saliselik bir olay.
Sonra bakmışım ki sayfalar dolusu yazı yazmışım.
Sabahın ilk ışıkları ve bir kaç saat önce yağan yaz yağmurunun bıraktığı toprak kokusu eşliğinde yine buz mavisi bir gün.

Mavi.
Hayallerimi bağladığım tek renk.
Ruhuma o kadar çok işleyen mavi var ki açık bir tonuda saçlarımın ucunda.
Ruhumu bu kadar etkisi altına olan binbir tonundan birini kendi bedenimde görmek istediğim için boyamıştım saçlarımın ucunu.
Giderek yeşile dönüyor rengi,hiç bir şey sonsuza kadar sürmüyor ve aynı kalmıyor sonuçta.
Saçımın ucundaki mavi boya gibi ruhumdaki mavide akıp gidiyor zamanla. Özliceğime eminim mavinin her bir tonunu.
Mavinin ne kadar binbir tonu varsa siyahta tek ton.
Karanlık.Sonsuz bir zifiri karanlık.
Şimdi ruhumda akıp giden maviyle,sonsuz siyahın dansı var.
Ve müzik bittiğinde ruhumu ele geçirenin kim olucağı meçhul.

Kulağımda Mazhar Alanson'un sesi yankılanmaya devam ediyor ve gökyüzü hala mavi.

Lost in my own mindHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin