Sabahın en çok bu saatini severim.Mavinin bir kaç tonu gökyüzünü kaplar ve güneşin hafif kızıllığıyla birlikte muhteşem bir görüntü oluşturur.
İnsanı kendine aşık edecek,maviye taptırtacak bir görüntü bu,en azından benim için.
Alıştım sabahın bu saatlerine.
Uyumak yerine bu tapılası görüntüyü izliyorum.
Zaten uyku artık benim için o kadar da çok şey ifade etmiyor.Yanlış anlama.Ben uykuyu severim,çok severim.
Sadece eskisi kadar uyuyamıyorum.
Bilirsin karanlıkta uyuyamıyorum ve uzun süredir gördüğüm tek şey karanlık.Bundan şikayetçi değilim,daha önce de söyledim siyaha aşığım.
Ama siyaha hapsolmaktan da korkuyorum.
Büyüdüm.
Ama küçük bir kız gibi karanlıktan korkuyorum hala.
Oysa ondan başka sırdaşım yok.
Yalnız değilim.
Karanlığım var benim.
Korkularım,üzüntülerim,sevinçlerim...
Hepsi onun içinde.
Siyah onları hapsetti,
Ve beni de istiyor.Bu kadar çok düşünmek bana iyi gelmiyor.
Gün gettikçe delirdiğimi hissediyorum.
Bu günlerde insanlardan çok duvarlarla konuşuyorum ve aslına bakarsan bu daha iyi hissettiriyor.Kızgınım ama kırgınım da.
Kalemler ve kağıtlar bana yardımcı oluyor.
Kırgınlığımı onlarla paylaşıyorum.Kızgınlığıma yardımcı olucak şeylerin beni daha da dibe ittiğini,onların bana iyi gelmediklerini söylüyorlar.
İyi gelecek şeylerin ne olduğunu,kızgınlığımı atmanın bir yolu olup olmadığını bilmiyorum.
Çok fazla düşünüyorum ve bu bazen beni ürkütüyor.Güneş doğuyor ve kafamda çalan son şarkı da sona eriyor.
Ve sanırım bugün için siyah kazanıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost in my own mind
Não FicçãoHer insanın paylaşmak istediği,konuşmak istediği ve bazen haykırmak istediği konular vardır. Beyninizin veya kalbinizin duvarlarını yıkarcasına ve sizi kanatırcasına çığlık atmak istediğiniz şeyler. Burada yazanlar benim haykırmak istediklerimden bi...