34 6 14
                                    

"düşündüm,
ne yapmam gerektiğini falan, biliyorsun hiçbir zaman üzüldüğümü fark etmiyorum bile, ya da fark etmekten kaçıyorum."

sanki ağlamak üzereymiş gibi olan chanhee'yi sarıp sarmalamak istiyordu younghoon, bu hareket belki hem ona iyi gelecekti hem de kendine.

ama emin olamadı, karşısındaki oğlanın kendini itip kaçmasından o kadar korktu ki bir şey yapamaz hale geldi.

bankta oturup
bir kerecik dersi ekmenin rahatlığını yaşıyordu ikisi de.

younghoon için dersi ekmek bir ilkti ama chanhee ne zaman üzgün hissetse sınıftan çıkıp giderdi. ikisi de birbirlerinin tam tersiydi ama younghoon ona öyle bir aşık olmuştu ki kendine koyduğu kuralları bile yıkabiliyordu.

emin değildi younghoon,
ivan ve diğerleri meraklanıp arkalarından konuşurlar mıydı ki?

kendi umursamazdı, chanhee umursardı. o da chanhee'yi umursardı.

chanhee'nin kendisi yüzünden zora girmemesi için çok çabalıyordu, ona daha istediği kadar yakın değildi ve daha da kendinden uzaklaştırmasından çok korkuyordu.

fazla aşık olması onu korkak yapmıştı.

bankta sessizce bomboş bahçeyi izleyen chanhee, üzerlerine doğru eğilmiş ağacın yeni çiçek açmış halini inceliyordu. ve bunu yaparken düşünüyordu.

younghoon sessizliği bozdu, "konuşmak ister misin?" dediğinde chanhee sanki bir şey demesini bekliyormuşçasına gözyaşlarını bıraktı elmacık kemiklerinin üzerine.

sessizce ağlıyordu, yüzünde bir mimik bile oynamıyordu, gözyaşını görmeyen kimse ona ağlıyor bile diyemezdi.

ağladığını görünce içinde bir yerlerde fırtına koptu younghoon'un. içinde bir şeyler parçalandı.  canından çok sevdiği oğlan ağlıyordu.

ince oğlanın bedenini kendine doğru çevirdi ve gözyaşlarını sildi yavaşça. ona çok narin dokunuyordu, ne yapması gerektiğini bilmiyor gibi duruyordu.

kollarına aldı sonra kendininkinden küçük olan bedeni. saçlarını hafifçe okşadı, şu an önünde ağlayan chanhee'den daha önemlisi yoktu onun için. ivan konuşsa bile umrunda olamazdı.

sessiz ağlaması giderek sessizlikten uzaklaşınca younghoon'un kolları ona daha da sıkı sarıldı. "üşüyorsan söyle seni bir kat daha seveyim chanhee."

elleri saçına gitti, ilk defa ona sarılıyordu, ne yapması gerekir bilmiyordu. sanki chanhee onun hislerini duymuş gibi mırıldandı, "sadece yanımda olsan yeter, younghoon."

"özür dilerim, sana uzun zamandır mesaj atmadım." dedi younghoon pişmanlıkla. uzun zamandır diye ima ettiği süre 2 haftaydı, onun için uzundu, yalnız chanhee için katlanılamaz bir uzunluktaydı.

chanhee her gün telefonuna mesaj gelmesini bekledi, younghoon'dan olmasını umdu sadece.

ve o an anladı,
bir anda ona nasıl bağlandığını.

younghoon ise onu rahatlatmak için her şeyi denemeye çalışıyordu. "sorun değil, kim younghoon. ama seni özledim. kendini özlettin. fazlasıyla."

younghoon, chanhee'nin gözlerini görünce içinde bir şeyler koptu. chanhee için şiirler yazmak istedi ama onun güzelliğini anlatacak kelimeleri bulamazdı.

ağlamaktan gözleri parlayan oğlanın saçına küçük bir öpücük bıraktı, chanhee öylece kalırken younghoon onu sadece rahatlatmak istedi.

onu ağlarken görmek istemiyordu bir daha, o kadar seviyordu ki onu, aynı şeyleri o yerine kendinin yaşamış olmasını bile diledi bir an.

huzur doldu ikisinin de içi.
chanhee'nin beynindeki savaş bir süreliğine de olsa son buldu.

_____

off duzyazi yazmak o kadar zor ki hic sevmiyom ve basaramiyom.

bbangnyu ' bir beyaz kağıtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin